İzmir Gazeteciler Cemiyetinin Tüzüğü özgürlükleri kısıtlayıcı ve yasakçı olmamalı

Gazeteciler özgürlükleri savunurken mangalda kül bırakmaz. Elbette öyle olması da gerekir. Bir yerde özgürlük yoksa bundan herkesin yaptığı iş negatif yönde etkilenir. Ama gazeteciler tamamen işlerini yapamaz hale gelir. Ama kendi kurumlarımızda hele hele bağlı olduğumuz gazetecilik örgütlerinde bunu uygulamazsak kimseyi bu konudaki samimiyetimize ikna edemeyiz. İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) de bu konuda büyük ve önemli bir sınav verecek. İGC’nin 1946 yılında kurulduğundan bu yana en önemli değişikliklerin yapıldığı Tüzük taslağı 11 Ekim’de yapılacak Genel Kurul’da üyelerin oylarına sunulacak. *** Önce takdir edilmesi gerekenleri söyleyip, başta İGC Başkanı Dilek Gappi olmak üzere karar vericilere haklarını verelim. Aslında tüzük çalışmaları gerçekten örnek bir demokratik anlayışla başladı. 17 gazeteciden oluşan bir Tüzük Komisyonu oluşturuldu. Bu komisyonda en son seçimlerde aday olanların tamamı yer aldı. Ayrıca İGC Üyesi bile olmayan genç gazetecilerin temsilcileri de komisyona çağrıldı. Ben de komisyon üyeleri arasındaydım. Komisyonda; Öcal Uluç ve Levent Bimen gibi gazeteciliğin ve İGC’nin 60 yılını bilen isimlerin yanında Can Özlü gibi yeni kuşağın emekçi ve başarılı isimleri de yer aldı. Aylar süren toplantılarda her satır titizlikle ele alındı. Herkes fikirlerini zaman zaman hararetli tartışmalara da neden olsa da özgürce ortaya koydu. İGC Yönetim Kurulu Üyesi ve komisyonun raportörü Meltem Seyis’in sabrı ve toparlayıcı rolü gerçekten görülmeye değerdi. Ne kadar önemli işim olsa da İGC Tüzük Komisyonu’nun tek bir toplantısını bile kaçırmadım. Ayrıntılı rapor ve öneriler hazırlayarak elimden geldiğince katkı koymaya çalıştım. Son seçimlerde İGC Başkan Adayı olduğum için neredeyse her söylediğim doğal olarak “muhalefet” olarak algılanıp tepki görse de tüm eleştirilerimi ortaya koydum. Aylar sonra İGC’nin yeni tüzük taslağı ortaya çıktı. *** Her aşamasını gözlemleme imkanı bulduğum İGC'nin yeni Tüzüğü ile ilgili uyarıları da paylaşmak elbette görevim. İGC’de yeni Tüzük yapılması gereği; basın kartı olmayan genç meslektaşların üye olabilmesi için ortaya çıktı. 2021 Haziran ayında yapılan İGC Genel Kurulu’nda aday olanların tamamının imzalı önerisiyle ve oy birliğiyle 6 ay içinde yeni Tüzük için Genel Kurul yapılması kararı alındı. Genel Kurul seçilen yönetime en geç 6 ay içinde genç meslektaşların üye olmasını sağlayacak tüzük yapılması görevi verdi. Ama Genel Kurul 6 ay süre vermesine rağmen Tüzük Komisyonu 1.5 yıl sonra oluşturuldu. Tüzük çalışmaları Tüzük Komisyonu 11 ay önce çalışmalarını tamamlamasına rağmen İGC yönetiminde bekletilmesini de anlamak mümkün değil. Sonuçta 6 ay içinde tamamlanması gereken iş 30 ayda olabildi. *** Gelelim içerikle ilgili uyarılarıma. Yeni tüzük hazırlamamızın ana nedeni basın kartı olmadığı için üye olamayan genç meslektaşların önünü açmaktı. Ankara ve İstanbul’daki gazetecilik cemiyetleri en az 5 yıl önce tüzüklerinden basın kartı zorunluluğunu kaldırmıştı. Biz de hazırladığımız yeni İGC Tüzük taslağında basın kartı zorunluluğunu kaldırdık. Onun yayın organlarında ve sahada emek veren gazetecileri belirleyecek önemli kriterler getirildi. Öncelikle kimlerin üye olabileceği “gazeteci” tanımı yapılarak belirlendi. Yeni tüzük taslağına göre İGC’ye üye olmak isteyenlerin en az 6 yıl fiilen gazeteci olarak çalışması gerekiyor. İletişim Fakültelerinin Gazetecilik bölümü mezunları için bu süre 3 yıla düşürülüyor. Başvuru dilekçesinde en az 10 yıllık İGC üyesi 3 kişinin “olumlu ve ıslak imzalı” görüşünün bulunması şartı getirildi. Daha seçici kurula bile gitmeden başvuruların İGC’nin resmi internet sitesinde 30 gün askıda kalması şartı da eklendi. Yani İGC üyelerinin tamamı isterlerse ve gerek görürlerse başvuruya itiraz edebilecek. Yeni üyeleri değerlendirecek Seçici Kurul’da görev yapacaklar; dernek üyeliğinde en az 10 yıl kıdemi olan 9 üye ile İGC Yönetim Kurulu’nun belirleyeceği 2 kişiden oluşacak. 