19 Mayıs'a giden yolda iki vatan kahramanı

Bugün 19 Mayıs 2022, bir milletin bağımsızlığa uyanışının 103. yıldönümü… Ve iki isim, bu onuru yaşamamızda en büyük pay sahibi… İkisi de Selanik doğumluydu… İki ateşli yurtsever daha genç yaşlarda, Osmanlı Devleti’nin zor günlerinde, yüreklerinde kurtuluş mücadelesi başlatmıştı. Bu isimlerden biri Mustafa Kemal’di… 1881 yılında dünyaya gelen Mustafa Kemal çocuk yaşlarında lider bir karaktere sahipti. Ülkenin kötü yazgısını değiştirmek için tarih önünde sorumluluk alma duygusuna genç yaşta sahip oldu. Daha Manastır’da askeri lise öğrencisiyken ülkenin yönetimindeki ve siyasetindeki kötülükleri arkadaşlarına da anlatmak ve bu konudaki görüşlerini yaymak için el yazısı ile gizli bir okul gazetesi çıkardı. Mustafa Kemal Harp Akademisi yıllarındayken Osmanlı İmparatorluğu’nun kurtuluş umudunun olmadığını görmüştü. Amacı ömrünü tamamlamış bu siyasi yapı yerine ,sarsılmaz ve sonsuz bir inancı olan Türk Ulusuna dayanarak, ulusal sınırlar içinde özgür ve bağımsız, yeni ve modern bir Türk Devleti kurmaktı. Mustafa Kemal, Şam’da kurduğu ‘’Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’’nin bir şubesini 1906’da Selanik’te açarken, kendisi gibi genç olan arkadaşlarına şöyle seslenmişti: ’’Tarih bugün evlatlarına bazı büyük sorumluluklar yüklüyor. Sizden fedakarlıklar bekliyorum. Sürüp gitmekte olan baskıcı rejime karşı ancak ihtilal ile cevap vermek ve köhneleşmiş olan çürük idareyi yıkmak, milleti hakim kılmak ve vatanı kurtarmak için sizleri göreve davet ediyorum’’. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bu sözleri söylediğinde 25 yaşında bir gençti. 19 Mayıs 1919’da ülkesinin kurtuluş mücadelesini başlattığında, bu sözleri ona rehber oldu. OSMAN NEVRES’TEN HASAN TAHSİN’E Diğeri ise, Mustafa Kemal’in harp okulundan sınıf arkadaşı, ‘Silahçı Tahsin’ diye tanınan Hasan Tahsin’in adını alan genç direnişçi Osman Nevres… Osman Nevres, 1888 yılında Selanik’te dünyaya geldi. Gençliğinde İttihat ve Terakki’ye katıldı. Bir süre sonra da bir grup öğrenciyle beraber üniversite eğitimi için Fransa’ya gönderildi. Sorbonne’da siyaset ve sosyal bilimler bölümüne kaydoldu. Fransa’da bulunduğu yıllarda Paris’in çok renkli ve entelektüel ortamı düşünce yapısını ve dünya görüşünü çok etkiledi. Osman Nevres Bey, Fransa’da bulunduğu sürede Avrupa’da okuyan ve dil bilen birçok Türk öğrencisi gibi dönemin Osmanlı İstihbarat örgütü Teşkilat-ı Mahsusa’da görev aldı. Birçok önemli görevler üstlendi. Kendisinden yaşça büyük olan Hasan Tahsin’e hayrandı, ordudan ayrılıp kendisi gibi Teşkilat-ı Mahsusa’da görev almış eski bir askerdi Hasan Tahsin bey… O’ndan Mustafa Kemal’i çok dinlediği söylenir… Bir gün Hasan Tahsin’in acımasızca katledildiğini öğrendi ve onu yaşatmak için ismini Hasan Tahsin olarak değiştirdi. 1918 yılı başında özel bir görevle geldiği İzmir’de yayınladığı Hukuk-u Beşer gazetesinde Hasan Tahsin imzasıyla yazdığı yazılarla işgale karşı Türk halkını hazırladı, bağımsızlık ateşini yaktı. 