Kara Atena ve uygarlığın beşiği Anadolu

Martin Bernal, “Kara Atena – Eski Yunan Uydurmacası Nasıl İmal Edildi? 1785-1985” isimli ünlü eserinde üstün ırk olduğuna inanan Avrupalıların uygarlıklarının kökenini Eski Yunan’a dayandırmalarının nasıl sahtekarlık dolu bir hikaye olduğunu uzun uzun anlatır. Avrupalılar, 18. Yüzyıldan başlayarak kolonyalist dönemde kendilerine bir yücelik atfetmek için o Grek mitolojisini romantize etmiş ve “beyaz adamın muhteşem uygarlığı” efsanesini yaratmıştı. Kendisi de İngiliz kökenli bir profesör olan Bernal ise belgeleriyle, kaynaklarıyla Eski Yunan’ın aslında Mısır ve Fenike kökenli olduğunu yazar. Yunan’ın tanrıçası Atena aslında süt beyaz değil, esmer bir figürdür. Tezlerinde haklıdır ama eksiktir. Bernal’in büyük ölçüde gölgede bıraktığı şey, Eski Yunan efsanesinin kökeninin büyük ölçüde Anadolu uygarlıkları olduğu gerçeğinde yattığıdır. Profesör Doktor Fahri Işık o eksiği tamamlayan en önemli Türk arkeologlarından. Halikarnas Balıkçısı’nın bilimsel devamı sayılır. Atatürk’ün, Türk’ün çağdaş uygarlık hedefine ulaşması için görevlendirdiği, Malatya’dan Almanya’ya uzanan bilim yolculuğunun namuslu erlerinden Işık. Çok önemli buluntu ve bilgilere ulaşılan Patara kazılarının başkanı. Ne yazık ki hala komada olan ünlü tiyatrocu Kenan Işık’ın da ağabeyi. Önceki gün Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde “Atatürk’ün Bağımsızlık Ülküsü İzinde Anadolu Arkeolojisi” başlıklı nefis bir konferans verdi. Prof. Işık, iki buçuk saatlik sürükleyici konferansında, yanlış bir biçimde Yunan diye isimlendirilen İyonyalıların, Atinalıların değil, öz be öz Anadolulu olan Hitit ve Luvilerin devamı olduğunu arkeolojik bulgularla ıspatladı. Avrupa’nın Grek romansının, uydurmasyon Heredot tarihine ve diğer kulaktan dolma efsanelere dayandığını, ancak tüm somut arkeolojik bulguların Luvi, Karya, Likya, Frig ve diğer uygarlıkları işaret ettiğini vurguluyor. Grek tanrılarının ve tapınaklarının kökenleri de Anadolu’da. Asya’dan göçlerle gelen 12 bin yıl önceki Göbeklitepe, Karahantepe, 9 bin yıllık Çatalhöyük gibi neolitik ve Tunç çağı yerleşimlerinden bu yana binlerce yıl boyunca süren bir devamlılığa işaret ediyor Işık. Malatya’da geçen çocukluk günlerini, “Neolitik çağdan pek farklı değildi yaşamımız” diye espriyle karışık anlatıyor. Amiral Cem Gürdeniz de Işık’ın ünlü “Uygarlık Anadolu’dan Doğdu” kitabından alıntılarla Yeni Deniz Mecmuası’nın son sayısında “Mavi Vatan ve Yunanistan” başlığıyla bir yazı kaleme aldı. O da “İyonya Yunan değil Anadolu medeniyetlerinin devamıdır” gerçeğini anlattı. Arsız Avrupalıların uydurmasyonu (ve Sevr’in de felsefi temeli) olan Helen Anadolusu kavramı büyük ihtimalle tersinedir. Bakınız Fahri Işık ne diyor: “Sözde Atinalılar ‘İyonlar’ olarak Anadolu’ya geldikten 600 yıl sonra 2. Nebukadnezar vesikalarında İyonlar olarak tanımlanan kişilerin adları Helence değil Luvice idi. Milet’te halkın Luvicenin bir kolu olan Karca konuştuğunu hem Homer hem Heredot yazar. Sokrates düşüncesinin ve çağdaş bilimin ataları sayılan Thales ve Bias’ın baba adları da Karca’dır: Heksamyes ve Teutames.” Artık şu aşağılık kompleksinden kurtulsak mı? Ne dersiniz?