İzmir “düşman toprağı” değil

Son yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara’nın muhalefete geçmesi adeta siyasi bir deprem niteliğindeydi. İlk kez iktidar böylesi bir yenilgi almıştı. Herkes, Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin özellikle de İstanbul’u kaybetmeyi göze alamayacağını düşünüyordu. Ancak muhalefet ittifakı ilk kez büyük bir zafer kazanmış ve iki en büyük şehri “fethetmişti”. İzmir Büyükşehir Belediyesi ise hiç bir zaman AKP’ye geçmemiş, tüm baskı ve zorluklara karşı CHP’nin yönetiminde kalmayı sürdürmüştü. Aslında İstanbul ve Ankara’ın CHP’li olmasında da İzmir’in büyük rolü vardı. Ancak İzmir nasılsa “gavur”du ya, o yüzden normaldi muhalefette olması. İktidar söylemi hep bu yönde oldu. Ancak bana göre İzmir eğer AKP’nin eline geçseydi, İstanbul ve Ankara da kazanılamazdı. Öyle ya CHP Genel Başkanı bile İzmir’den milletvekili seçildi. İşte belki de bu yüzden CHP’nin kalesi İzmir yıllardır kuşatma altında. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer 30 Kasım 2022’deki Belediye Meclis’inde 2023 mali bütçe görüşmelerinde açıkça koydu: “İzmir düşman toprağı değildir. İzmirliye bunlar reva görülemez. İzmir, bu ülkenin 81 ilinden biridir. Ayrılmaz bir parçasıdır. Kimin parasını kime lütfediyorsunuz? İzmir, Türkiye’de vergilerin yüzde 11’ini topluyor. İzmir’in hakkı olanı gönderiyorsunuz ama yatırımda yüzde 2… Hükümet tek bir projemizde dahi İzmir’in elinden tutmamakla kararlı. Destek olmak şöyle dursun, pek çok projede Ankara’dan gelecek notu, orada atılacak bir imzayı bekliyoruz.” Sadece yatırımlar değil, İzmir’in nefes borusu finansmana erişim de kısıtlanıyor. Soyer konuşmasına devam ediyor: “Mart 2019’da 5 milyar lira borç vardı, 2022’de bu borç 14.6 milyar liraya çıktı. Bu sürede 6.9 milyar borç ödedik, 6.7 milyar borç aldık. 2019 mart ayında kur 6.24 iken ekim 2022’de 18 oldu. Borcun artış nedeni İzBB’nin israfı değil, kurdaki 3 misli artış... İki tane daha Narlıdere metro yapardık, eğer bu artış olmasaydı. Nakit akışı ve finansman, belediyelerin nefes borusudur. İzBB piyasadaki tüm borçlarını ödemekte, hiçbir borcuna öteleme, yapılandırma talebinde bulunmamıştır. İzBB’nin disiplinli ve güçlü bir mali yapısı var. Ancak ülkenin içinde bulunduğu durumdan ötürü finansmana erişim kısıtlanmıştır.” Bakınız son Belediye Meclis toplantılarında edindiğim bazı bilgileri sizlerle paylaşayım. 2021 yılında İller Bankası, belediyelerin bin 156 projesine 432 milyon lira kredi desteği vermiş. Bunların yüzde 94.2'si Cumhur İttifakı belediyelerine ait. Desteğin sadece yüzde 4 virgül 3'ü CHP'li belediyelere gitmiş. Yüzde bir buçuk da diğer muhalif parti belediyelerine verilmiş. Oysa CHP'li belediyeler Türkiye nüfusunun yüzde 52'sini yönetiyor. Bu bilgileri Kasım ayında 2023 yılı bütçesi hakkında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Başkan Vekili Murat Aydın’dan aldım. