Eğlenmek...

Eğlenmek deyince aklıma Kibar Feyzo filmindeki “Ağam bizimle eğleniyi…” repliği geliyor. Efsane sahne: Şener Şen’in para vermeyi teklif ettiğinde, Kemal Sunal’ın cevabı. Biz Türkler, kötü yönetim bahtsızlığını dibine kadar yaşayan beyaz/mavi yakalı, kaderlerini kabullenmişler, eşimiz, dostumuzla bir yere gidip eğlenemiyoruz. Eğlenmedik bugüne kadar, bundan sonrası da makûs kader! Oysa elin Rus’u, Arap’ı, ülkelerinde kazandıkları alt düzey gelirleriyle gelip ülkemizde yıldızlı tatillerin keyiflerini çıkarıp, ne de güzel eğleniyorlar! Çalışanlarımızın çoğunluğu asgari ücretle geçinmekte, ya da daha doğru ifadeyle “hayatta kalmaya” çalışmakta. Hepimizin bildiği istatistikleri uzun uzun burada paylaşmayalım ama dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 12.198 TL, yoksulluk sınırının 39.733 TL (Ağustos 2023, Türk-iş) olduğunu ifade edelim kısaca. Yaklaşık kırk bin lira! Seksen dört milyonluk (George Orwell’in distopik 1984’üne de göndermemizi yapmış olalım) ülkede kaç ailenin evine giriyor bu para? O vakit şöyle bir çıkarımda bulunabiliriz. Millet aç, aç!.. Ne eğlenmesi? O halde, ağamız bizimle eğleniyor. Hayyam’ın “Bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş/Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş” dizelerindeki gönlümüzü hoş tutmak için madem dışarıya bir yerlere eğlenmeye gidemiyoruz, bizler de yaz aylarında eşimizin, dostumuzun düğünlerinde bu işi aradan çıkarıyoruz. Düğün dernek vaziyetleri, imdadımıza yetişiyor yani. Hey gidi insanoğlu, aşağılık insanoğlu, her şeye alışır. (Burada linç yemeyelim, söz bana ait değil, Dostoyevski’nin) Ne yapıyoruz, açlığımızı unutmak için düğünlerde hunharca eğleniyoruz. Ama o da sadece yaz aylarında ve de gidecek “çeyrek”leri düşünmezsek. E, öyle değil miydi, geçen yıllarda pek modaydı: Erik dalı gevrektir/Giden bizim çeyrektir. Oyun havası? Ne diyorsun, dibine kadar. Oturmaya gelmedik, kudurmaya geldiiik!.. Halay demişsin bizim işimiz, “Tey, tey, teyy”, en büyük halkayı oluşturuyoruz. Oryantal, Roman Havası… En güzelinden kıvırtıyoruz. Dans mı? Ne konuşuyorsun sen? Hafif sağa ve sola eğilme, salınmalarla, iğreti bir ritüel ve işte bunda da uzmanız vesselam. Dans esnasında eşinin gözlerinin içine bakarak güzel bir iki laf edene zor rastlanır, amaç burada şarkı bitse de masaya geçilse. Eğlenemiyoruz da eğlenemiyoruz. Kafada borçlar, ödemeler, ay sonunu getirebilme cambazlığı, Ne eğlenmesi? Ağam bizimle eğleniyi… Eğlenmek için öncelikle müzikten zevk almalıyız. Soralım kendimize, en son ne zaman bir konsere gittik? Türü önemli değil, halk müziği, sanat müziği, klasik, senfoni? Hatırlayamıyoruz değil mi? Öyle ya, hay-huy, “dünya telaşı” derken, vakit ayıramadık ya da bütçe. E, çocukların okulu, mutfak, pazar… Ev, araba mı? Hiçbiri olmadı, olamadı. Beceremedik. Neyi becerdik ki eğlenmeyi becerelim. Oysa iyi bilinmeli ki eğlenmeyi bilmeyen insan, sadece para kazanmak için koşan bir yarış atından başka bir şey değildir. Ne zaman adam oluruz… Şu yaşımızda eğlenmek varken, stresle boğuşmamamız gerektiğini öğrendiğimizde. 09.10.2023 Namık Budak [email protected]