Kurultay ve yeni muhalefet  

Kerem Yeğinboy/Egeligazete-Hayatımda ilk defa bir kurultaya tanıklık ettim. CHP’de 13 yıllık Kılıçdaroğlu iktidarının devrilmesini, CHP nin 13 yıl sonra değişimi kabullenmesini bizzat yaşadım. Muhalefetin sonunda kendini sorguladığı, içerisindeki çatlakların halka arz edildiğini, artık kendilerini başarısız hissedip sorgulayacak duruma geldiklerine şahit oldum. Kılıçdaroğlu yerine gelecek ismi bile kendi seçeceğini, CHP’yi içine sindiği gibi emanet edip, ucu açık bir şekilde tarih vermeden emekli olacağını söylüyordu. Ülkenin 100 yıllık cumhuriyet tarihinden beri en kötü sosyolojik, politik, ekonomik, milli, sosyo-ekonomik konuma sahip olduğunu düşünürsek bu çok normal. Bu durumda muhalefeti tarihinin en başarısız konumuna getiriyor. Çoklu parti sistemine geçişten beri sağ ve sol çatışmaları hep sürdü, çoğunlukla da sağ kazandı. Muhafazakarlar hiçbir zaman bu denli karşı tarafı kin ve düşmanlığa alet etmedi, anayasayı değiştirmeye kalkmadı, cumhuriyet değerlerine ve Atatürk’e bu denli kin bilemedi. Sağ, cumhuriyet tarihi boyunca hiç bu kadar tehlikeli olmadı. Muhalefetin sırtında hiç bu kadar büyük bir sorumluluk olmamıştı. Toplum politik bir iç savaş içinde, ekonomide yanlış adımların cezasını da en çok alt sınıf ve orta sınıf ödüyordu. Toplum Atatürk ve cumhuriyete karşı iyice kin bilemeye, milliyetçiliği Osmanlıcık olarak görmeye, toplumun İslamiyet’ten ve İslami yönetimden güç aldığını düşünmeye başladı. 21 yılda bu halka empoze edildi. Muhalefet hiç bu kadar zorlu bir sınava tabii tutulmadı. Halbuki gerçek milliyetçilik milleti ve vatanı için en doğru yönetimi benimsemek, halkının özgürlükleri, hakları ve ekonomik üstünlüğü ne olursa olsun en doğru şekilde el üstünde tutmak iken. Aslında Cumhuriyet de yalnızca özgürlükler ve eşitlik için bir bahanedir. Yeni ve daha gelişmiş bir sistem olsaydı inanın Atatürk tarafından o benimsenirdi. Eşitlik için, özgürlük için, ekonomik kalkınma için, ülkenin başka ülkeler tarafından saygı görmesi ve onların buyunduruğu altına girmemesi, gelişime açık olması için ne gerekiyor ise oydu. Bizzat orada olmanın artıları 38.Olağan Kurultayına Ankara Spor Salonunda bizzat tanıklık etmemim en büyük artısı, atmosferi hissetmem, delegelerin ve partilerinn konuşmalarına tanıklık etmemdi. Olayları hissederek çok iyi idrak etmemi sağladı. Benim en büyük çıkarımım CHP’nin en zorlu zamanında en zayıf zamanını yaşadığıydı. Partinin kendi içinde ne büyük çatlakları olduğunu, parti üyelerinin çoğunlukla kendi çıkarlarını düşündükleri ve tam anlamıyla büyük resmi görerek ne yaptıklarının farkında olmadıkları ve doğru kararlar veremediklerini anlamamı sağladı bu deneyim. Gitmeden önce kafamda düşünce olarak var olan öngörüler, gittikten ve tanıklık ettikten sonra netlik kazandı. Ülkedeki en büyük sorumluluğu üstlenen insanlar sorumluluklarının altında eziliyor, hatta taşımak istemiyorlardı. Bu insanların bu makamlarda olmaları gerçekten yanlış ve üzücü. Benim en çok ilgimi çeken basın ve kulis bilgilerine dayanarak parti içindekilerin değişimin olacağından emin olmaları ve hiç şaşırmamalarıydı. Halk Kılıçdaroğlu’nun tekrar kazanacağından neredeyse eminken içeriden bilgi sahibi olan insanlar aksinin olacağından emindi. Sanki uzun zamandır işlenen ve her açıdan düşünülmüş bir plan gibi herkese bilgi sızmıştı. Çoğunluk ne düşünüyorsa ben de onu düşünürken, içeriden karar çoktan verilmişti. Kılıçdaroğlu ve CHP Ekrem İmamoğlu’nu siyasete kazandıran