İzmir’e değer katan iki tarihsel hazine

Bir büyük şehrin hem kendi kendine yetebilmesi hem de adından söz ettirebilmesi için üç ana unsur öne çıkıyor: Kültürü, ekonomisi, turistik potansiyeli.. Anadolu’da kurulan en eski kentlerden biri olan ve medeniyetler beşiği olarak kabul edilen İzmir’de bu üç unsur fazlasıyla var ancak bundan nasıl yararlanıyor derseniz, yetersiz derim. Yetersiz ve umarsız… Ne İzmir kendini tanıtabiliyor ne de bu sürece yoğun destek var. “İzmir işte orada… Aydın, tutarlı, bağımsız bir kent; antik kentleri, güneşi, denizi ve plajlarıyla bir turizm başkenti” deniyor çokça ama kültür turizminde geride kaldığı da aşikar… Bunun nedenleri arasında, ‘doymuş kent’ yapısının önemli bir yeri var. Yani, “Aman gelişmiş şehir işte,  daha ne destek bekleniyor” söylemlerinin etkisi olduğu gibi... Bu da şehrin değerlerinden habersiz bir neslin oluşmasına neden oluyor. Yani, kentin göbeğinde yıllarca oto yıkama ve otopark olarak hizmet veren bir tarihi hanın yıkıntılarının, aslında Kurtuluş Savaşı vermiş bir milletin ekonomik özgürlüğünün temellerinin atıldığı bir kongreye ev sahipliği yaptığını unuttuğumuz gibi… Yıllarca yine kentin en işlek noktasında, ne olacağı belirsiz bir şekilde harabeye dönmesi beklenen devasa tütün fabrikasının acı görüntüsü gibi… **** Ben bir gazeteci olmaktan öte, bir vatandaş olarak, İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger’e bir teşekkür borcum var. Yıllarca onca valinin, onca belediye başkanının gelip geçtiği İzmir’de hiçbirinin akıl edemediği, akıl etmekten öte uğraşmadığı bir tarihsel hazineyi, İzmir İktisat Kongresi’nin ilk toplantısının yapıldığı incir deposunu tekrar hayata geçirdiği ve İzmirlilere kazandırdığı için… Sayın Köşger’in İzmir’de göreve gelir gelmez, ilk yaptığı işler arasındaydı iktisat kongresinin yapıldığı mekanı araştırmak… Bu mekanın valiliğin hemen arkasındaki, bir oto yıkama yeri olduğunu öğrenince, düş kırıklığı yaşamıştı. Ve bu soruyu çevresindeki herkese sordu: “Neden bu güne kadar bu tarihi mekan ortaya çıkarılmadı. Bu bina Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarından biri değil mi?” Haklıydı, bu mekan sadece İzmir için değil, Türkiye için de çok önemli bir tarihsel kimlikti. Ve İzmir için yaşatılmaması,  hem ayıp hem de atalarımıza yapılan en büyük saygısızlıktı. Dahası kültür turizmi için de büyük bir kayıptı. Çok kısa sürede, Anıtlar Kurulu'yla temasa geçti. Arsa sahipleriyle, mülk sahipleriyle irtibat kurdu. Uygun bir bedelle binayı kamulaştırdı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Süratle 100. yıla yetiştirmek için binanın inşaatını başlattı. 5 ay gibi kısa bir sürede bitirildi. Şimdi binanın geçmişi yansıtan otantik bir görüntüsü ve 750 kişilik modern bir kongre salonu var. *** Tarihi Alsancak Tren İstasyonu’nun hemen arkasında, İzmir’in en işlek güzergahında yıllarca atıl durumda, hatta metruk bir görünümde, çöküşünü bekleyen, geniş bir alana yayılmış kompleks bir  bina vardı. İzmir Tekel Tütün Fabrikası… Geçmişte, İzmir ekonomisi için çok önemli bir konumu olan bina, zamanın koşullarına yenik düşmüş, kaderine terk edilmişti. Burada da İzmir Valiliği harekete geçti. Ne zamandır “kültür kompleksi olsun” diye dillendirilen bina için Kültür ve Turizm Bakanlığı devreye girdi. Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un takipçiliğıiyle, kısa sürede gerçekten bir kültür merkezine dönüştü. Yaklaşık 17 bin metrekarelik alan üzerinde kurulan ve 12 yapıdan oluşan kompleks, bugün artık kültür ve sanat fabrikası olarak hizmet vermeye başladı. 140 yıllık bina dönüştü ve İzmir’in kent kültürüne kazandırıldı. Tabii, 1 milyar liralık bir yatırımla hayata geçen bu görkemli sanat yuvasının oluşmasında emeği geçen isimleri de unutmamak gerek... O isimlerden biri bu özel projeye başından sonuna dek emek veren İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü Murat Karaçanta... Sayın Karaçanta, projenin en kısa sürede hayata geçmesi için büyük uğraş vermiş bir isim... Diğer özel bir isim ise, kısa bir süre önce Kültür ve Turizm Bakan Yardımcılığı görevine atanan Gökhan Yazgı... Projeye inanan, sanat fabrikasının oluşması için gerekli ödeneği sağlamakta büyük çaba gösteren Gökhan bey, İzmir'in kültür ve sanat yaşamına dev bir eser kazandırmanın kıvancını yaşıyordur eminim... *** Sonuçta İzmir Kültür ve Sanat Fabrikası, içinde müzeleri, sergi ve toplantı salonları, çok amaçlı kültür aktiviteleriyle müthiş bir değer kattı İzmir’e.,.. İçimize sindi, ısıttı… *** Bu iki tarihsel hazine için emeğj geçenlere, katkı koyanlara, fikir üretenlere bir İzmirli olarak minnet borcumuz var. ---------- Hürol Dağdelen [email protected]