Ey İzmirli, Başkan Soyer’in isyanı senin geleceğin için, uyan..

İzmir, Türkiye’nin en duyarlı ve tutarlı şehirlerinden biri... Çalışkan ve özverili insanıyla, devletin kasasına en çok vergi akıtan, ekonomik destek sağlayan kentlerinden biri oldu her zaman... İzmirlinin de en çok istediği, hayatını verdiği şehirde huzurlu ve sıkıntısız yaşamak... Ama öyle olmuyor. Yıllardır, iktidara muhalif kalan bu şehir insanı, verdiğinin karşılığının alamıyor, yıllardır derin bir çıkmazın içinde debeleniyor. Yerel seç imler öncesinde iktidar belki de CHP’li belediyeyi  sıkıntıya sokmak, işbilmez hale getirmek için yapılması gereken birçok hayati kent sorununa çomak sokuyor, destek vermiyor, izlemekle yetiniyor. Belki diyorum, çünkü böyle bir ahlaksız senaryoya inanmak istemiyorum. “Halkın hizmetkarıyız” diyen bir yönetimin, kendisine dik duran, el etek öpmeyen bir kentin insanlarına karşı acımasız bir tutum sergilemesini anlamak istemiyorum zira... Diyelim ki böyle... İzmirli bunu seyredecek mi? Yani valisiyle, iş insanlarıyla, sivil toplum örgütleriyle, esnafıyla ele ele verip sorunlarını çözecek gücü de mi yok... Demek ki yeterli değil, bu da gösteriyor ki, herkes kendine çalışıyor. Her seçimde, ortak bilinç sergileyip, iktidara geçit vermeyen İzmir’in insanı, kendi sorununu çözmek konusunda eline taşın altına koymaktan kaçınıyor. Destek olmayınca, sorunlar çözüm bulmaktan öte, kördüğüm oluyor. *** Bakın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer aylardır çabalıyor halkın duyargalarını açmak için... “Uyanın” diyor, “iş yapamaz hale geldik”... İzmir’in valisine, iş insanlarına, sivil toplum örgütlerine sesleniyor. Diyor ki: “Çöp depolama tesisimizi yapamıyoruz,  yeni mezarlık yerleri açamıyoruz, metrolarımızı tamamlayamıyoruz. Kredi bulduk, imzada bekliyor. İnsanlarımız eziyet çekiyor.” Hadii gelin Başkan Soyer’in sözlerine şöyle bir bakalım: “Bir yandan Harmandalı’nı kapatmamız isteniyor. Bir yandan başka yerde tesis kurmamıza izin verilmiyor. Peki biz ne yapacağız bu çöpü? Bahçemizde mi bertaraf edeceğiz? Bütün başvurularımız reddediliyor. Bergama’daki tesisin kapasitesini artırmak için başvuru yapıyoruz. Ona da onay verilmiyor. Oysa 2018 yılında 5 ayrı noktada bertaraf tesisi yapılması konusunda İzmir Büyükşehir Belediyesiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığının mutabakatı var. Sayın Valimize bir mektup yazıp durumu arz ettim. Lütfen müdahale edin. Bu duruma el koyun. İzmir bundan çok büyük mağduriyet yaşayacak. Harmandalı’nı kapatacağız ama nerede bertaraf edeceğiz. Yer göstermemiz lazım. Menderes için önümüzde 1 ay kalmış bir ÇED izni süreci var. Sayın Valimize bir kez daha sesleniyorum. Menderes’te İl Tarım Müdürlüğü ilk görüşüne dönsün. İzin versinler ve biz derhal orada çöp bertaraf tesisi yapımına başlayalım.” Başkan Soyer, bu sözleriyle geçmişte  yaşanan sıkıntılara da göndermede bulunuyor. Çok iyi anımsıyorum. Eski Başkan Aziz Kocaoğlu da bu konuda çok sıkıntı çekti. Modern çöp depolama tesisini Yamanlar’da kuracaktı, izin alamadı. Gaziemir’e kurmak istedi tepki gördü. Nereye el atsa engellendi. Çevremizdeki şehirler modern çöp depolama tesisleri kurarken, İzmir’in eli kolu bağlandı. Şimdi de aynı senaryo oynanıyor. Ya bitmeyen metro krizleri... “İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li bir belediye başkanı olduğu için İzmir’i cezalandırmaktan vazgeçsinler.  12 Haziran’da Sayın Cumhurbaşkanımıza bir mektup yazdım ve ekinde engellenen projeleri anlattım. Narlıdere Metrosu yüzde 95 tamamlandı. Deneme seferlerini yaptık. İstasyonların imalatı devam ediyor. Sadece son bir dilim kredi var. Avrupa İmar Yatırım Bankası’ndan aldığımız kredinin 30 milyon Euro’luk son dilimi. Herhangi bir Hazine garantisi ya da kefalet istemiyor. O para geldi. Sadece izin verilip imza atılması lazım bize gelmesi için. Mart’tan beri o 30 milyon Euro gelmiyor. Bu koşullarda adil bir seçim olmaz. İzmir’in hakları elinden alınarak İzmir bir seçime gidemez. Buna hakları yok.” İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer’in çağrıları, iktidarı harekete geçiremiyorsa, kent insanına yol göstermeli... Hatırlayın, geçmiş yıllarda rahmetli Turgut Özal, yerel seçim öncesinde bilboardlarda eli kolu bağlı belediye başkanlarına atıfta bulunarak, “Oyunuzu bize verin, rahat edin” diyordu... Ancak bu oyun tutmadı, ağır yenilgiye uğradı Özal.... Bu sonuçta, o dönemde, iş dünyasının ve sivil toplum örgütlerinin ortak işbirliğinin etkisi büyük oldu. Şimdi aynı senaryo tekrar oynanıyor. İzmirli de “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığıyla bunu seyreder, yaşadığı kentin geriye gitmesinde etkin rol oynarsa hiç ağlamasın. Oysa “Kurtuluşun ve kuruluşun şehri ” onurunu taşıyan İzmir’i, böyle bir duruma düşürmeye kimsenin hakkı yok. Aklının gücüyle hakkını almalıdır. Yeter ki İzmir, geçmişte olduğu gibi, “güçlü aile”  kimliğine geri dönsün. Bunun için de karından konuşmak yerine Başkan Soyer’in  isyanına dikkat kesilin.. ---------- Hürol Dağdelen [email protected]