Kılıçdaroğlu’ydu, 6lı masayı kuran, Meral Akşener’i kazandıran da. Yönetiminde İstanbul ve Ankara CHP’nin eline geçti. Güzel muhalif eylemler, güzel konuşmalar yaptı, oldukça kibar ve sakin bir üsluba sahipti. Bir konuşmanın hazırlanışı açısından baktığım zaman Kılıçdaroğlu’nun ilk uzun konuşması Özgür Özel’in 2 saatlik konuşmasından çok daha iyi ve çok daha profesyoneldi. Değindiği konular çok daha akılcı, üslubu basit bir dilden uzak, düşüncelerin çok daha iyi bir şekilde ifade ediyordu. Özgür Özel’in konuşması oldukça basit bir üsluba sahip, yanlış yerlere değinen ve oldukça mantıksız önerilerde bulunan bir konuşmaydı. Özgür Özel’in henüz güçlü bir politikacı olmadığı kesin. Sanki daha çok söyleneni yapan ve hizmet eden bir figür, kesinlikle lider yapılı bir insan değil. Kılıçdaroğlu tüm bu başarısızlığına rağmen saygın bir kişilik olduğu için 13 yıl boyunca CHP’nin başında yer alabildi. Başarısız olsa bile zekası ve bilgisine saygı duyuldu. Halkın büyük çoğunluğuyla kimyası belki de uyuşmadı ama aydın kitle tarafından da uzun bir dönem saygı gördü, ta ki 100 yılın belki de en önemli seçimi kaybedilene kadar. Cevap arayışı ve sorular İleride şu sorunun cevabını göreceğiz sorun toplumda mı yoksa muhalefette mi? Muhalefet gerçekten bu denli yetersiz miydi, yoksa topluma ayak uyduramadığı için mi yetersiz oldu? Bu denli seküler bir toplumda sorunun ne olduğunu ben de bilmiyorum ama bence sorun rol modeli ve temsilci olarak görülen parti liderleri değil. Partilerin çalışmaları ve bu çalışmaların anlaşılması. CHP muhalefetinin en büyük eksiği yeterince cüretkar ve açık sözlü davranmadı. Esas değinilmesi gereken konulara yeterince değinmedi. Tüm ülkenin bankaları, limanları, özel şirketleri, toprakları satıldı. Sevr anlaşmasına resmen geri döndük. Ülke tarihinde bu denli kara para aklama, tehdit, şantaj, uyuşturucu ticareti yapan mafya dan farksız bir hükümet görmedi. Haksız yere hapse atılan binlerce insan. Neredeyse ordu mensupları, gazeteciler, muhalif halk, Atatürkçü milli eğitim bakanları, üniversite dekanları liste uzayıp gidiyor. İslami rejimin, tarikatların, cemaatlerin başta olmasını isteyen, karşı çıkanı yanlış ve düşman bileyen bir kin, bencillik ve cehalet de. Her konuda yanlış kararlar veren ama doğru verdiğine bu denli inanan bir zihniyette. Solcu cumhuriyetçiler hayatlarının en büyük testine tabii tutuldular ama rakipleri hiçbir zaman adil oynamadı tam aksine hür türlü hileye ve karanlık işlere başvurdu. Sorun burada rakibimiz mi yoksa kendimiz miyiz? Biz de mi aynı şekilde davranarak kendimizi düşürmeliyiz? Bizde mi gelişmiş denetim mekanizmaları ve hakları olmayan bir sistemin tüm aşamalarını ele geçirmeliyiz? Biz de mi tüm gücün tek kendimiz de toplanmasını istemeliyiz? Biz demi çok iyi insanlar olduğumuz düşünerek, dine sarılmalı, bunu devlet yönetimine tabi tutarak çıkarlarımız için kullanmalıyız? Cumhuriyet tarihi boyunca bu denli bir kötülük ve cahillik görülmedi. Bu cahil toplumun kara-kör cahil ve sevgisiz bir kısmının bir rol modeli olabilir ancak. Ki toplumumuz cahil olsa bile insanları manipüle edecek düzeyde tehlikeli ve zehirli bir cehalete sahip değildir. Başkasına zararı olmayacak naif ama öğrenmeye açık bir cehalet düzeyindedir. Sevgisiz ve vicdansız değildir. Acımasız ve bencil değildir. Türk toplumun çok büyük bir fay hatta kırıldı, güzel insanlarımız büyük bir manipülasyon için de dibe daha da yaklaşıyor. Naif görüler kindar ve düşmancıl  ngörüler için de