Cefakar ve vefakar İzmir

Mustafa Kemal Atatürk, Kordon’u çok severdi. Osmanlı’nın kumarda kaybettiği memleketi Selanik’i hatırlatırdı. Onca savaş ve badireden sonra zafer kazanıldığında, şöylece bir oturup bir kadeh rakı içip Ege’nin maviliklerine baktığında hüzünlenirdi. Selanik’ten sonraki ikinci memleketi İzmir’di. Ankara’nın yeri her zaman ayrıdır o başka. Ankara Cumhuriyet’in, yeni vatanın simgesidir. İzmir’e ise daha şahsi, daha duygusal bir bağı vardır Paşa’nın. Onun için nüfusu Konak’ta kayıtlıdır ve İzmir’den kız alıp evlenmiştir. İzmir’in bir özelliği de Emperyalist destekli Yunan işgalinin başladığı ve bittiği yer olmasıdır. Kuvayı Milliye ve Atatürk İzmir’in DNA’sına kazınmıştır. Türk bayrağı, Cumhuriyet ve altı ok bir bakıma kutsaldır İzmirli için. O yüzden 2002’den beri AKP’ye bir tek seçimi bile vermedi. CHP’nin kalesi oldu. CHP’liler, genel başkan da dahil hep İzmir’den aday olmak istedi ve oldular. Ama İzmir, bu duruşu yüzünden, son 21 senede ağır bedeller ödedi. Yatırımlar ağırlıkla başka illere kaydırıldı. Oysa İzmir, ihracat, sanayi ve tarımın merkez şehirlerindendi. Siyaseten ve iktisaden cezalandırıldı, belediyelerin kaynakları kesildi, buldukları kredilere onay verilmedi, hatta alt yapı yapımındaki müteahhitler bile zaman zaman vazgeçmek zorunda kaldı. İzmir verdiği verginin onda biri, hatta başka bir hesaba göre kırkta biri bile geri dönüş alamadı. Bir dönem Belediye Başkanı asılsız suçlamalarla hapse bile atıldı. Son dönemde ise mali cezalar işletildi, kredi verilmedi, alınacak kredilere ona verilmedi. Şeker Bayramı’nda İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer, çalışanlarla bayramlaşırken içini döktü. Dedi ki, “10 yıl Seferihisar’da başkanlık yaptım, 4 yıl da Büyükşehir’de başkanlık yapıyorum, 14 yıldır hep muhalefette kaldık. 14 Mayıs’tan sonra öyle ümit ediyorum ki, İzmir 21 yıl aradan sonra ilk defa iktidarın belediyesi olacak. İktidarın belediyesi olmak ve olmamak arasındaki farkın ne olduğunu çok iyi biliyorum. Bu farkı, rakamlarla uzun uzun anlatmak niyetinde hiç değilim. En yalın ifadesiyle, Mayıs’tan sonra İzmir için İzmir’in hakkını alacağız. Sadece bugünkü haklarımızı değil. 21 yıldır İzmir’in birikmiş tüm haklarını teker teker alacağız. Hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu fırsatı İzmir için sonuna kadar ve büyük bir gururla kullanacağız.” Gerçekten de İzmir, Ata’sına vefasını epey cefa çekerek ödedi. İktidar, kendisine yüz vermeyen şehrin yüzüne bakmadığı gibi, onu “sümüklü çocuğa”, “gavura” filan da benzetti. İzmir’i kazanmaktan umudu kesince saldırı ve kötüleme dilini seçti. Ankara ve İstanbul’da metroyu devlet yaparken, İzmir’de her şeyi belediye yapmak zorundaydı. İmar yetkilerini bile belediyenin elinden alıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verdiler. Şimdi, eğer 14 Mayıs’ta beklenen değişim olursa, İzmir üvey evlatlıktan çıkıp öz evlatlığa terfi edecek. Ata’sına vefalı İzmir’in çektiği cefalar büyük oranda sona erecek. Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak. Alacak elbette...