Geçen göçene

Bir ülkeden başka bir ülkeye yerleşmek amacıyla göç eden kişiye, GÖÇMEN denir. SIĞINMACI, yabancı bir ülkede iltica etmeden belirli bir süre kalan kimseye denir.(TDK)

Tanımlarımız bunlar. Şimdi ilerleyebiliriz. Ülkemizde bulunan yabancı uyruklular kimlerdir? Başta Suriyeliler… Afgan, Irak, İran, Özbekistan geliyor peşi sıra. Sınırlar kevgir. Topraklarımız yolgeçen hanı. Toplamda 10 milyondan fazla yabancıdan bahsediliyor. 85 milyon üzerinden konuşursak, 5-10 yıla kalmaz, kontrolsüz doğumlarla, yönetimi yönlendirecek rakama ulaşırlar, diyebiliriz. Kim bilir, istenen, belki de budur…

İlk terimi ele alalım. Ülkemiz, ihtiyacımız doğrultusunda “Göçmen” talebinde mi bulundu? Tabii ki hayır! Yani bizim şu meslek grubundan, bu kadar göçmene ihtiyacımız var; koşulları karşılamaları halinde vatandaşımız olabilir ve ülkemize yerleşebilir. Örneğin doktor ihtiyacımız var, böyle bir talebimiz oldu; koşullar da: 8-10 yıl burada yaşayacak, en az 2 sene sigortalı işte çalışacak, T.C. Anayasasını bilecek, Türkçe bilecek, Türk tarihini ve İstiklal Marşımızı bilecek, sınav uygulayacağız; bunların sonunda başarılı olacak ve vatandaşlığa kabul edeceğiz. Hobaa. Var mı böyle bir talep? Yok. Göçmen var mı? Var. Sıraladığımız kriterleri yerine getirmiş midir? Ne diyorsun? Sen ırkçısın, bölücüsün.

Geliyoruz, ikinci terime şimdi de… Sığınmacı / mülteci var mı? ne diyorsun, istemediğin kadar! Artık şehirlerde sığınmacı gettoları var. Niçin gelmişlerdi ülkemize bunlar? Ülkelerinde savaş vardı,  eziyet gördükleri, korktukları için. E peki savaş bitti, ülkelerinin yöneticileri bunları geri çağırdı; gelsinlerdi, affedilmişlerdi, hayatlarına kaldıkları yerden devam edebileceklerdi. Gittiler mi? Tabii ki hayır. Niye gitsin ki? Burada boş beleş yaşamak var, ekmek elden, su tankerden…

Devletin verilerini kurcaladım yazıyı hazırlarken: Var, sınır dışı edilenler filan, bilmem kaçta kaç oranında… Devlet mücadele ediyor da siyasiler, Asrın liderimiz(!) kararlı, göndermem de göndermen diyor, din kardeşlerimi. Sanki yüz yıl önce Misak-ı Milli sınırları çizilmemiş; Misak-ı Dini, dur dur daha güzeli Misak-ı Ümmi imiş çizilen. Hey güzel Allah’ım!

Sığınmacıların karıştıkları adli olayları, uyumsuzluklarını, ahlaksızlıklarını uzun uzun yazmadan ekonomiyle ilgisinin altını çizelim, 86 İQ altı insanların anlayacağı şekilde: 10 milyonluk bu misafir grubu giderse ev / kira fiyatları düşer, işsizler iş bulur, enflasyon düşer. O kadar! He, sen de bu arada makarna, kömür yardımına ihtiyacın olmadan yaşarsın.

El alem (İngiltere) mültecileri topraklarına sokmaz, onlar için “gemi oteller” inşa ederken bizdeki “Gelsinler de gelsinler!” politikasını anlamak mümkün değil. He… Onlar gelince bize para yardımı yapılıyor tabii. Yere batsın onların paraları, yardımları… Biz para verelim, onlar alsın sığınmacıları.

İktidarı anlıyorum, kendi içinde tutarlı mantıkları gereği “para+oy” için göbek atıyorlar; ama muhalefete ne demeli? Zafer Partisi, Ümit Özdağ bir yana “tık” yok. Neden bu konuda bir toplumsal duyarlılık oluşturmazlar? CHP, aman yerel seçimler var, mütedeyyin kardeşlerimizin oyu bize lazım, İyi Parti ha keza; Deva, Gelecek, DP’nin din kardeşleri, aman dokunulmasın. Sen çok yaşa Ümit Hoca!

Son söz: Akşam oldu, herkes evine; evi olmayan sıçan deliğine!

***

Ne zaman adam oluruz…

Şehitlerimizin kutsal kanıyla sulanan bu toprakların, yolgeçen hanı olmadığını, yöneticilere öğrettiğimiz zaman. (Yükleniyor…Mart 2024)

-----------

14.08.2023

Namık BUDAK

[email protected]