Kooperatifçilik ve kalkınma

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ve seçim gündemine de damgasını vuran İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi sona erdi. Yüzlerce ismin katıldığı kongrenin yedinci ve son gününde, S.S. İzmir Köy Koop Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer önemli bir konuşma yaptı. Soyer, “Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin ilk yıllarında yine İzmir’de kooperatifçiliğin önemini anlatmıştır. Kooperatifçiliğin kökleri Anadolu’nun imece geleneğine uzansa da ilk tohumlar genç cumhuriyetin temelleriyle birlikte Atatürk tarafından atılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1920’de başlatmış olduğu kooperatifçilik hareketiyle sekteye uğrayan bir dönemden sonra 1960’lı yıllarda müthiş bir atılım olmuş İzmir’de” dedi ve Atatürk’ün konuyla ilgili sözlerini aktardı: ‘Kanaatim odur ki muhakkak surette birleşmede kuvvet vardır. Kooperatif yapmak maddi ve manevi kuvvetleri zeka ve maharetleri birleştirmektir. Yoksa bir zayıfla bir kuvvetlinin birleşmesinden bahsetmiyorum. Birleşmenin böylesi zayıf olanın kuvvetliye esir olması demektir.’ Bence kooperatifçilik Türkiye’nin ikinci yüz yılında yeniden yeşerecek ve çözüm kaynağı olacaktır. Atatürk’ün karma ekonomi yolunu, kooperatifçilik başarısını ne yazık ki biz değil ama Çinliler izledi ve başardı. Rahmetli Prof. Dr. Sencer İmer bana Çin’e gittiğinde Prof. Guo Changang ile konuşmasında, (Xi Jinping’e de danışmanlık yapmış olan) Guo’nun kendisine Atatürk’ün ekonomik modelini örnek aldıklarını söylediğini anlatmıştı. Çin’in mucize kalkınma modelinde kooperatifler büyük rol oynamıştır. Bugün Çin’de var olan irili ufaklı, şirket sandığımız kuruluşların neredeyse tamamı aslında kooperatiflerdir. Ama bu kooperatifler kendi yağlarıyla kavrulur. Devlet elbette destekler ama zarar edeni, tembellik yapıp havadan kazanmak isteyeni kurtarmaz. Bizdeki Kamu İktisadi Teşekküller’in (KİT) batırılması böyle olmuştur. Özal döneminde özellikle keyfi atamalar ve liyakatsiz uygulamalarla bilerek çökertilmişler ve sonrasında haraç mezat satılmışlardır. Çinliler ise çareyi karma ekonomide buldu. Yani iplerin devlette (Merkez bankası Devletindir, dolaylı olarak FED’e bağlı değildir mesela) olduğu ama ekonomik hayatın rekabet içinde geliştiği bir seçeneği hayata geçirmeyi başardı. Biz ise maalesef Atatürk sonrası sağcılaşan ve gericileşen siyaset ortamında Atatürk’ün doğru uygulamalarını (Köy Enstitüleri gibi) bırakıp Küçük Amerika olmaya çalıştık. Oysa bugün büyüğü zorda, yakında dolar sistemi sona erebilir bile. Konuyu dağıtmayalım. Neptün Soyer çok güzel bir sunum yaptı. Dedi ki, “Böyle bir dünya lideri yoktur. Atatürk’ün hazırladığı kooperatif şirketler kanun tasarısı tümüyle kanunlaşmamış ise de tasarının 28 Aralık 1920’de Meclis Genel Kurulu’nda görüşülüp oylanarak kabul edilmiş 5. maddesi çok önemlidir. Beşinci madde; köy, çiftçilik ve tabii ki tarımın geleceği açısından da ayrı bir önem arz etmektedir. Beşinci madde aynen şöyledir: Ziraat müdür ve memurlarıyla, ziraat ticaret ve sanayi odaları, yöneticileri ve tüm öğretmenler kooperatiflerin kurulması hususunda köylüye yardım etmek ve bu konuda gerekli bilgilerle donanmakla yükümlüdürler. Bunu yerine getirmeyen memurlar ve öğretmenler görevlerini yapmamış sayılırlar” Bugün köyde, bırakın ziraat müdürünü, öğretmen kalmadı. Köylerde insan kalmadı desek yalan olmaz. Nüfusumuzun yüzde 6’sı sadece. Kooperatifler, büyük birlikler çoktan siyasetin, yerli ve yabancı büyük şirket çıkarlarının elinde heder oldu. Günümüzde, eti sütü İngiltere’den pahalı tüketiyoruz. Hayvandan samana gübreden tohum ve yeme kadar her şeyi ithal ediyoruz. Meralar ise betonlaşıyor. İşte yeni yüzyılımızda kooperatifleri tekrar ayağa kaldırmamız, yeşili ve köyleri canlandırıp  şenlendirmemiz lazım. Kooperatifçiliğin köklü ve hala canlı olduğu İzmir, bu bakımdan hem teori hem pratikte öncü bir rol oynayabilir.