İzmir’in kanayan yarası: Aliağa

İzmirtube kanalında Mavi İzmir programını yapan ben ve arkadaşım Volkan İnan, pazartesi günümüzü Aliağa’da geçirdik. Çevre Bakanlığı’nın skandal bir şekilde izin verdiği Brezilya’dan gelecek olan kanserojen asbest yüklü eski uçak gemisi gündeme düşmüştü. Programı bu kez iç açan, eğlenceli değil ağır bir konuya ayırdık. (izlemek isteyen için linki: https://www.youtube.com/watch?v=nWbJJdPZbzs) Dünyada sadece Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve Aliağa’da bulunan baştan kara gemi söküm yerlerine gittik. 10 dakikada başımız boğazımız ağrıdı duramadık. Pandemi döneminde gelen gemi sayısı katlanarak artmış ve bir yılda yüzden fazla devasa gemi sökülüyor. Sonra Foça-Aliağa sınırındaki Curuf dağlarını gördük. 200 milyon ton zehirli atık orman ve tarlaların ortasında yeni yeryüzü şekilleri oluşturmuştu. Sonra ölen her 10 kişiden 8’inin kanserden hayatını kaybettiği Horozgediği Köyü’ne gittik. Arnavut kökenli köylüler faciayı anlattı. Zaman zaman asit yağmuru yüzünden evlerinden çıkamadıklarını söylediler. Ağaçların üzeri kara tozla kaplanmıştı. Foça Çevre ve Kültür Platformu Sözcüsü Bahadır Doğutürk bize eşlik etti ve vahim durumu anlattı. 1960’larda ağır sanayi bölgesi ilan edilen Aliağa’daki çarpık sanayileşmeyi, denetlenmeyen bu vahşi baca ve atık sistemlerini aktardı. Tübitak bilirkişi raporlarının nasıl kale alınmadığını, hatta tahrif edilerek, adeta dalga geçilerek zehir endüstrisinin yola devam ettiğini söyledi. Şaka gibi... Ama kötü bir şaka. Mandıra açarken ÇED raporu isteniyor, yüzlerce kanserojen maddenin açığa çıktığı zehirli gemi sökümüne ÇED istenmiyor. Sonra Halk Sağlığı Uzmanı Profesör Ali Osman Karababa’ya sorduk. Aliağa’daki kanser vakalarının Türkiye ortalamasının en az iki katı olduğunu söyledi. Havaya suya karışan asbest, cıva, çinko ve daha onlarca kanserojen maddenin Aliağa’dan güneye esen rüzgarlarla İzmir’e kadar geldiğini de vurguladı. Türkiye’nin de (artık sadece kendi gemilerini sökme kararı alan) Çin gibi, dünyanın hurda ve zehirli gemi çöplüğü olmaktan çıkıp, sadece kendi gemilerini sökmesi gerektiğini belirtti. 2 yıldır İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hazırlanan çevre raporuna katkı koyanlardan biri olan Bahadır Doğutürk de, batılı ülkelerin gemi söküm işlemlerini havuzda ve tüm önlemler alındıktan sonra yaptıklarını anlattı. 2006’da “Hurdacıların diktelerine boyun eğmeyiz” diyen Çevre Bakanı Osman Pepe’den, bugün “9 virgül 6 ton asbestten bişeycik olmaz!” diyen Çevre Bakanlarına geldiklerini söyledi. Pek çok fabrika elektrik masrafı oluyor, para gidiyor diye arıtmayı, filtreyi kapatıveriyor, kimse bişey demiyor. Horozgediği’nde dere artık kimyasal bir bulaşık madde şeklinde akmaya başladı. Aliağa’da iki rafineri ve Petkim’den başka, 22 gemi söküm şirketi, 6 hurda demir çelik fabrikası, termik santral, gübre fabrikası ve daha pek çokları var. Ege’nin en güzel kıyıları vahşi sanayileşmeye kurban verilmiş. Dilovası’ndan Çorlu’dan daha kirli bir ortam var. İnsan sağlığı da açıkça kar hırsının kurbanı olmuş. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in inisiyatifiyle başlatılan hareket önemli. “İzmir Çöplük değildir” sloganıyla bugün (4 Ağustos 2022) Aliağa’da bir miting düzenleniyor. Tunç Başkan, bu zehirli gemi sökümüne karşı şahsi bir dava açmaya da hazırlanıyor. Sanayi çok önemli. Üretim demek. Ama endüstri insan sağlığı pahasına çalışamaz. Gemi söküm işçilerinin 10 yıl ile 50 yıl arasında akciğer kanserine yakalanma olasılığı çok yüksek. Sadece işçiler değil, havaya, suya karışan zehirli atıkları eken, biçen, yiyenler de risk altında. Tüm İzmir risk altında. Gelin buna bir dur diyelim.