“Haydi gel köyümüze geri dönelim!” desek

Deprem korkusu, işsizlik, pahalılık, sağlıksız bir yaşam ve korkunç bir kent kargaşası. Tüm bunlardan kaçmak kurtulmak mümkün mü? Köye geri dönüş olası mı? Acaba geri dönecek köy kaldı mı? Bugün Türkiye’de nüfusun ancak yüzde 6 kadarı köylerde yaşıyor. Onların da büyük kısmı 40-50 yaş üzeri. Köyün adı bile ortadan kalkmış durumda. 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı yasa ile 27 büyükşehir belediyesinin (İstanbul ve Kocaeli hariç diğerleri) mülki sınırları içinde kalan tüm köy ve belediyelerin kamu tüzel kişilikleri kaldırıldı. Bunun sonucunda köyler “mahalle” oldu. Uzak köylere ise 2020’de kırsal mahalle statüsü verildi. Belediyeler ise her biri parçalanmadan kendi isimleriyle mahalle oldular. Bu belediyelerin mahalleleri de kaldırılmış oldu. İstanbul ve Kocaeli'de ise il mülki sınırları içerisinde bulunan köylerin tüzel kişilikleri kaldırıldı ve bağlı bulundukları ilçe belediyelerinin mahallesi haline geldiler. 27 Büyükşehir Belediyesi demek, Türkiye nüfusunun yüzde 90’ının yaşadığı yerler manasına geliyor. 27 büyükşehir belediyesine bağlı köyler mahalleye dönüşünce, tarımsal üretim yerleri olmaktan çıkıp, rantsal bir mekan haline geldi. Meraları artık kendilerine değil il özel idaresine aitti. Siyasi iktidar istediği köyün istediği yerini kimseye sormadan satabiliyordu. Türkiye’nin neredeyse tamamına çıkarılan maden ruhsatları ile tarımsal ve yeşil alanlar yok edilmeye başlandı. Bunun sonucunda hayvancılık da sekteye uğradı. Türkiye için ideal et hayvanı olan koyun ve keçilere otlayacak yer neredeyse kalmadı. Daha da önemlisi ithalata ve uluslararası dev şirket çıkarlarına dayalı tarım politikaları yüzünden köyde karnını doyuramayan küçük üretici çoktan şehirlere, varoşlara göç etmişti bile. Şimdi Afgan çoban aranıyor hayvan otlatmak için. Korona günlerinde çokça bahsi geçen “romantik köye dönüş” özlemi, ancak bazı beyaz yakalı maddi imkanı olan eğitimli insanlar için geçerli olabildi. Genç çiftçilere teşvikler, köye geri dönüş projeleri gibi kamuoyuna dönük yaldızlı söylemlerin altı hep boş kaldı. Köye geri dönüş için öncelikle köylere hak ettiği statünün geri verilmesi gerekiyor. Ziraat Mühendisleri Odası’nın 2021’deki raporundan alıntılıyorum: “(2020’de) Yapılan düzenleme ile Kırsal Mahalle olmak isteyen köylere, kamu tüzel kişiliğine sahip bir yerel yönetim birimi olan köy statüsü ve varlıkları geri verilmiyor. Milli gelirden en düşük payı alan toplum kesimi olan köylülere, yıllarca koruyup kolladıkları, ellerinden alınarak planlama kapsamına alınan, köy tüzel kişiliğine ait varlıklarının artan değerinden en küçük bir pay verilmeden, küçük avantajlar eşliğinde kamu tüzel kişiliğine sahip Mahalli İdare birimi olarak sayılmayan kentsel mahalle benzeri kırsal mahalle olabilecekleri bir seçenek gibi sunuluyor.” Ülkemizin son 20 yılına damgasını vuran rant-arsa-müteahhit odaklı ekonomi, tarımı böyle baltaladı. Verimli köy arazileri arsaya, madene dönüştü. Köyde yaşayanlar, kendi yağlarıyla kavrularak üretim yapanlar, şehirli muamelesine tabi tutulup vergi ve harçlara boğuldu. Ekilen tarım arazileri ve kırsal nüfus azaldı. Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçi sayısı 2012’de çıkan ve 2014’te yürürlüğe giren 6360 sayılı yasa sonrası bir milyondan fazla azaldı. Köylerde yaşayan yurttaşların kazanılmış hakları ve köy tüzel kişiliğinin kamu orta malları (mera, yayla, otlak, kışlak) ellerinden alındı. Kısacası köylü, çiftçi fakirleşti. Tarımda kişi başına düşen milli gelir 2012’de 4100 ABD doları iken, 2020’de 2930 ABD dolarına indi. Bu rakam Türkiye’de ortalama kişi başına milli gelirin üçte biridir. Köylünün fakirleşmesi, şehirlere göçmesi sadece kırsaldaki insanları etkilemedi. Şehirde yaşayanları doğal gıdalardan hem miktar hem kalite olarak yoksun bıraktı. Tüm dünyada son yıllarda gıda fiyatları düşerken Türkiye’de korkunç bir pahalılık yaşanıyor, işte sebebi yukarıda anlattıklarımız. Küçük üretici deyip geçmeyin, Türkiye’de tarımsal üretimin yarıdan fazlasını küçük çiftçiler yapar. Köydeki küçük üretici bugün şehirdeki yoksul tüketici haline dönüşüyor ve bu hiç iyi değil. Bu kadar şikayetten sonra çözüm önerilerine geçebiliriz: 1-6360 sayılı yasa kaldırılıp köylere hak ettikleri prestij iade edilmelidir. Zirai donatım kurumu, Köy Hizmetleri vb gibi kaldırılan kurumlar yeniden devreye alınmalıdır. 2-Tarımda mutlaka planlamaya geri dönülmeli, ithalat istisnai olmalıdır. Yerel desenler korunmalıdır; mesela Konya ovasında sulama istemeyen tahıl ekilip, onların anızlarıyla Karaman koyunları eskisi gibi yem masrafı olmadan yetiştirilebilmelidir. 3-Tarım sanayi geliştirilmeli, köylere yakın, yerel ürüne dayalı katma değerli üretim birimleri oluşturulmalıdır. Tüm bu işletmeler doğaya zarar vermemelidir. Zehirli ve zararlı maden ruhsatları iptal edilmeli, köy ekosistemi mutlaka korunmalıdır. 4-Köy okulları yeniden açılmalı, sağlık hizmetleri başta olmak üzere kamusal olanaklar erişilebilir olmalı. Tarımsal alanda eğitim veren okullar yörenin ihtiyacına hitap edecek şekilde oluşturulmalıdır. 5-Çiftçiler kooperatifleşmeye teşvik edilmeli ve bu sayede halkın ucuz ve güvenilir gıdaya erişimi kolaylaştırılmalıdır. Ziraat mühendisleri ileri tarım uygulamaları için daha çok istihdam edilmeli ve faydalı projeler göz boyamaktan çok hayata geçirilebilir olmalıdır. 6-Demiryolu başta olmak üzere karayolu ağları genişletilmeli ve kırsala ulaşım kolaylaştırılmalıdır. Kıyı yörelerde deniz ulaşımı artmalıdır. Trol balıkçılığı mutlaka önlenmelidir. 7-Belki de en önemlisi tarımsal desteklerdir. Tarım kanununun 21. Maddesi; bütçeden çiftçiye destek için ayrılacak kaynağın gayri safi milli hasılanın yüzde birinden az olamayacağını emreder. Bu oran 2023’te yüzde 0.25 olmuştur. Yani, yasada belirtilenin ancak dörtte biri kadar. 2024 bütçesinde ise yüzde 0.22’ye düştü. Planlı tarım uygulamalarında destek yüzde birden az olmamalıdır. Çiftçiye desteğin yanı sıra en büyük girdiler olan elektrik, mazot ve suyun da ucuzlatılması, alternatif çözümler bulunması ve sübvanse edilmesi şarttır. Köye dönüş ancak bu ve bunun gibi köklü çözümlerle, “kaotik kent yaşamından kaçan küçük burjuvanın romantik hayali” olmaktan çıkıp toplumun gerçekliği haline gelebilir.