başladı. Ezildiklerini, bastırıldıklarını, saygısızlığı uğradıklarını düşündürler. Halbuki Atatürk’ün tek istediği kendi değerlerini bilmeleri, hak hukuk sahibi olmaları, özgür olmaları ve dogmatik değerlere bağlı yaşayarak hayatlarını heba etmemeleriydi. Halkına kendisine duyduğundan çok daha büyük bir sevgi ve saygı duydu, gösterdi. Bu yeni dönemde alacağımız cevaplar var. Sorun muhalefette mi, toplumda mı, iktidarda mı? Sorun nerede? Nasıl başa çıkabiliriz? Çok mu geç? Değişimin gelmesi gerekiyordu, Kılıçdaroğlu’nun karşısında ondan daha düşük seviyede bir siyasetçi seçilmiş olsa bile, değişim şarttı. Umalım ki iktidara karşı olan muhalefette de bir değişim görebilelim, Özgür Özel yenilikçi işler yapabilsin, halk ile kimyası uyuşabilsin.  Kılıçdaroğlu bence iyi bir insandı, iyi bir siyasetçiydi ve iyi bir rol modeliydi. Şansızdı çünkü cumhuriyet tarihinin en kötü iktidarına denk geldi. Belki de kim gelse aynı kaderi paylaşır, hatta akıl sağlığından olabilirdi. Muhalefetin en şansız ve zorlu dönemi. Yeni bir günah keçisi bulduk, yeni bir kurban. Umalım ki Özgür Özel’de bu genç yaşında sonunda akıl sağlını kaybetmesin. Muhafazakar ya da değil, herkesin toplum için en iyi olanı anlaması, seçmesi, kinden uzak barışçıl bir şekilde batmış bir ülkeyi ayağa kaldırabilmesi dileği ile. Siyaset ve yönetimin, eşitlikçi, hür, adil, ahlaklı ve manipülatif yollara başvurmaması dileği ile. Gerçek değişim Umarım değişim hepimize hayırlı olur, ülkenin durumundan dolayı umudunu kaybetmiş bir topluma umut verdiği kesin. Aslında umutsuzluğun sebebi ülkenin gerçek rakamlar ile yüzde 200 enflasyona sahip olması ve hala oldukça yanlış ekonomik adımlar atılmaya devam edilmesi, bu zararın düzelmesinin de yıllar alacak olması. Ama toplum her zaman bir günah keçisi arar, bu günah keçisi de Kılıçdaroğlu oldu. Sanki bu umutsuzluğun sebebi oymuş gibi, bunlar dan o sorumluymuş gibi. Halbuki umutsuzluğun esas sebebi İslami şeriatı benimseyecek kadar uçarı bir hükümetin 20 yılda yasama, yürütme, yargıyı tamamen ele geçirerek, toplumda güç sahibi olmadığı hiçbir kuruluşun kalmamış olması. Toplum aslında bu yüzden umutsuz. Ne yaparsak yapalım artık çok geç, kazanamayız diye düşünüyorlar.  Gelişmekte olan bir ülke dünya kamuoyunda sistemsizliği ile itibar kaybetti,. Tüm eksiklikleri sonuna kadar sömürülerek yüzeye çıktı. Kılıçdaroğlu iyi bir siyasetçiydi, suçlanmayı hak etmedi. Saygısızlığı ve sevgisizliği hak etmedi. Yaptıkları hep kamuoyundaydı ve yanlış veya eksik değildi. Ahlaklı bir adam ahlaksızlığa karşı yenik düştü. Bu hayatın her alanında böyledir. Ahlaksızlığın sınırIarı olmadığı için her zaman ahlaktan daha güçlüdür. Kılıçdaroğlu tarihte kötü hatırlanmayı hak etmiyor, tarihte kötü hatırlanmayı ve cezayı hak eden bizzat iktidarın kendisidir, eksikleri olsa da muhalefet değildir. Gerçek değişim iktidar değiştiğinde gerçekleşecek, Türkiye’nin iyi insanlarına o zamana kadar dayanma gücü, sabır, sağlık ve mutluluk diliyorum. Hepimiz artık değişim adı altında ufak değişiklikler ile de mutlu olacak duruma geldik, bu karanlıkta neden Cumhuriyet neden Atatürk sorularının cevabını çok daha iyi idrak ettik. Bu simgeler bize her zaman aslında özgürlüğü, eşitliği ve adaleti temsil etti. Bize güç ve cesaret verdi. Türk halkının büyük çoğunluğunun vefası hiçbir zaman bitmeyecek, yeter ki dini değerleri sömürerek yanlış fikirler empoze edilmesi, yanlış yolda manipüle edilmesin. Gerçek değişimi görmek dileği ile, sabır, sevgi ve güç ile.