9 Eylül’e dair

Tam 9 Eylül’ün 100. Yılına bir gün kala... İngiltere Kraliçesi Elizabeth öldü. 96 yaşındaydı. Çağdışı bir monarşi olan İngiltere’yi 70 yıl tahtından yönetti. Avrupa hanedanlıkları 1900’lerin başında geçirdikleri evrimden sonra küresel sermaye ile uzlaştı ve birlikte hareket etmeye başladı. Yani Anadolu’ya 103 yıl önce Yunan askerini çıkaran İngiltere hanedanı bu işi büyük patronlarla birlikte yaptı. Çünkü kendi askerini çıkaramazdı, Birinci Dünya Savaşı ve özellikle Çanakkale yenilgisi sonrası paraları suyunu çekmişti, insan kaynağı azalmış ve bıkkındı. Yunan Kralı da akrabaydı zaten. O zaman Yunan askerine en büyük desteği verenler de bugün “Keşki Yunan kazansaydı” diyenlerin atalarıydı. Menemen’de Kubilay’ın başını kesenler Yunan işgalinde onlarla birlikte sinema tiyatro izlerken resim bile çektirmişti. O yüzden “Keşke Yunan kazansaydı” diyen bir Fesli’yi ziyarete giden Diyanet İşleri Başkanı’nın 9 Eylül’de Atatürk ve İzmir’in kurtuluşunu Cuma hutbesine koymaması beni şaşırtmadı. Armut dibine düşer çünkü. Exeter mezunu, Elizabeth’ten madalyalı Abdullah Gül’ün de tam Kraliçe’nin öldüğü gün İngiltere’de bulunması da şaşırtmadı. Beni şaşırtan “nezih” bazı basınımızın Kraliçe’nin ölümüne karalar bağlaması oldu. Sözcü gazetesi diyor ki Dünya yasta. Hangi dünyaymış bu? İngiltere İmparatorluğu’nun bir asır boyunca sömürdüğü Çin mi, yoksa İngiliz kumaşına rakip çıkmasın diye Hint kumaşı ustalarının başparmaklarını kestirdiği sömürgesi Hindistan mı? Osmanlı’yı sömüren, ticaretini tekeline alan ve sonra da Mustafa Kemal’i yok etmek için Taşnaklarından Yunanı’na, Şeyh Sait’in den İskiliplisine kadar tüm maşalarını üzerimize saldığı için mi Kraliçe için yas tutalım. İliklerini kemiklerini sömürdüğü, yok ettiği Kuzey Amerika’daki Kızılderililer, Avustralya’daki Aborjinler, Yeni Zelanda’daki Maoriler, hele hele köle yapıp sattığı Afrika’daki siyahiler mi yas tutacak? Kim niye yas tutsun ki yaşlı bir emperyalist için. Oğlu Prens Charles 73 yaşında tahta çıktı. O da bir eli İhvancılarda, bir kolu Davos’ta, bir başka emperyalist. Neyse biz yine 9 Eylül’ümüze dönelim. İzmir’de bir kaç haftadır büyük bir coşku var. 9 Eylül 1922’deki kurtuluşun, yani sadece İzmir’in değil, Yunanı denize dökerek tüm Türkiye’nin kurtuluşunun bir asrını tamamlıyoruz. Kanadımız kolumuz biraz kırık da olsa Türkiye Cumhuriyeti olarak ikinci yüzyılımıza giriyoruz. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer bu önemli yıldönümünü, İzmir Fuarı ve ilk kez Türkiye’de düzenlenen Terra Madre ile taçlandırdı. İktidar malesef bu konuda onu yalnız bıraktı. 20 yıldır olduğu gibi İzmir’i yine kendi kaderine terk etti. 30 Ağustos Zaferi’nin 100. Yılında bile Malazgirt’i bahane ve icat edip bu milli bayramı yarım ağızla kutlayan bir hükümet için bu doğaldır. Artık alıştık diyelim! Ya peki İzmir’in iş dünyasına ne demeli. İzmir ki Türkiye’nin en eski ticaret limanı. İstanbul’dan önce İzmir ticaretin merkeziydi. Sömürgeci yabancılar ve işbirlikçileri (Gavur İzmir deyimi buradan gelir) ticareti tekellerinde tutarken, Cumhuriyet ile birlikte bu değişti ve İzmir İktisat kongresi ile kent yeni bir ülkenin yeni soluğu oldu. Ancak bugün bakıyoruz, ne İzmir Ticaret Odası, ne Ege İhracatçılar Birliği, ne İzmir Ticaret Borsası, ne EBSO, ne de İzmir ile özdeş marka olmuş diğerleri böyle önemli zamanlarda ortada yok. İktidar yanlısı ve İzmir’e sonradan gelen bir Folkart kadar desteklerini göremiyoruz Belediye’ye. Bazıları diyecek ki, “yahu onlar da tüccar sonuçta iktidardan çekiniyorlardır”. E Folkart niye çekinmiyor? Para kazandığı İzmir’e en azından bir miktarını geri bırakıyor. Rahmetli Selim Yaşar ile ölmeden bir iki yıl önce bir vesile ile görüştüğümüzde ve bu mevzu gündeme geldiğinde ilginç bir anekdot anlatmıştı: “Yahu sen ne diyorsun, İzmir’de Fenerbahçe için iş adamlarından para topladılar. Toplamda 5 bin lira çıktı!” Bu sitemle birlikte yazıyı kapatalım ve Büyük Zaferi’mizin 100. Yılını, 9 Eylül 2022’yi tüm İzmir ve Türkiye ile birlikte kutlayalım. Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa Adın kazındı çoktan mücevher taşa! Hiç bir yobaz veya gavur o yazıyı yok edemez!