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yaptığını açıkça “partizanlık” olarak niteleyen Aydın, 2023 bütçesinde giderlerin başında enerji maliyetlerinin geldiğini söylüyor. Sadece ESHOT’un giderleri geçen seneye göre yüzde 192 artıyor. Bunun temel sebebi de son 3 yılda yüzde 281 oranında artan mazot fiyatları. Kent içi ulaşımdan sorumlu olan ESHOT için 2023’te 1 milyar lira sübvansiyon yani kaynak bulmak gerekecek. İzmir’de ulaşımın yarısını gerçekleştiren ESHOT’un, 2019 yılında 100 TL gelirine karşılık 186 TL gideri bulunurken, bugün her 100 TL gelirine karşı 408 TL gideri var. İzmir Büyükşehir Belediyesi, elektrikli otobüs alımı ve ESHOT’un artan yüklerini azaltmak için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 1 Nisan 2022’de gönderdiği borçlanma talebine hala cevap alamadı. UKOME’de ise ağırlığın belediyede olması gerekirken, yetkinin devlete yani bugün pratik manada iktidara geçmesi yüzünden ulaşım ücretlerine sadece iki kez zam kararı alınabildi. Halbuki 2019’dan beri bu süre zarfında mazota tam 60 kez zam gelmişti. Bakın Tunç Soyer son bütçe toplantısında bu konuda ne söylüyor: “Şirketlerin zararının yüzde 84’ü ulaşım şirketlerine ait… UKOME’de ücret artışına onay gelmiyor, şirketler zarar ediyor. İzBB ulaşım şirketlerini sübvanse ediyor. Bir de bunun hesabını soruyorsunuz. Bu anlaşılır bir şey değil.” Merkezi yönetimin belediyeye taktığı çelmeleri tek tek sayan Soyer, belediye meclisindeki AKP’li muhalefetin metro eleştirilerine yanıt verirken de taşı gediğine koydu: “Hükümetin tek bir metre metro hattı yapmadığı tek şehir İzmir... O yüzden, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı metro hatlarıyla ilgili konuşurken lütfen bunu hafızanızda tutarak konuşun.” Belediye’nin bir diğer önemli ayağı olan İZSU’ya gelirsek. Mecliste konuşan Murat Aydın, İzmir'de suyun yüzde 55'inin yeraltı kaynaklarından temin edildiğini, sadece yüzde 45'inin barajlardan karşılandığını söyledi. Aydın, “Suyumuzun yüzde 98-99'unu barajdan değil kuyudan çıkardığımız için ödediğimiz (elektriğe yüzde 425 zam ile birlikte) enerji maliyeti 1,3 milyar lira. Bu İzmir halkının 3 aylık su faturası bedeli. Eğer İzmir halkı suyu barajdan alabilseydi 3 ay suyu bedava kullanabilecekti” diyor. Aydın devam ediyor: “Barajlarımızı da yapmayıp bize 3 ay 1,4 milyar liralık ilave maliyet çıkaran siyasi anlayışla karşı karşıyayız. Mazeret belediyeciliği yapmıyorum, Devlet Su İşleri'nin büyük şehirlere içme suyu temin etme yükümlülüğü var. Suyu temin görevi DSİ’nin, dağıtım görevi su ve kanalizasyon idarelerinindir.” İzmir’de yaşayan insanlar da Türk vatandaşıdır ve tüm ülkedeki diğerleri gibi aynı ilgi ve adaleti beklemeye hakları vardır. Devletin açıkladığı rakamlara göre İzmir’e yapılan tüm kamusal yatırımların yaklaşık üçte ikisini belediyeler yapıyor. İzmir en çok vergi veren üçüncü il, ancak merkezi yönetimin yaptığı kamu yatırımları sıralamasında tee 71’inci sırada. Hangi partiye oy verirlerse versinler merkezi yönetimin eşit davranma gibi bir mesuliyeti vardır. Ama yukarıda yazılanlara bakılırsa bugünkü tablo maalesef bunun tam tersini gösteriyor.