Filozoflar buluşursa...

Halil Çıkrıklar’ın Filozoflar Buluşursa romanını tanıtıyoruz bu yazımızda. 13x19 cm. boyutlarında 352 sayfalık bu eser, Ekim 2023’te Ankara’da Sonçağ Yayıncılık tarafından basılmış. Filozofları kafamda “U” düzende oturmuş halleriyle tasarlamıştım; oysa Yağmur Ardıç, farklı bir yaklaşımla, en önemli unsurumuz “Beyin”le betimlemiş kapağını, hem de altın renginde. Benim okuduğum, kitabın 1. Baskısı, ISBN no’su 978-625-6569-59-1.

Yazardan kısaca söz edecek olursak… Kendisi bir tıp doktoru, halen Uludağ Üniversitesi Acil Tıp Anabilim Dalında profesör olarak görev yapmakta. Bu romanla birlikte toplamda sekiz kitabı var, kendi blogunda da yazma serüvenini kesintisiz sürdürmekte diğer taraftan. Üretken yani. Boş durmamış, hekimliğin, hocalığın yanı sıra Edebiyat Fakültesi’ni bitirmiş, yazıyor da yazıyor.

***

Kitapta bir önsöz yok. Ben de buradan hareketle yazarımızın bu kitabı ne amaçla yazdığını kendi ağzından değil, kendi çıkarımlarımdan aktarıyorum. İthafı bizlere bir fikir verecektir: “Sevgili çocuklarım, Hilal ve Emre’ye… Bu roman sizin de temsil ettiğiniz ‘Z’ kuşağını anlama çabalarımın bir ürünüdür.” Didaktik üslubuyla -ama gözümüze sokmadan- nihai hedefimize, “mutluluğa” nasıl ulaşabiliriz arayışlarıyla bizleri peşinden sürüklemiş. Kitabı kimler okur, diye düşündüğümüzde, başta gençler olmak üzere hayatın anlamını arayan herkes, derim ben. 350 Sayfanın sonuna gelindiğinde bu hedefe ulaşılmış görünüyor. Kâh kafamızda önceden oluşmuş, kâh da kahramanın sayfalar boyunca oluşturduğu şüpheler/sorular bir sonuca kavuşuyor kitabı bitirdiğimizde. Yaşamın anlamı, satırlar arasında bir göz kırparken içimizi mutluluk kaplıyor, romanın sonundaysa ruhsal huzurla aydınlanıyoruz, “her şey benim elimde,” diyoruz.

***

Kitap, adından da anlaşılacağı üzere felsefe üzerine kaleme alınmış; kahramanın -bence yazarın da aynı zamanda- hayat görüşü doğrultusunda filozofların, yaşam hakkındaki düşünceleri aktarılmış. Birinci tekil kişi, “ben” bakış açısıyla yazılması, “gerçekten yaşanmış” duygusunu okuyucuya geçirmiştir. Kitabın başkahramanı Orhan, aklına takılanları Filozoflar Meclisine (romanın adı, bu da olabilirdi) sorarak onlardan aldığı yanıtları kuru kuruya bize aktarmamış, kendi yorumlarıyla harmanlamıştır; bu da kitaba ayrı bir sıcaklık katarak okumayı kolaylaştırmıştır.

Romanın kısa bölümlerden oluşması akıcılık adına güçlü bir yan olarak karşımıza çıkmakta. Bölümler, ana başlıklar altında toplanabilirdi. En azından birkaç kısa bölümün ana bir başlığı olsa, okuyucu hem kitaba daha fazla tutunur, hem de takıldığı yerde ya da kitap bittiğinde “yazar, bu konuda ne demişti?” sorularına cevap bulması daha pratik olurdu. Bir başvuru kaynağı olarak değerlendirdiğimiz bu romandaki bilgilere, tekrardan erişme adına rahatlık sunardı bizlere yani. 

Günlük konuşmalardan oluşan metin, yalın Türkçesiyle ışıldamaktadır. Gerek karakter konuşmalarının, gerekse başkahramanın iç monolog ve yorumlarının etkili olduğunu değerlendirmekteyiz. Hedef kitleye ulaşmada uygun olan bu üslup, kitabın diğer bir güçlü yanıdır.

Roman, ‘felsefenin abece’si niteliğindedir. En azından bu alanda farkındalık oluşturmaktadır. Metin, sadeliğiyle, -özellikle öğrenciler için- sıkılmadan okunabilecek bir macera romanı tadındadır. Olay ağırlıklı olmamasına rağmen, “merak, acaba şimdi sırada ne var, kahramanımız şimdi nasıl bir sorgulama yapacak vb. sorular okuma boyunca eşlik ediyor bizlere.

“Dur, şuradan bir aforizma kapıp, ortamlarda ‘çakayım’!” diyenler için vazgeçilmez bir başucu kaynağıdır. Çıkrıklar’ın bir başka kitabını da okumuştum. Akıcı üslubunun altını çizmek isterim ve kitaptaki felsefecilerden sadece birkaçını merkeze alan bir başka kurgu da çok iyi gider diyorum,  kim bilir bu romanın devamı niteliğinde belki de.

Milli Eğitim Bakanlığı, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığına, bu romanın, lise birici sınıf itibarıyla okutulmasının, felsefeyi sevdirmek adına ya da en azından sorgulayan beyinlerin çoğaltılması açısından yararlı olacağı önerisini ifade etmek isterim bir de, naçizane.

Hayatın anlamının arayışı, mutluluk, zaman, ölüm ve ötesi, klasik fizik, kuantum teorisi derken uzun bir yolculuk yaptık kahramanımız Orhan’la. Onun ağzından bir cümleyle noktalayalım yazımızı: “Hayat denilen serüvenin başlangıcı ve bitişi konusunda bir yetkisi yoktur insanoğlunun. Fakat bu iki nokta arasında olacaklarla ilgili epeyce seçeneği vardır.”

--------------------

Ne zaman adam oluruz…

Sorgulanmayan bir yaşamın gerçekte yaşanmamış olduğunu öğrendiğimiz zaman.

------------

01.04.2024

Namık Budak

[email protected]