Karadeniz'in kalbine yolculuk

Madem bir zaman daha buralardayım, dedim kendi kendime, biraz da yeşilliklere dalmalı.

Sırtımı Karadeniz’in hırçın sularına verip yönü güneye kırdım. Çılgın bir performansla Kaçkar Zirve’si (3937 m.) bulunur. Şaka tabi, bizimkisi küçük bir doğa yürüyüşü. Sahilin beş yüz metre içerisinden başlıyoruz. Küçük dar bir yol, iki araç yan yana geçemez. Yolun bazı yerleri geniş tutulmuş sadece, olası geçişler için.

Yolu gözümüzde büyütmeyelim diye belirtmekte yarar var: Yılankavi kıvrılan, kah beton kah stabilize, doğanın yapısı gereği ilkel. Sağımızda, solumuzda, birkaç yüz metre aralıklarla serpiştirilmiş basit, şirin evler. Hepsi yeni, betonarme... Dikkatimizden kaçmıyor hiçbiri tek katlı değil. Dışı sıvanmamış, en az iki katlı, avluları yok, giriş kapıları hemen yola sınır.

Yöre insanı, düz bir yer bulunca ya ev dikmiş ya da atalarına mezar yeri açmış. Arazi sürekli eğimli, hatta dalgalı, tıpkı ayaklarını uzattığı yerdeki deniz gibi… Yukarılardan büyük bir dev, hani şu bir dudağı yerde, bir dudağı gökte olan cinsten, iki eliyle yemyeşil bir halıyı iki ucundan tutup silkeler gibi oluşan kıvrımlar karşımızda ve biz bu halı üzerinden kedi misali tırmanıyoruz, o tepe senin, bu tepe benim.

Yükseliyoruz da yükseliyoruz. Bir ara yırtıcı kuşlara yaklaştığımızı fark ediyoruz. Ama ne manzara! Ayağımızın altında halının uçları, denize kadar uzanan; başımızda onlarca alıcı kuş, doğan ya da şahin olmalı. On beş yirmi metre çapında küçük daireler çiziyorlar. Göçe hazırlık, soluklanıyorlar. E, mevsim de geldi hani. Kuş önemli; “atmaca” ya sahip çıkmışlar, sembolü olmuş buranın. Adamlar ürettikleri silaha adını vermişler: Atmaca 53

Gencinde yaşlısında tutku, atmaca merakı. Soruyorum, tarihi çok eskilere dayanıyor, diyorlar. Koca koca adamlar sabahın köründe atmaca yakalamaya gidiyorlar.

Atmaca yakalamada amaç ne? Av. Yakalanan atmaca eğitilerek, kışlık bıldırcın avlamada kullanılacak. Şimdilerde sadece hobi olarak yakalanıyormuş. Bu avın da bir yolu yöntemi var elbet: Önce atmacayı yakalamak için bir yem hazırlanacak, bu yemi yakalamak için de daha küçük bir yem.  Sonrasında da bıldırcın avı. Of, of… Uzun bir süreç anlayacağınız. Anlatalım kısaca:

Bahar geldi mi danaburnu yakalanacak, bunun için de inek gübreleri eşelenecek, yakalanan danaburnu, bir düzenek kurularak Örümcek Kuşu (ceceğen) yakalanacak, bu kuş da atmaca yakalamak için yem olacak. Nasıl mı? Uzunca bir sopaya bağlanan yarım metrelik ipin ucundaki gözleri yarı kapalı (amaç kuşun yukarıya bakıp, atmacanın fark ettirmemesi. Fark ederse korkudan donakalıp, hareket etmez ve atmacanın da dikkatini çekemez) ceceğen, atmacaya hedef olacak ve kurulan düzenekteki ağa yakalanacak.   Atmaca yakalanıp eğitilecek ve nihayetinde esas amaç gerçekleşecek: Kışlık bıldırcın avlanacak. Bıldırcın avı mı? O, daha kolay: Eğitilen atmacanın ayağında kısa bir ip bağlı şekilde salınıyor, o da gidip avını yakalayarak, sahibi gelip teslim alsın diye bekliyor. Bu kadar basit!  Mevsim sonbahar, kuşlar göçe başladı, acele etmeli, kaçırılmamalı sezon.

Tepemizde gördüğümüz alıcı kuşlardan nerelere geldik… Biz dönelim gene esas konumuza, kısa gezimize. Halının kıvrımları önümüzde, sağlı-sollu, güneye doğru, sonsuza kadar yükselerek uzanıyor. Tabii ki yemyeşil… Yol dışında başka renk yok. Sağım, solum, önüm, arkam yeşillik: Çay, ağaç, eğrelti otu, ölmez otu, sinir otu, karahindiba, çimen, yabani otlar vb.; ama ille de yeşil, hem de dört mevsim. Burada verimli bir döngü var: Yeşil var, yağmuru çağırıyor; yağmur yağıyor, yeşil oluyor. Yeşil, deli yeşil! Cennet kısaca…

Kendimizce bir zirve bulup dönüşe geçiyoruz; tabii ki geldiğimiz yoldan değil. Başlangıç noktamıza saat yönünün tersine bir “O” çizerek dönüyoruz. Günün kârı yaklaşık on kilometrelik bir doğa yürüyüşü cepte.

Ne zaman adam oluruz…

Doğa ve kitabın onları görebilen gözlere ait olduklarını öğrendiğimizde.

--------

25.09.2023

Namık Budak

[email protected]