İzmir’i garibanlar mı yönetecek, kodamanlar mı?

Bugün 1 Mayıs. İşçinin ve emekçinin bayramı. Elbette bugün emekçiler bayramlarını en güzel şekilde kutlayacak.

Ama işçilerin, emekçilerin yani toplumun yüzde 90’nını oluşturan kesimlerin sadece yılda bir gün hatırlanması yeterli olacak mı?

Ülkenin ya da kentin yönetiminde söz sahibi olmaları en doğal hakları değil mi?

Ama ne yazık ki öyle değil.

***

İzmir’in yönetiminde kentin yüzde 90’nını oluşturan kesimin yüzde 3 bile söz sahibi olmadığı gerçeği var.

Bunu geçen hafta yeniden gündem olan İzmir Ekonomik Kalkınma  ve Koordinasyon Konseyi’nin yeniden belirlenmesinde de gördük.

2009 yılında kurulan bu Konsey kentin yönetiminde önemli bir işlev üstleniyor.

Kurulun görevleri arasında; İzmir’in ekonomik yönden kalkınmasına katkıda bulunacak, ulusal ve uluslararası düzeyde etkinliğinin artırılmasına yönelik fikir, plan ve proje önerilerinde bulunmak, İzmir’in güncel öncelikleri ve sürdürülebilir kalkınmasına ilişkin konularda ortak akıl geliştirmek,

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin mevcut ve planlanan proje ve uygulamalarının geliştirilmesine yönelik önerilerde bulunmak,

İl düzeyinde yürütülen projelerin öncelikler doğrultusunda uygulanması ve koordineli bir şekilde yürütülmesi konusunda görüş ve önerilerde bulunmak, destek olmak gibi çok önemli konular var.

***

Buraya kadar güzel.

Ama temsiliyet konusunda aynı şeyi söylemek mümkün değil.

İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu‘nda kurulduğu günden bu yana iş insanları, şirket ve holding sahipleri ve bunların kurdukları dernekler çoğunlukta.

Kurul’da sendika, bilimsel meslek odası, kooperatif ve üniversite temsilcilerine de yer veriliyor. Ama temel ağırlık sermayeden yana.

Ne yazık ki adeta bir “Patronlar Kulübü” görüntüsü var. Zaten Kurul’un bugüne kadar gelen tüm başkanları bu Patronlar Kulubü’nden seçildi.

Bu anlamda söz konusu kurulda 2 adet işçi sendikası konfederasyon temsilcisiyle 2 adet TMMOB‘ne bağlı oda temsilcisinin bulunması, “bulunmuş olmak için bulundurulan“, temsil ettikleri geniş kitle ile kalkınma içindeki yerlerini dikkate almayan bir anlayışa dayanıyor.

Temsiliyet oranlarına bakıldığında da bu durum açıkça anlaşılıyor.

İş dünyasından yani Patronlar Kulübü’nden 45 temsilci var ve toplam üye sayısının yüzde 54,88’ini oluşturuyor. Büyükşehir Belediyesinin 5 temsilcisi yüzde 6.10, Üniversitelerin 9 temsilcisi yüzde 10.98, Meslek Odalarının 5 temsilcisi yüzde 6.10’u oluşturuyor.

Sendikaları ise sadece 2 kişi temsil ediyor ve bu da yüzde 2.28’e denk geliyor.

***

Bugün herkes emekçiden, işçiden yana nutuklar atacak. Ama iş emekçinin yönetimlerde temsiline gelince aynı herkes suskun.

İzmir’de yaşayanların yüzde 90’nını oluşturan emekçilerin kent için bu kadar önemli ve stratejik kararlar alan bir Kurul’da yüzde 2.28 oranında temsilinin başka açıklaması yok.

Galiba samimiyet konusunda bir sorun var.

Sadece 1 Mayıs’ta emekçiden, işçiden yana olmak sorunları çözmüyor.

İzmir’i garibanlar mı? Kodamanlar mı? yönetecek işte bütün mesele bu.