Emanet

Üşenmedim hesapladım; ortalama insan ömrünü de 70’ten 90’a çıkardım üstelik. İlerleyen yaştan, ölüm korkusundan vadeyi uzattım velhasıl. Dakikada ortalama 60 kez atan kalbin 90 yıl boyunca (cep telefonunun hafızası yetmedi) 90*31.536.000 kez vücuda kan pompaladığını buldum. Böylelikle yazımı bilimsel bir formata soktum kendimce. Kalbin bir yıl boyunca birinden kiralandığını düşünelim. Kimbilir, çok yakında yaşlanan organlar için “tıp etiği” dahilinde neden olmasın? Kaç liraya veya ne karşılığında kiralamış olurduk 31 milyon kez çarpsın diye? Ya da şöyle bir varsayım (kızım Ezgi’den): Bir organımızı değil de tüm vücudumuzu en çok sevdiğimiz birinden bir yıllığına kullanmak üzere “ödünç”  alıyoruz. Hobaa! Olur mu olur. Devam edelim, kurguyu sürdürelim. Bir yıl sonra iade edeceğiz. Nasıl davranırdık emanete? Hemen aklıma iki örnek geliyor: Dikey Limit filmindeki babanın çocukları için kendi hayatından vazgeçmesi ve savanada, yavrusuyla onu yemeye odaklanmış leoparın arasına girip kendi hayatını sonlandırmak için bir an bile tereddüt etmeyen anne antilopun fedakârlığı. *** En çok sevdiklerimiz kimler? Anne, babalar, varsa eşler, çocuklar, kardeşler ve de kardeşten yakın arkadaşlar. Hey gidi hey, seç beğen al ödünç vücudu en çok sevdiğinden… Lütfen sizler de gözlerinizi kapatın ve en kıymetlinizi içinizden geçirerek, alın emanetinizi bir yıllığına. Vade sonunda bir yıllık amortismanla birlikte iade var. Hadi bakalım kolay gelsin. Vücudu, ruhsal ve fiziksel olarak ne kadar hassas kullanırdık, değil mi? Öncelikle beslenme: Doğal beslenirdik, GDO’lu, bizleri hasta edecek besinlerden uzak dururduk. Temiz bir ortamda yaşar, emanetimizi kollardık sonrasında. Sigara içer miydik örneğin ya da içki? Kalbi, akciğeri ya da karaciğeri nasıl korur kollardık? Ee çalışacağız, kendimize bakmamız için çalışıp para kazanacağız (elbette biriktirme de var) kentlerde, merkezde mi olmalıyız derdik, yoksa köyde temiz havada  bir lokma, bir hırka mı? Ben ikincisini yeğlerdim şahsen. *** Ya ruh sağlığımız? Şehrin laneti, hay huy… Bizleri hasta eden insan ilişkileri… Gak guk demeyi beceremeden ülke yönetimini yönlendirmeye çalışan cahil güruhuyla bir arada olmak… Yok yok, hemen uzaklaşmak gerek oradan. Zira onların beyinleri çoktan çekmiş gitmiş ortamdan. Kaç köye; kapa televizyonu, interneti. Müzik dinle, kitap oku, geliştir kendini, okşa ruhunu. Herkese merhaba de, samimiyet için yeter birkaç kafa dengi insan. Korumalıyız beynimizi, emanetimizi. Beden sağlığı için de hareket etmeliyiz mutlaka. Spor yapmalıyız örneğin. Sabah yürüyüşleri en azından…  Zira emanet en kıymetlimizden… Deniz ya da ırmak kenarındaysak yüzsek mi az biraz da? Yapılacaklar listesi daha da ayrıntılı yazılabilirdi. Ya siz neler yapardınız bu bir yıl içinde ve emaneti nasıl korur, teslim ederdiniz en sevdiğinize? Emaneti kimden alacağınız aramızda sır kalacak söz; ama lütfen birkaç maddeyle özetleyip not alın yapacaklarınızı. Haftaya ödev kontrolü var. Sözün özü: Herkesin vücudu zaten bir anlamda kendilerine emanet değil mi, sevdikleriyle daha uzun, mutlu günler, yıllar geçirsin diye? Ne zaman adam oluruz… Sanata, kitaba, müziğe, doğaya, arkadaşa, yani kendimizi tamir edecek şeylere yakın durmayı öğrendiğimiz zaman… ---- 21.08.2023 Namık BUDAK [email protected]