15 Mayıs 1919’da İzmir'e çıkan Yunan birliklerine karşı ilk kurşunu sıkarak hayatını kaybeden Hasan Tahsin, Türk özgürlük savaşının simgesi oldu. O dönemde yabancı gazeteler bu olayı hiç yazmadı, hatta görmezden gelindi. Ancak Mustafa Kemal genç bir vatan evladının bağımsızlığa ölümüne direnişinin haberini almıştı, Yunan’ın İzmir’e gelişi onun için yeterli bir sebepti. Hemen harekete geçti, İstanbul’dan Bandırma Vapuru’na atladığı gibi 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastı ve kurtuluş mücadelesini başlattı. Hasan Tahsin, Kurtuluş Savaşı’nı başlatan ateşi İzmir’den yakan yurtsever bir gazeteciydi. Bağımsızlık mücadelesine öncülük eden bu kahraman adını tarihe, Atatürk gibi altın harflerle yazdırdı. SAMSUN’DAN DOĞAN GÜNEŞ Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs günü, üstleneceği görevin ne kadar zor olduğunu biliyordu. 37 yaşındaydı, gençti daha; yani şairin dediği gibi yolu yarılamıştı belki ama yüreğindeki bağımsızlık ateşi bir volkan gibiydi. Yaşadığı toprakların parça parça edilmesi, üstelik bu topraklara 600 yıl hükümdarlık etmiş bir imparatorluğun sömürgeci ülkeler tarafından küçük düşürülmesini içine sindiremiyordu. Üstelik Yunan’ın da hiç hak etmediği halde, ülkenin en verimli arazilerini, en güzel şehirlerini ve İzmir’i ele geçirmesi, Atatürk’ün bir dava uğruna harekete geçmesi için yeterliydi. O diğer paşalar gibi değildi, ülkenin geleceğini görüyor, karanlıktan çıkmanın da yolunu biliyordu. ÇOK ÇETİN GEÇTİ SAVAŞLAR Bu ülke kolay kazanılmadı, çok çetin geçti savaşlar… Umudunu yitirmiş bir toplumu yeniden bağımsızlığa inandırmak kolay bir şey değildi. Onu da ancak genç ve delikanlı bir yürek yapabilirdi ve yaptı da… Atatürk, sadece savaşları kazanmakla kalmadı, ülkesinin kaderini de çizdi. Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu, ilkelerini benimsetti; 600 yıl sadece yönetilmiş, hiçbir sorumluluk almamış bir topluma demokrasi temelini attı, kaderciliği, bağnazlığı yendi. Osmanlı kimliği altına ezilen Türklük bilincini ortaya çıkardı, ülkenin sınırlarını ve toplum yapısını da bu kimlik üzerinden inşa etti. 103 yıl önce bugünü gören bir dehaydı Mustafa Kemal Atatürk… GENÇLERE GÜVENİNİ HİÇ KAYBETMEDİ Yeryüzünde çocuklara ve gençlere bu kadar güvenen, yeniden inşa ettiği bir ülkeyi onlara emanet eden bir başka lider yok. Bu net. İşte Atatürk farkı burada… O'nun Türk Gençliğine Hitabesi, ülkenin ne kadar zor dönemlerden geçtiğini, Cumhuriyetin sorumluluğunu üstlenen gençlerin nelerle karşılaşacaklarını ve hain saldırılara karşı ne yapması gerektiğini öğreten muhteşem bir metindir… Bir genç ve devrimci yüreğin kaleminden çıkmıştır. Türk kimliğinin mihenk taşıdır. O günün gençleri, kuşaktan kuşağı bu bayrağı taşıdı özenle.. Ne ihanetlere, ne haksızlıklara uğradı ama hiç yıkılmadı. Sallandı ama devrilmedi, aksine güçlenerek çıktı bu mücadelelerden… Birileri Atatürk’ü tarihten silmek için yapmadıklarını bırakmadı. Ancak büyük bir dirençle karşılaştılar. O direnç, Atası’nın emanetini gururla taşıyan gençlikti. Dün olduğu gibi, bugün de… Ne demişti Ata’sı ona… “Ey Türk gençliği birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur…” 103 yıldır Türk gençliği, Atası’ndan aldığı emanete sahip çıkıyor. Dün olduğu gibi bugün de Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa ediyor, geleceğe taşıyor. Ve daha da önemlisi... Bu gücü de, iki genç yürek Mustafa Kemal ve Hasan Tahsin gibi damarlardaki asil kandan alıyor. ------- Hürol Dağdelen [email protected]