Mini Doğu Turu (2): Iğdır-Doğubeyazıt-Van

Sabah yarım saat gecikmeyle Kars’ın Şirin ilçesi Selim’den yola koyuluyoruz. Hedefimiz Kağızman’dan Iğdır yoluyla Doğubeyazıt. Kağızman’dan Ağrı yolu ile de buraya gidebilirdik ama Ağrı Dağı manzarası daha güzel olduğu için Iğdır güzergâhını yeğledik. Yolumuz yine iki binli rakımlarda, yine Ardahan Kars civarında olduğu gibi büyükbaş hayvanlar yol kenarlarında kah kendi kendine otlayarak, kah yolumuzu büyük bir rahatlıkla, yavaş hareketlerle keserek bizlere eşlik ediyor. Etraf bu rakım gereği ağaçsız haliyle… Kağızman birkaç kilometre içeride kalıyor, teğet geçiyoruz. Buradan sonra toprak rengi değişiyor. Boz toprak rengi, kızıla dönüyor. Etrafımızdaki, çoğunlukla solumuzdaki tepeler enlemesine çift renkli kocaman zebralar oluyor, grili, kızıllı. Iğdır’a iyice yaklaşınca tabii ki rakım da alçalıyor, yolumuz derelerle kesişiyor; su da iklimle birlikte buralara can katıyor. Etrafımızı yeşillikler ve de meyve bahçeleri sarıveriyor. Ne güzel! Bu kıraç topraklarda vaha… Iğdır’a yaklaşırken etrafımızı çok belirgin küçük tepeler sarıyor. Farklı bir toprak yapısı… Sanki fırıncı ya da pide ustası elindeki hamuru topak topak yapıp sağa sola öbekler halinde serpiştirmiş. Farklı dedik ya… Sanki “tümülüs” tarlaları oluşmuş. İlk durağımız Iğdır Meteor Çukuru. Şehri beş-altı kilometre geçince sola, yukarı sapıyoruz. Yirmi dakikalık yılankavi bir yol bizi Çukura götürüyor, atlı yüz metre de yükseliyoruz bu arada. İşte hedefimizdeyiz: Otuz metre çapında, altı yedi metre derinliğine bir çukur, pek bir görseli yok ama biz yine de hatıra fotoğraflarımızı alıp yola koyuluyoruz. Yönümüz Doğubeyazıt. Yol üzeri gözlemlere devam. İnsan ister istemez karşılaştırıyor. Buralarda görev yaptığım otuz beş yıl öncesiyle bugün arasında ne farklar var? İki ciddi fark hemen göze çarpıyor: Evlerin çatıları ve araçlar. Ben görev yaparken evler toprak damlıydı ağırlıklı olarak, şimdi hepsi saç çatıya dönüşmüş. At arabaları vardı araç olarak, şimdilerde onların yerini eski model olsa da otomobiller almış. Bir ilave gözlem daha: Tezekten kurtulmuş yöre halkı geçen bu zaman diliminde.   Doğubeyazıt’ta ilk durak İshak Paşa Sarayı. Görkemli bir bina, şehrin hemen sırtında, şehre ve tüm coğrafyaya hâkim. Güzel de restore edilmiş. Müze Kart’la girilebiliyor. Bin yıllık bir bina, buram buram tarih. Bina yolda rastladığımız kızıl toprak gibi kızıl taşlardan örülmüş. Demek coğrafya bunu gerektiriyor. Sütlü kahve kızıl arası bir renk tün binayı kuşatmış, tabanından duvarlarına. Çatısı yeni baştan yapılmış; günümüz mimarisiyle camla kaplanmış tavan. Burada da tarihe sırtımızı yaslayarak hatıra fotoğraflarımızı alıyoruz ve yola koyuluyoruz. Saray yolu dönüşünde “sonradan gurme” olarak yerel lezzetleri tatmaktan da geri kalmıyoruz. Abdigör Köftesi ve Halise (keşkek) deneyimliyoruz. Köfte bir çocuk yumruğu boyutunda, pilav ve lavaşla servis edildi. Kıymadan değil de dövülmüş etten yapılıyormuş. Farklı. Damak zevkime uygun muydu? Hayır. İşletme sahibi biz yemek yerken yanımıza yoğurt kabına benzer bir kapta salça gibi bir şey getirdi. Dövülmüş et buymuş, tuhaf. Neyse farklı bir tadı damağımızda hissettik neticede. Ha, Halise mi? Ya, o da işte bildiğimiz keşkek, üzerinde sıvı yağla servis edildi, içinde et fosillerine de rastladım. Karnımızı doyurduk, şimdi hedefte Doğubeyazıt Kalesi var ama navigasyonun azizliğine uğruyoruz, Kale pas… Van Kalesi’ne kadar “Düldül”deyiz. Devam, devam… Van Kalesi çok büyük, şimdiye kadar gördüklerim bir yana, bu tam bir dev… Gezmek için en az yarım gün gerek. Biz tabii ki butik bir tur yapıp yüksekten Van’ı ve Göl’ü fotoğraflıyoruz, Kale’yi de ölümsüzleştirmeyi unutmuyoruz. Buraya gelmişken Van Müzesi gezilmese olmaz. Vakit geç olsa da dalıyoruz müzeye. Müze mükemmel, tematik bir yerleştirme, bizler labirent reyonlar arasında (İkea gibi) zaman yolculuğumuzu gerçekleştiriyoruz. Urartuları kalıcı öğreniyoruz. Buralara yol düşürenlere kesinlikle tavsiye olunur Van Müzesi. Tüm yeni müzeler gibi burayı da çok beğenerek ayrılıyoruz. Yönümüz Tatvan, Tatvan Öğretmen Evi. Yaklaşık iki saatlik bir yolculuktan sonra hedefimizdeyiz. Van Gölü kenarında güzel bir tesis. Güler yüzlü resepsiyon görevlisi, odamız güzel, hem de göl manzaralı, temiz en önemlisi. Tavsiye olunur gezginlere. Ne zaman adam oluruz… Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insanların, yeni okyanuslar keşfedemeyeceğini öğrendiğimizde. ----- 01.10.2023 Namık Budak [email protected]