Küresel gübre krizinin perde arkası

Biz ülkemizdeki gübre krizini fazlasıyla yaşıyoruz. Çünkü zaten kendi bozuk sistemimizden kaynaklı ağır bir ekonomik krizimiz mevcut. Türkiye’de baharda atılması gereken taban gübresi olan üre gübresi, çok pahalı ve hatta bulunmaz bir hale geldiğinden çoğu çiftçi tarlasını gübresiz ekti. Bu da bu sene ürün rekoltesinde yüzde 30-40 oranında azalma demek. Tek tesellimiz bu sene ülkemize bolca yağan sahra tozları. Bunların, içerdiği çok sayıda mikroorganizma ile gübre özelliği var. Pek bu gübre krizi nasıl çıktı ve perde arkasında neler var? Ona bir bakalım. ABD yetkilileri, Başkan Biden’dan başlayarak aşağıya doğru, tamamen Rusya’yı suçluyor. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, son basın brifinglerinde tekrar tekrar gübre kıtlığına değindi. AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile yaptığı ortak açıklamada Başkan Joe Biden da aynen: "Putin'in Ukrayna'daki savaşının uluslararası gıda ve tarım tedarik zincirlerinde büyük aksamalara yol açmasından ve küresel gıda güvenliğine yönelik tehditten derin endişe duyuyoruz. Putin'in saldırganlığının bu ticareti bozmasıyla, dünyadaki birçok ülkenin Ukrayna ve Rusya'dan ithal edilen temel gıda maddeleri ve gübre girdilerine bel bağladığını biliyoruz" dedi. Halbuki “Putin’in saldırganlığı” denen şey aylar öncesinden çok basitçe önlenebilirdi. Ukrayna’nın NATO üyesi olmayacağı ve Minsk anlaşmalarına uyulacağı garanti edilse bu harekat olmayacaktı. Neyse onu bir tarafa bırakalım. Siyasi söylem genellikle Rusya'ya odaklanırken, gübre fiyatlarındaki artış Ukrayna ile başlamadı. Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü'nde yapılan bir analiz, gübre fiyatlarının 2021'in ortasından bu yana hızla yükseldiğini, ilk olarak 2021'in sonlarında ve tekrar harekat zamannda hızla arttığını gösteriyor. Sanayiciler, gübre fiyatlarının yalnızca Rusya’dan etkilenmediğine dikkat çekiyor. Azotlu (üre gübresi) gübrelerde amonyağın üretimi için doğalgaz kullanılır. Azotlu üre gübreleri halen gezegenin yarısını besliyor. Enerji pazarlama şirketi Ancova Energy'nin kurucularından, Oklahoma City petrol ve gaz endüstrisi yorumcusu Max Gagliardi, The Epoch Times'a, savaştan daha çok, aslen yaptırımların Avrupa'da doğalgaz fiyatlarını artırdığını söyledi. Gagliardi, büyük resmin görünenden çok daha karmaşık olduğunu belirtiyor. Ona göre, (bir çeşit oligarşik dünya TÜSİAD’ı olan) Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) “Great Reset” (Büyük Sıfırlama) adı altındaki çevresel, sosyal ve kurumsal (ESG) ‘paydaş kapitalizmi’, bu olan bitende önemli rol oynuyor. Gagliardi, “Bu, Ukrayna kadar ESG/yeşil hareketin Wall Street sermayedarları üzerindeki baskıları nedeniyle petrol ve gaz endüstrisinin ‘sermaye açlığı’ ve dolayısıyla arz eksikliğinden de kaynaklanıyor” diyor. “KRİZİN BOŞA GİTMESİNE İZİN VERMEYELİM!” Petrol, doğal gaz ve kömür maliyetlerinin artmasıyla birlikte, WEF ve onun etkisindeki sermaye, politikacı ve yeşil aktivistler, hızla yükselen bu fiyatların hidrokarbonlardan rüzgar, güneş ve elektrifikasyona geçişi hızlandırmak