11 kişilik Seçici Kurul’un en az 7’sinin “Evet üye olabilir” demesi şartı da var. Ben yazarken yoruldum. Yani üye olmak isteyenleri adeta “sırat köprüsünden geçiş” gibi çok zor kriterler bekliyor. Öyle de olmalı. Buraya kadar güzel. Ama bu kadar zor kriterleri aşıp Seçici Kurul onayı alan gazeteciler de İGC’ye hemen giremeyecek. 11 kişilik Yönetim Kurulu’nun onayı gerekecek. Yönetim Kurulu hem de “Sebep bile göstermeksizin” o kadar kriteri aşmış gazetecinin üye olmasını engelleyebilecek. Bu durum keyfiliğin yolunu açar. Kriterleri eksik sağlayan bir gazeteciyi İGC’ye almıyorsanız bunun nedenini de objektif olarak ortaya koymanız gerekir. Başvurusu internette olduğu için üyelerin tamamının görüp itiraz etmediği, seçici kurulun “üye olabilir” onayı verdiği birini neden göstermeksizin sadece 11 kişinin kararıyla engellemek demokrasi anlayışıyla bağdaşmaz. *** Benzer bir durum yeni Tüzük taslağında birden fazla gazetecilik örgütüne üye olamamak konusunda da var. Yeni Tüzük taslağında mevcut Tüzük’te olduğu gibi, “İzmir Gazeteciler Cemiyetinin amaçlarına ve konusuna benzer amaçlar ve konularda faaliyet gösteren ve İzmir’de merkezi veya şubesi bulunan başka bir derneğe üye olmamak” şeklinde bir madde var. Geçmişte bu konu İzmir’de epey sıkıntıya neden olmuştu. Onlarca İzmirli gazeteci  Çağdaş Gazeteciler Cemiyetine üye olduğu için İGC’den atılmıştı.  1990’lı yıllarda benim gibi genç gazeteciler de Çağdaş Gazeteciler Cemiyetine üye olduğumuz için İGC’ye alınmadı. Artık 21’inci yüzyılın neredeyse ilk yarısını devirdiğimiz şu günlerde İGC’nin tüzüğünde bu şekilde “antidemokratik”, özgürlükleri kısıtlayan ve geçmişte sıkıntılara neden olmuş tüzük maddelerini neden bırakıyoruz ki? Çağdaş bütün ülkelerde yurttaşlar istedikleri kadar derneğe üye olabilir. Bu bir demokrasiyi zenginleştiren bir kriterdir. Kaldı ki bu madde kalırsa ben de dahil Çağdaş Gazeteciler Cemiyetine de üye olan onlarca gazeteciyi İGC’den çıkarmak zorunda kalacaksınız. Aksi taktirde tüzüğe aykırı davranmış olacaksınız. *** Bir başka itirazım da “Etik Komisyonu” konusunda oldu. Daha doğrusu ne yazık ki İzmir Gazeteciler Cemiyeti Tüzüğü’ne üzülerek söylüyorum bir “Etik Komisyonu” yazdıramadık. Gazeteciliğin en önemli sorunlardan biri olan bu konuyu ilk olarak ele aldığımızda aslında adını “Etik Komisyonu” koyduk. Ancak bir hafta sonra tekrar toplantıya geldiğimizde; “Basın Konseyinde aynı adla bir komisyon var. O yüzden Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç bu adla bir komisyonun İGC’de kurulmasını istemiyor” denilerek adı “Meslek İlkelerini İzleme ve Denetim” Komisyonu olarak değiştirildi. Ben İGC’nin bağımsız bir gazetecilik örgütü olduğunu hatırlatarak bu duruma karşı çıktım ama oy çokluğuyla ne yazık ki kabul edildi. Bu noktada ismin yanı sıra işlev konusunda da çok önemli bir “tırpanlama” yapıldı. Aslında ilk hazırladığımız ve adı da “Etik Kurulu” olan metinde belirli periyotlarla (6 ay ya da 1 yıl) bu kurulun mesleğin durumu ve yaşananlarla ilgili raporlar hazırlamasını öngörmüştük. Ancak bu bölüm de sonradan taslaktan çıkarıldı. Sonuçta Meslek İlkelerini İzleme ve Denetleme Kurulu’nun bir önceki Tüzük’teki halinden neredeyse hiçbir farkı kalmadı. Tek fark artık Denetleme Kurulu’nun gerekli gördüğü hallerde kendisinin de ihlallerle ilgili harekete geçebilmesi oldu. *** Bütün bu süreci paylaşmanın nedeni benim de İGC Tüzük Komisyonu Üyesi olarak hazırlanan taslakta sorumluluğum olması. Toplantılarda defalarca uyardım. Yine uyarıyorum. Genel Kurul’da da uyaracağım. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Tüzüğü’nde bu güzide kurumu “antidemokratik” ve özgürlükleri engelleyen ve yasakçı gösteren hiçbir madde bırakmayalım. Kendi bulunduğumuz yerlerde uygulamazsak ülkede ve dünyada demokrasi ve özgürlük istememizin anlamı olmaz. Gazetecilere özgürlükleri kısıtlayıcı ve yasakçı bir tüzük yakışmaz.