İnanç, korku ve ego üzerine

Kerem Yeğinboy-İnanç nedir? Her eylemin ardında inanç mı yatar? Rasyonel olarak tanımlayamadığımız eylemlerin manevi temeli nedir? Bu soruları hayatım boyunca kendime sordum. Benim için üzerine gelen her konu yalnızca bir yansıması oldu. Üst konuların altında yatan temel hep beni daha çok ilgilendirmiştir.

Sevgiye inanmak, kim olduğuna inanmak, hislerine ve duygularına inanmak, düşüncelerine inanmak, varoluşunu bir amacı olduğuna inanmak, iyilik ve kötülüğe, doğru ve yanlışa inanmak.

Bence her rasyonel düşünce ve eylemin özü inanç ve bir idealizmden doğar. Hepsinin… Hitler’in 2.dünya savaşını başlatmasında, Einstein’ın görecelik teorisini bulmasına, Napolyon’un askeri başarılarından, Büyük İskender’in vizyonuna, Nietzche’nin cadde ortasında kırbaçlanan ata sarılarak nevrotik felç geçirerek sevgisizliğe olan tolerasyonunun yitmesinden, Freud’un 2.dünya savaşı sonrası psikanalizmi sonlandırmasına kadar.

William Shakespeare gibi sanatçılar sevgiye olan inançlarını sonuna kadar korumuş ve acılarını sanat yoluyla sonuna kadar yansıtmıştır. Peki neden inanma gereksinimi duyarız. İnsan doğası gereği sadece hayatta kalmak ve üremek ister. Düşünsel bir eylem sonucu doğan egonun ihtiyaçlarından güç arzusu totaliter yaşam ve politik birliktelik sonucunda doğmuştur. Peki inanç neden doğdu? 5 bin yıl önce Homosaphien neden kolonlar dikerek inanma ve ritüel yapma ihtiyacı duydu?

Ya da bu ritüeller sırasında kendini uyuşturarak ruh a inanma ihtiyacı duydu? En temel varoluşsal sorular ve egonun getirdiği hayatta kendini sınıflandırma ve merkezleme beyin kıvrımları ilk kıvrılmaya başladığı an başladı. Ama her türlü eylemin temelinde bir inanç yer aldı. Özü hep inançtan doğdu.

Korku üzerine

Belki de inançta en büyük korku olan ölüm korkusundan. İlk Homosaphien ego oluşmadan önce de ölüm korkusuna sahipti. Ölüm korkusu temelli olarak ritüeller, toplu avcılık, silahlar ve tuzaklar kurularak plan yapılmak zorunda kalındı. Korku beynin uyarıcı bir mekanizması olarak ilk varoluşta yer aldı mı zamanla öğrenilen ölüm kavramından mı doğdu ve filizlendi? Korku yalnızca tehlikeye karşı bir uyarıcı mekanizma mı yoksa varoluşsal krizin doğuş temeli midir?

İsterseniz nehir tanrılarına, tanrılara, doğaya, canlılara veya tanrıya inanın, varoluşsal krizlerinizden sevgi ve yemeye olan ihtiyacınız kadar inanç içgüdüsel temel bir ihtiyaç olarak hayatınızın sonuna kadar anlasın da anlamasınız da muhtemelen sizi takip edecektir. Anlamadığınız zaman beyninizin karanlık köşesinde bir kıymık olarak kalacaktır. Tam olarak anladığınız zaman ne olacağı konusunda hiçbir insanoğlunun deneyimi olacak potansiyele sahip olduğunu zannetmiyorum.

Ruh ve inanç

Peki siz neye inanıyorsunuz? Erdeme, sevgiye, nefrete, güce, güçsüzlüğe, ruha ki evrenin kozmik, karmatik yapısı ve yaşamın özü diye beynimizde sınıflandırdığımız kavramlarda ruha olan inançtan doğar.

Belki de egosantrik bir anlam arayışı içinde varlığımızı önemli, anlamlı ve değerli kılmaya çalışacaksak Homosaphien ırkının varoluşunun en büyük temelinde inanç ve sevgi yatar. Şahsen beni insanlardan daha çok yunus ve balina veya kedi gibi canlıların inançları ve beyin yapıları daha çok ilgilendiriyor. Modern inanışlara göre hayvanların egoları, düşünme sonucu ile duyu yetilerini olmadığı, beyin boyutları küçük diye daha yetersiz oldukları tamamen ilkel, indirgemeci, insan egosunun temel alan basit bir tıp anlayışının sonucudur. Hala soruyorum, inanç nedir?