için bir fırsat olduğunu savunuyor. Ancak bu ‘fırsat’ insanlık için bir hayli riskli bir zamanda gerçekleşiyor ve tesadüf de değil. Eski Joe Biden delegesi ve siyasi yorumcu Lindy Li  Twitter'da "Bu fırsatı yenilenebilir enerji yatırımlarımızı ikiye katlamak ve gezegeni yok eden fosil yakıtlardan kendimizi uzaklaştırmak için kullanacağımızı söylüyorum. Hiçbir krizin boşa gitmesine izin vermeyelim" diyor. USAID (ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı) Başkanı Samantha Power da aynı konudaki röportajında aynı ifadeleri kullandı: “Rusya'dan daha az gübre çıkıyor. Ve bu, çiftçilerin her halükarda çıkarlarına uygun olacak geçişleri hızlandırabilir. Bu nedenle, bir krizin boşa gitmesine asla izin vermeyin.” Gübre kıtlığının belirli bir gündemin ilerlemesine yardımcı olabileceğini anlatan Power ve Li aynı söylemleri kullanıyordu. Bir başka yüksek profilli Obama kurmayı olan Rahm Emanuel de, 2008-2009 mali çöküş krizi için “Asla ciddi bir krizin boşa gitmesine izin vermeyin” demişti. Geleneksel enerji kaynaklarının fiyatını yükseltmek her zaman planların bir parçası olmuştur. Ancak o zaman rüzgar ve güneş enerjisi onlarla rekabet edebilir. COVID-19'a küresel müdahaleyi düzenlemedeki rolüyle bilinen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) bu konuda da oldukça etkili. WEF ve danışmanlık firması McKinsey and Company'nin 2020 tarihli bir raporu, sera gazları ve gübre kaynaklı emisyon konusunda uyarıda bulunuyor, gelişmekte olan ülkelerdeki gübre sübvansiyonlarına son verilmesini savunuyordu. WEF'in 21. yüzyıl tarımı vizyonu, “Gıda Sisteminde Biyo-İnovasyon”. Biyomühendislik öne çıkarılıyor. WEF'in raporu, "Bu, azotlu gübreyi azaltma ve daha optimum uygulama olanağı sunuyor" diyor. WEF ayrıca gübre olarak "biyokatıkların" - başka bir deyişle kanalizasyon çamurunun - kullanımını da teşvik ediyor. İdrarın, "mükemmel bir tarımsal gübre" olduğu filan yazılıyor. Gübrenin aşırı kullanımı kuşkusuz çevreye çok zararlı. Ancak çiftçiler artık bu kadar çok değerli ve pahalı bir ürünü gıdım gıdım kullanmaya başladı zaten. Uzmanlar küresel çaptaki azot gübresi kıtlığının toplam rekoltede neredeyse yarı yarıya azalmaya yol açacağını söylüyor. Ağır kısıtlamalar mevcut gıda krizine çözüm üretmiyor. En azından önümüzdeki 5-10 yılda böyle bir olasılık yok. WEF ile bağlantılı Birleşik Krallık (İngiltere) Mutlak Sıfır raporu, nitrojen bazlı gübrelere ve daha genel olarak geleneksel tarıma muhalefette daha da ileri gidiyor. Bu rapora göre de, 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedeflerini tutturmak için “gübre kullanımı büyük ölçüde azaltılacak”, “sığır ve kuzu üretimi” aşamalı olarak bitirilecek! Bir gıda krizi/kıtlığı, Davos seçkinlerinin, enerji, gıda, ulaşım gibi stratejik alanlardaki daha fazla oligarşik yetki hedefine yardım ediyor. SRİ LANKA DENEYİ Sri Lanka'nın organik deneyi keskin bir uyarı oldu. Dünya Ekonomik Forumu teşvikiyle Sri Lanka'nın azot gübresini bırakma deneyi, ada ülkesini kaosa sürükledi. 