Özgüven çıtlaması

Kişinin kendini, kendince, iyi, başarılı görme halidir ÖZGÜVEN. Bireysel mutluluk için de olmazsa olmazlardandır. “Ben yaparım”, “elimden kaçmaz” ın, ilk ve en önemli basamağıdır. Etrafımızda örneklerini görüyoruzdur mutlaka: Bu adam/kadın bu işi halleder, duruşundan belli, deriz. Yanıltmazlar bizi. Kendi bilgi, birikiminden aldıkları güçle başarırlar ellerindeki işi. Nasıl kazanılır bu meziyet? Nasıl oluyor da insanlar özgüvenli olarak karşımıza çıkıyorlar. Kaynağı nedir bunun? Öncelikle söyleyelim bugünden yarına, yani hoop özgüven kazanılmıyor; kazanıldığı sanılıyorsa burada bir sorun vardır, bu bir süreç işidir zira. Bilgi, birikimle özgüven kazanılıyor öncelikle. En değerlisi de budur. Kişi kendini yetiştirir. Yaşadıklarından ders çıkarır. Okur, etrafını gözlemler, hangi konuyla ilgileniyorsa, konunun uzmanlarına, bilenlere baş vurur, deneyimler, başarılı olursa, kazançtır, başarısızlıklar ders. “Boş başak dik durur,” en sevdikleri laf, tevazu yaşamlarındaki tarz, bilgiye saygı olmazsa olmazlarıdır, böylelerinin. Bir başka yolu, özgüvenli olmanın, maddiyattır. Ekonomik olarak kendine bir aura oluşturmaya çalışır böyleleri. Cebindekine güvenir. Param her kapıyı açar, kafa tutmasıyla meydan okur hayata. Başarılı da olur . Bir gruba, topluluğa, cemaate tabi olarak da elde edilir özgüven. Birey bu durumda arkamda topluluğun gücü var, diye düşünür; kendisinin bir şey düşünmesine gerek yoktur. Güçlüdür de… Her istediğini elde edebilecek bir yol serilir bu kapalı gurup sayesinde. Politik güçle elde edileni var bir de… “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” klişe laflarıdır. İşte zurnanın zırt dediği yer de burasıdır. (Zurna “zort” da der, zamanı geldiğinde) En kolay elde edilenidir. Özgüven tavandır, yeter ki politik geçerlilik devam etsin. Yolun sonu hiç gelmesin. Devam devam. Zira bittiğinde her şey biter, özgüven kalesi yerle bir olur. Bu yolla elde edilen özgüven kaybolmasın diye raylar değiştirilir, rotalar güncellenir, “u dönüşler” sıradanlaşır. Makyavelizm doruktadır: İktidara giden her yol mubahtır. Cahil cesareti olan özgüvenden bahsedelim son olarak da. Her şeyi bilir, her konuda fikir sahibidir. (“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak,” Uğur Mumcu’yu da analım burada) Beyinler pırıl pırıl. Ne kadar az bilgi, o kadar çok özgüven. Özgüven patlaması… Buna “cahilin feraseti” diyen akademisyenler de var, aklımızda olsun! Yukarıda sıraladığımız özgüvene ulaşma yollarını değerlendiriniz; etrafınızda, hepsinden en az bir örnek göreceksiniz, sonuncusundan çokça. İddialıyım. Burası Türkiye. Hay Allah, aklıma Aziz Nesin geldi, niyeyse… Her şey gibi özgüvenin de azı karar, çoğu zarar. Özgüven çıtlaması… Benim “keşke”lerim, özgüven kaynaklı. O vakit son söz atalarımızdan olsun: Bin bilsen de bir bilene danış! ------- Ne zaman adam oluruz… Olgun insanın güzel söz söylemesini bilen değil; söylediğini yapan ve yapabildiğini söyleyen insan olduğunu öğrendiğimiz zaman. YAŞASIN CUMHURİYET! ----------- 30.10.2023 Namık Budak [email protected]