Başka bir tarım şart

“Bir ulusun hayatıyla doğrudan doğruya ilgili olan ekonomisi, çöküşünün de yükselişinin de nedenidir. Zamanımız bir iktisat çağıdır. Kılıç kullanan kol yorulur ama saban kullanan kol yorulmaz, her gün daha çok güçlenir ve toprağına daha iyi sahip olur. Osmanlı İmparatorluğu her şeyden önce sabanın karşısında yenildi. Kılıçla zafer kazananlar, er geç yerlerini sabanla zafer kazananlara bırakmak zorunda kalırlar. Ulusal egemenlik, iktisadî egemenlikle birleştirilmelidir, yoksa kazanılan askerî ve siyasî başarılardan olumlu sonuçlar elde edilemez”  Mustafa Kemal ATATÜRK, bu sözleri 1923 İzmir İktisat Kongresi’nde söyledi. Pek çok niteliğinin yanı sıra en önce halkçı bir lider olan Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrası tarıma çok önem verdi. Çünkü sanayimiz yoktu, neredeyse tüm iktisadımız tarıma dayalıydı. Büyük Atatürk, ‘saban kılıçtan üstündür’ derken, esasen üretimi kastediyordu. O dönem üreten çiftçiydi. “Köylü milletin efendisidir” sözü bu yüzden söylenmiş bir sözdür. Köylülüğe övgü değildir, üretime, emeğe övgüdür. Üretici milletin özü demektir. Üreticimizi pamuklara sarıp sarmalamalıyız demektir. Üretmeyen uluslar er veya geç yenilirler demektir. Tıpkı bugün geldiğimiz noktada olduğu gibi. 2001 krizinde Türkiye dünyanın 17. Büyük ekonomisi iken bugün 21. sıraya geriledi. Artık G-20 üyesi değiliz. Küme düştük resmen. Son 20 yıldır üretmeden tüketerek ulaştığımız noktayı anlatmak için çok uğraşmaya gerek yok. İthal sığır ve samanla başlandı, bugün artık ekilemeyen topraklara ve fiyatının 5 lira olacağını  konuştuğumuz ekmeğe geldik. AKP’nin tarım politikaları üreticiyi değil, tüccarı ve yabancı şirketleri mutlu etti. Son 20 yılda köyler boşaldı, köyde üretim yapan insanlar şehirde tüketici oldu. En son gözlerini köye diktiler, köyleri iptal edip bir de mahalleye çevirdiler. Esasen bu son 20 yılda olan şey, 24 Ocak 1980 kararlarının da devamıdır. 1980’de 40 milyon nüfus, 80 milyon küçükbaş hayvan varken bugün tam tersi. Eti sütü belki de dünyada en pahalı tüketen ülkeyiz. Onu bırakın maydanoz demeti 4 lira olmuş! Çoluk çocuğa meyve alalım desen 50 – 100 lirayı gözden çıkaracaksın. Şimdi korkunç bir kriz içinde her gün fakirleşirken, biz şehirliler el yakan faturalara odaklandık. Elektrik, doğalgaz, benzin, mazot, su vs. Fatura fobisi başladı herkeste. Ama asıl tehlike tarım alanında. Bakın, İzmir’in küçük Hollanda denilen tarımsal üretimi ile ünlü Ödemiş ilçesine bağlı bir köyde yaşananları aktarırsam durumun ne kadar vahim olduğunu anlayabilirsiniz. Köyde yüz küsur tarladan ancak yüzde 10’u ekiliyor. Durumun ciddiyetinin farkında olan Tarım bakanlığı yetkilileri gelip diyorlar ki, “Gelin biz size tohumu, suyu bedava sağlayalım, siz bu tarlaları ekin”. Köylü de diyor ki, “Tohum ve su değil önemli olan onları biz buluruz, siz bize mazot ile gübre verin biz ekelim”. Yetkililer onu yapamayacaklarını söylüyor. Çünkü gübre ve mazot ithal ve dolara endeksli. Çin ve Rusya gübre ve buğday ihracatını kesti, parayla bile artık bulması zor. Oysa gıdanın ne kadar stratejik bir konu olduğunu bilmeyen devlet yöneticisi yoktur. Ama bizde maalesef iş, “paramızla ithal ederiz olur biter, hem de ucuzunu buluruz” kafasıyla geldi bugüne kadar. İşte bugün Türkiye genelinde bu yaşanıyor. Üretici tarlasını toprağını ekip biçemez halde. Eken de taban gübre atmadan ekiyor ve bu yüzde 30-40 kadar hasat kaybı demek. Öyle ki, son 10 yılda dünyada gıda fiyatları ortalama yüzde 133.7 artarken, Türkiye’de bu oran yüzde 302.9 oldu. Yani son 10 yılda fiyatlar üç katına çıktı. (Kaynak: Dünya ve Türkiye gıda fiyatları endeksi) Gıda fiyatları sadece son iki senede iki kata yakın arttı. Bunun için iktidar kadar muhalefete de iş düşüyor. CHP ve Millet ittifakı unsurları oturup iyi bir plan yapmalılar. Aslına bakarsanız yapılmışı da var. İzmir’de Tunç Başkan’ın “Başka bir Tarım Mümkün” programında üretici ve üretici kooperatifleri doğrudan destekleniyor, alım yapılıyor, alım garantisi veriliyor ve köylünün toprağında kalması, huzur içinde üretmesi hedefleniyor. CHP Tarım programı olarak bunu alır kullanır. Ama bence adı artık değişmeli. Çünkü artık “Başka bir Tarım Mümkün” değil “Başka bir Tarım Şart” oldu. Aksi takdirde bizi sadece pahalılık değil, kıtlık bekliyor.