2021’de başlayan uygulama krizle sonuçlandı. Geçen yıl Mayıs'ta ilk gübre ve pestisit ithalatı yasağının getirilmesinden sonra Sri Lanka'da tarım arazilerinin büyük kısmı terk edildi. Pirinç, sebze ve diğer temel gıda maddelerinin fiyatı katlandı. Süpermarketler pirinç satışlarını karneye bağladı. yarak her müşteriyi beş kilogramla sınırladı.Sri Lanka hükümeti, hem kaliteyi hem de verimi düşüren organik gübre kıtlığı nedeniyle geçen ay çay yetiştiriciliğinde kullanılan bazı kimyasal gübrelerin ithalatını yeniden başlattı. Ülke o zamandan beri bir milyon çiftçisine 200 milyon dolarlık tazminat ödemek zorunda kaldı. Kıtlık yüzünden çıkan protesto eylemlerinde 2 kez olağanüstü hal ilan edildi. Başbakan geçen hafta istifa etmek zorunda kaldı. KÜRESEL GIDA KRİZİ Küresel krizden endişeli Çin de gübre krizinde, Batı oligarşisi ve Rusya kadar önemli bir rol oynuyor. Çin 2021'de, hem fosfat hem de üre gübreleri ihracatını sınırladı. Ayrıca gübre ithalatını da artırdı. 1958-61 yılları arasındaki kuraklık ve yanlış tarım politikaları yüzünden 40 milyon insanını açlık sonucu yitiren Çin, gıda konusunda çok hassas. Stanford Üniversitesi'nden Çin uzmanı Gordon Chang, Çin'in gübre ve gıda üretimi için gerekli olan kimya şirketlerini satın aldığı konusunda uyardı. Çin, 2021'deki şiddetli yağışlar nedeniyle bu yılki kışlık buğday mahsulünün, tarihinin en kötü rekoltesi olabileceğini duyurdu. Çin Komünist Partisi ayrıca çiftçilerin ekimi tarım dışı arazilere genişletmelerini sağlamak için ciddi önlemler aldı. Çin gözlemcisi Erik Mertz'in bir raporuna göre, “Çin'in Jilin, Heilongjiang ve Liaoning eyaletlerinde yetkililer, her üç çiftçiden birinin optimum bahar dönemi için ekime başlamak için yeterli tohum ve gübre kaynağına sahip olmadığını bildirdi. İthal tohum ve gübreler, covid karantinası yüzünden Şanghay kıyılarında duran kargo gemilerinde sıkıştı." Çin genelindeki yerel yetkililer basketbol sahalarını ve hatta yolları ekili arazilere dönüştürmeye başladı. Çin'deki gıda durumu dünya tahıl ve gıda fiyatlarını daha da yükseltiyor. Yem tahılları, gübre ve enerji için Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna'ya önemli ölçüde bağımlı olan AB'de yaptırımlar, Covid kaynaklı gıda kıtlığını önemli ölçüde daha da kötüleştiriyor. Almanya'da, "sera gazı" emisyonları nedeniyle geleneksel tarımı aşamalı olarak kaldırmak isteyen yeni Yeşiller Partisi Tarım Bakanı Cem Özdemir, daha fazla gıda üretmek isteyen çiftçileri tersledi. Güney Amerika'daki başlıca gıda üreten ülkeler, özellikle Arjantin ve Paraguay, şiddetli bir “La Nina” kuraklığını yaşıyor. Belarus ve Rusya gübrelerine yönelik yaptırımlar, okyanus taşımacılığındaki darboğazlarla ağırlaşan Brezilya mahsullerini tehdit ediyor. Afrika, ABD'nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlardan ciddi şekilde etkileniyor. Otuz beş Afrika ülkesi Rusya ve Ukrayna'dan yiyecek alıyordu. Yirmi iki Afrika ülkesi oradan gübre ithal ediyordu. BM Dünya Gıda Programı'nın yönetici direktörü David M. Beasley, geçtiğimiz günlerde küresel gıda kıtlığı konusunda alarm veren bir uyarı yaptı: “İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, bu felaket duruma yakın hiç bir örnek yok” dedi.