Tomris Uyar (Edebiyatımızda bir kilometre taşı-1) 

Altmış iki yıllık yaşamına (1941-2003) pek çok şey sığdırmış bir yazarımız. Bir köprü. Yüzyılın başından aldıklarını, kendi döneminde harmanlayıp günümüze ulaştıran bir elçi… Kısa öykü türünün virtüözü.

Kimdir Tomris Uyar?

Kendi ifadesiyle önce iyi bir okur, sonra çevirmen, yazar ve eleştirmen. On bir öykü kitabıyla birlikte günlükleri, eleştiri yazıları, altmışı aşkın çevirdiği kitaplarıyla üretken bir yazar.

Hukukçu anne babanın kızı. Küçük yaştan itibaren okumaya yönelmiş, Ezilenler, Beyaz Geceler, Eski Hastalık, Akşam Güneşi, Jane Eyre’yi ilkokulda okumuş. Beşinci sınıfta Dostoyevski ve Sait Faik’ten beslenmeye başlamış, ortaokulda Mai ve Siyah, Yaban, Sürgün ve Kafka’nın Şato’sunu dağarcığına katmıştı. Milan Kundera, Berger Ve Oğuz Atay’ın ona vereceği çok şey vardı. Edgar Allan Poe (Kısa öykünün babası) ile tanışması ufkunu açtı. Kendi ifadesiyle “önce iyi bir okur olmak gerekir”di. Okudu.

İyi yazmak için, ana dile tam anlamıyla hâkim olmak gerektiğine inandı. Bunun için ilk iş olarak çevirilere girişti. Çeviri yaparak beslenirken dil hâkimiyetini perçinledi. 1975 yılında TDK Çeviri Ödülü’nü kazandı. Dilimize kazandırdığı yazarlar arasında Poe’nun ayrı bir yeri vardı: Kısa öykü. Onun öyküleri kendisine bir yol açtı ve buradan ilerledi. İyi çeviri yaptığına inandıktan sonra yazmaya yöneldi. 1971-2002 yılları arası on bir öykü kitabı yayınladı: İpek ve Bakır, Ödeşmeler ve Şahmeran Hikâyesi, Diz Boyu Papatyalar, Yürekte Bukağı, Yaz Düşleri Düş Kışları, Gece Gezen Kızlar, Yaza Yolculuk, Sekizinci Günah, Otuzların Kadını, Aramızdaki Şey, Güzel Yazı Defteri. (Üşenmedim saydım, toplamda tam 104 öykü) İlk sekizini okudum bir çırpıda, kalan üçü de birkaç günlük iş.

Öykülerinde toplumun her kesiminden insanı yazmıştır, geniş bir duygu skalasıyla. Sıradan insanla birlikte toplumumuzda kadın olmayı kaleme alır. Edebiyat, önceliğidir. Bizleri düşündürür, eğitir ama bunu gözümüze sokmaz, didaktik olmadan becerir. Kent öykücüsüdür öncelikle. Sokağa bizle beraber girer; ancak sonra da biraz dışarıya çıkarak bizlere nesnel gözlemler tattırır.

Küçük esnafı anlatır örneğin öykülerinde. İstanbul’a sokaktan bakar.  Kentleşme sorununa dem vurur. Sert, hırpalayan, dönüştüren bir dili vardır. Köyden kente göçte, kentin dokusunun değiştiğini, şehrin kimliksizleştiğini, kişiliksizleştiğini anlatır bizlere. Doğup büyüdüğü kente yabacılaşmaktadır, bunu vurgular.

1960-1980 arasını, özellikle de 70’lerdeki kenti yazmıştır. Toplumun normlarına kafa tutmuş, cinsiyetçi rolleri sorgulamıştır. Bir kadındır, kadın olmayı anlatmıştır.

“Kitapla Direniş” inde yazılarını, söyleşilerini, soruşturmalarını bizlere aktarmıştır. Öykü türünün dışında günlüklerini kaleme aldığı Gündökümü 75, Yüzleşmeler: Bir Uyumsuzun Notları, Gündökümü 1 ve Gündökümü 2’yi bizlere miras bırakmıştır.

Kim değildir Tomris Uyar?

Başarılı bir çevirmendir, adına aşk şiirleri yazılan “menekşe gözlü” değil. İyi bir yazardır, bir aşk insanı değil. O büyük bir öykücüdür, şairleri kendine âşık ettiren bir dişi değil. Metotları olan bir eleştirmendir, “İkinci Yeni”nin gelini değil. Toplumda ben de varım diyen “kadın”dır, aşk hayatıyla anılmak istenen bir kişi hiç değil.

Takip ettiğim yazma atölyesinde ilk kez adını duyduğum Tomris Uyar’la yollarımız keşke daha önce kesişseydi. Daha çok genel biyografisini ortaya koyduğumuz bu yazıda eserlerine, nelerden bahsettiğine kısaca değindik, devamında nasıl kalem oynattığını anlatacağız.

----

Ne zaman adam oluruz…

Gerçek uygarlığın edebiyat ve sanattan doğduğun öğrendiğimiz zaman.

------

*Nilüfer Belediyesi’nin 15-16 Aralık 2023 tarihli “Kum Tanecikleri Anlatıcısı Tomris Uyar Sempozyumu” bildirilerinden derlenmiştir.

----------

25.12.2023

Namık BUDAK

[email protected]