Mini Doğu turu (1): Artvin-Ardahan-Kars

İşte yine “Düldül”deyiz. Doğu Karadeniz’den Antalya’ya giderken turizmcilerin tabiriyle ifade edelim: “Butik Doğu-Güneydoğu Turu” yapıyoruz. Planladığımız gibi sabah 08.00’de filtre kahvemizi içip yola koyuluyoruz. Birinci günde yaklaşık 500 kilometrelik bir yol bizi bekler.

Yaklaşık bir saat kadar solumuzda deniz, sağımızda deli yeşillik, doğuya ilerliyoruz. Sürücülerin belasıdır güneşe karşı yol almak; ama benim imdadıma sağımdaki dağlar, tepeler yetişiyor. Keyifle ilerliyoruz. Yol üzerinde, Arhavi’de, “Yaşam Tarzı Müzesi” tavsiye ediliyor bizlere; ama zaman sıkıntısı var, yarım saat içeri gir, yarım saat müzeyi gez, bir yarım saat de dön, etti mi bir buçuk saat. Böyle bir zaman kaybını kaldırmaz bizim program. İlerliyoruz haliyle…

Hoop Hopa! Dalıyoruz buradan sağa. Sağımız solumuz yeşillik gene. İlk durağımız Artvin’deki Atatepe. Devam. Çoruh Nehri kâh özgün haliyle kâh “hes”li tombul cüssesiyle eşlik ediyor bizlere.

Yoldaki levhayı kaçırırsan, burnunun dibindeki Artvin’i de kaçırırsın: Tepelerin ardında gizlenmiş. Vuruyoruz şehrin yokuşlu yollarına. Hedefte (Atatepe) tek hamlede ulaşmak ne mümkün, yollar karıştırılmaya çok müsait. Merkezde fazladan bir tur atarak yolu tutturuyoruz. Zor, bozuk, dar yollar. Şehir içinde köy yolları bunlar. Kıvrıla kıvrıla tepeyi, Atatepe’yi buluyoruz. Belediye gelenlere ücretsiz içecek ikramı gibi bir incelik yapıyor burada, bilginize… Eminim yolları da hallederler, elleri erince.

Atatürk’ümüzün heykeli sonunda karşımızda tüm haşmetiyle! Heyhat, kolay değil, dünyadaki en büyük Atatürk heykeliymiş. Güzel tarafı, heykelin devlet eliyle değil de bir şahıs tarafından yaptırılmış olması. Bulunduğumuz yerden Artvin ayaklarımızın altında. Hatıra fotoğraflar telefonumuzda, devam ediyoruz yolumuza. Yine benzer kötü yollardan şehri terk ediyoruz, şimdi hedefte Ardanuç’taki Cehennem Deresi Kanyonu.

Yılankavi yollarla yükseliyoruz da yükseliyoruz. Şavşat Ardanuç yol ayrımından Ardanuç’a kırıyoruz dümeni. Hey gidi küheylan, hey gidi düldül! Yürü, götür bizi! Karayoluyla kanyona dalıyoruz. Kanyonsa, kanyon… Filmlerden izlediğimiz Grand Canyon’u aratmaz. Daha bir kilometre ilerlemeden “Cehennem Deresi Kanyonu” solumuzda… Butik (!) Kanyon Tur’umuzu yapıyoruz hevesle, özlemişiz yürümeyi.  Mağara gibi geçişleri, tünelleri, patikaları, yüzlerce metre kayayı yanlardan oyarak oluşturulmuş basamaklarıyla görsel bir şölen…  Kesinlikle tavsiye olunur. Doksan kilometrelik bir de yürüyüş parkuru varmış, meraklılarına duyurulur.

Ardanuç merkezde Dede Cağ Kebap’tayız. Önceden geldiğimde yetişememiştim, öğleden sonraya kalmıyor. Bu kez vakitlice geldik ve o tadı deneyimledik, bir “sonradan gurme” olarak. O nasıl bir et,  ne yumuşaklık, ne tad… Yolunuz buralara düşerse mutlaka uğrayın, ama saat 15.00’ten önce. Geç kalırsanız da çok kasmayın, buralarda benzer lezzetler de yakalanabilir.

Tekrar yoldayızBuralarda hep yaklaşık iki bin metre rakımlarda olduğumuzu ilave edelim. Ağaç yok haliyle, yolumuz üzerinde, sağda solda büyükbaş hayvan sürüleri eşlik ediyor bizlere o rahat halleriyle…

Panoramik bir Ardahan turundan sonra ilk görev yerim, Hanak Lisesi’ne geliyoruz. Binamız İlçe Tarım Müdürlüğüne devredilmiş. Yeni binada Müdür Yardımcısı bir öğretmenimizle eğitim üzerine biraz lafladıktan sonra ben oralarda görev yaparken gidemediğim Damal ve Posof ilçelerine kısa ziyaretlerimizi yapıp, Posof’a gitmişken Gürcistan sınır kapısındaki Türkgözü gümrük kapısına uğrayıp hatıra fotoğraflarımızı alıp Kars’a dönüşe geçiyoruz. İki saatlik bir yol bizi bekler. Haldır huldur derken çok mu Butik oldu gezi, ne!

Kars’a geldiğimizde hava kararmıştı. Hedefimdeki “On iki Havariler Kilisesi” ve şimdilerde otel olarak kullanılan “Katerina Sarayı”nı bir daha görmek kısmet olmadı. Şimdi dinlenme: Konakladığımız Selim Öğretmen Evi’ndeyiz. Buralara yolunuz düşerse, konaklamak için burayı tercih etmeyin. Tavsiye olunmaz. Ne bileyim, ya da beklentinizi yüksek tutmayın.

Kars’ta Kale, Müze, UNESCO dünya miras listelerindeki Ani Harabeleri mutlaka görülmesi gerekenlerden; daha önce birkaç kez ziyaret ettiğimizden turumuza dahil etmedik. Buralara kadar gelmişken kaz eti yemek iyi olurdu; ama öğlen çağ kebabını iyi götürmüşüz, hala tokum.

Ne zaman adam oluruz…

Seyahatin bizleri alçakgönüllü yaptığını, dünyada ne kadar küçük bir yer işgal ettiğimizi gösterdiğini anladığımız zaman.

*****

30.09.2023

Namık Budak

[email protected]