İzmir futbolu… Bu ne hal!

Futbolu çok severim… İzlemeyi de, oynamayı da… Hala bu yaşta, her salı akşamı, ben yaşlarda ya da bizden daha genç dostlarımızla, halı saha maç yapıyoruz Balçova’da… Ben ta Karşıyaka’dan kalkıp gidiyorum maça… Futbol deyince akan sular duruyor çünkü… Futbol topunun ardında koşmak, o heyecanı hissetmek, bana yaşama sevinci veriyor. Bir de futbol konuşmak… Göztepe’yi, Altay’ı, Karşıyaka’yı, Altınordu’yu… Her birimiz, İzmir’de aşığı olduğumuz takımın formasıyla çıkıyoruz maçlara… Rengarenk, İzmir gibi. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, Türkiye’de ilk kez İzmir’de oynanmış futbol… Tarihi Alsancak Mustafa Denizli stadyumu buna tanık.. İlk kez Karşıyaka kurulmuş, sonra Altay ve Göztepe… 100 yılı aşkın tarihleri olan spor kulüplerinden söz ediyoruz. Hiçbir olgunun yerini dolduramayacağı bir tarihi süreç bu… Sözün özü futbol İzmir’e kimlik katan bir güçtü.. Ama şimdi. *** Karşıyaka’da doğup büyüdüm… Şimdi yerle yeksan olan ve hala yapımına başlanamayan o stadyumda, o mabette çok maç izledim ben… Bilet parası bulamasam da kaçak girerdim stada…Hem de bin bir zahmetle… Çocukluk işte. Gode Cengiz’i (Kocatoros), Erol Baş’ı, Rasin’i, Cihat Aslan’ı ilk kez orada izledim… Her biri efsane… Karşıyakalı’nın inanç abidesi… O stat her maçta hıncahınç dolardı. *** Metin Oktay’ı örneğin… Babam, 7 yaşlarındayım, Alsancak Stadı’na Altınordu-Galatasaray maçını izlemeye götürmüştü beni… Altınordu’yu gazetelerden takip ederdim, orada bizzat tanıştım. Altınordu 3-0 mağlup oldu Galatasaray’a ama dirençli bir futbol ortaya koymuştu hatırladığım, şanssızdı. Çünkü karşısında bir takımdan farksız Metin Oktay vardı… Gollerin çoğunu Metin atmıştı ama Altınordu’ya saygısından sevinememişti. Çünkü o bir İzmirliydi… *** Göztepe… İzmir’e en çok kupa getiren, Karşıyaka’nın ezeli rakibi; onun başarıları unutulur mu? Profesyonel lig tarihimizde İzmir’e futbolda Türkiye kupasını kazandıran iki takımdan biridir Göztepe, diğeri Altay… 60’lı yılların sonunda ne ses getirmişti İzmir’in sarı kırmızılısı… Avrupa’yı titreten takımdı Göztepe… İstanbul takımlarının daha esamesi okunmazken, Göztepe, Avrupa’da o yılların UEFA Kupası olan Fuar Şehirleri Kupası’nda yarı finale kadar yükselen ilk Türk takımı olmuştu. Gürsel Aksel’i, Nevzat Güzelırmak’ı, Ali Artuner’i, Halil Kiraz’ı, Fevzi Zemzem’i nasıl unuturum? *** Süper Lig’de en çok yer alan, İzmir futbolunun gediklisi Altay’da beni en çok heyecanlandıran futbolcu, Büyük Mustafa’ydı (Denizli).. Onun oynadığı maçları izlemek, benim için şiir okumakla eşdeğerdi. Özel bir futbolcuydu. İzmir’in kalbürüstü takımlarındandı Altay… İzmir’in futboldaki ordinaryüsü… Ya Tanzer Sencer’i, Ayfer Elmastaşoğlu’nu, Mustafa Kaplakaslan’ı unutmak mümkün mü? *** En zor günlerimden birinde İzmirsporlu üç futbolcu vardı örneğin… Sarı Mehmet, Pıtırcık Nihat ve Arif… Üç güzel insan, o zaman oturduğumuz evin yakınındaki antrenman sahasından yanıma gelip beni teselli etmişlerdi… İzmirspor'un fırtına gibi estiği yıllar... İzmir’in lacivert beyazlı kulübü, her zaman ismini taşıdığı kentin simge takımlardan biriydi… Ya Yeşilova.. Unutuldu mu yoksa Tatlı Mustafa’nın takımını ayakta tutmak için yıllarca verdiği mücadele? Ve Menemen, Buca… Her biri yaşadıkları semtin can damarı… Menemen, yıllardır 1. Lig’de iddialı bir takım… Ama hep aynı süreci yaşıyor, üst sıralara tırmanamıyor. Bucaspor 1928 de 2. Lig’de bu yıl play-off mücadelesi veriyor.   **** Ve İzmir’in simge takımları şimdi her biri bir yere savrulmuş, kaderini yaşıyor. Yönetim hataları, yanlış transferler ve daha birçok neden… Karşıyaka, geçmişte, maddi sıkıntılarını İzmir dışında arayıp sürekli borçlanmanın acısını çekiyor, 3. Lig’de… Yıllardır ligin ortalarında yer alıyor. Şampiyonluk iddiasıyla başlanan her yıl, hüsranla sonuçlanıyor. *** Göztepe ise, ateşli taraftarı Mehmet Sepil’in başkanlığı sayesinde, son beş yılda Süper Lig’de İzmir’in gurur duyduğu takımlarından biri olmuştu. Her yıl ilk on arasında yer aldı Göztepe… Dişli takımdı. Yeni stadıyla daha büyük başarıları yaşayacağını ümit ettiğimiz Göztepe, önce başkanının istifasıyla sarsıldı, sonra da ruhunu kaybetti.. Ve küme düştü. Bildiğimce beş kuruş borcu da yok… Mehmet Sepil İzmir için doğru bir başkan modeliydi, yıldırdılar Ardından Altay… Halbuki sene başında, efsane teknik adamı Mustafa Denizli’yle 1. Lig’de yükseldiğinde ne mutlu etmişti bizi… O da önce başkansız kaldı, maddi sorunlar çözülemedi, sonra takım mücadele gücünü yitirdi. İki İzmir takımı Süper Lig’de şehrini temsil ediyordu… Seneye de Altınordu’yu bekliyorduk, üç beş sene sonra da Karşıyaka’yı… Tıpkı 70’li yılların başında, dört İzmir takımının da yer aldığı dönemde olduğu gibi aynı heyecanı yaşasak… Olmadı… Göztepe’den sonra Altay da düşmenin eşiğinde... Siyah beyazlı takımın işi mucizelere kaldı. *** Şimdi Karşıyaka 3. Lig’de yerinde sayıyor. İzmirspor Amatör Küme’de çırpınıyor. Yaptığı yatırımlarla, yetiştirdiği genç futbolcularla adından en çok söz ettiren, İzmir’in gurur kaynağı doğru futbol modeli olan Altınordu bile, 1. Lig’de düşmeme savaşı veriyor. Menemen de keza ayrı durumda… *** İzmir’in takımları neden bu durumda, burada çeşitli nedenleri saymak mümkün… Maddi sorunlar mı, elbette var. Üstlendiği görevlerde, maddi ve manevi her türlü özverilerine karşın, en başarısız oldukları anda küfür yiyen başkanların yaşadığı hayal kırıklığı, elbette var. Başarılı olanı ayağından tutup çekmek, elbette var. Çözümü içimizde aramak yerine, başka mecralara borçlanıp düş kırıklığı yaşamak, elbette var. Kendi reklamı uğruna takımı kullanmak, elbette var. Sürekli teknik adam değiştirmek, elbette var. Takımına ihanet eden teknik adam, futbolcu yok mu, elbette var. Sosyal medyanın etkisiyle yanlış kararlar vermek, ilkelerden uzaklaşmak, elbette var. Ve göstermedik destek, elbette var. *** Durum öyle gösteriyor ki, kulüplerimiz çok borçlu ve ‘başkansızlık’la karşı karşıya… O halde yapacak tek şey var, "akıl koymak"... Mesela Altınordu modelini örnek alıp öz kaynaklarımıza geri dönmek, alt yapıya önem vermek… İstanbul takımlarına kaptırdığımız gençlerimize sahip çıkmak… Maddi ve manevi desteğimizi takımlarımızdan eksik etmemek, herkes elini cebine atmalı… Bunun için en başta kent yöneticilerinin hareket geçmesi, iş dünyasını harekete geçirmesi, düzenlenen kampanyalarla toplumu bilinçlendirmesi ve takımların arasında kan davasına dönüşen rekabete son vermesi gerekiyor. Bunu yapamazsak, gelecek 10 yılda takım kalmayacak İzmir’de. Nüfusu 5 milyona yaklaşan bir şehirden söz ediyorum. Süper Lig’de üst sıralara tırmanın diğer şehir takımlarının başarısını İzmirliler yapamayacak kadar yeteneksiz mi? *** Evet tablo kötü ama ben, takımların bu kadar yanlışına, bu kadar yönetim hatasına rağmen umutsuz değilim. Dayanışma şart örneğin, başka türlü bu sorunları aşamayız. Sonra paramız yoksa İzmir ruhu var. Bunun için, otobüste, metroda, alt yapısında eğitim gördüğü takımların formasıyla karşılaştığınız çocuklarımızın gözlerinin içine bakın. Onlar, giydikleri formayla gurur duyuyor, bir an önce yeşil sahadaki ağabeylerine yetişmek için can atıyorlar. Onların heyecanını anlar ve emek verirsek, başarı da gelecektir. Zira İzmir sabretmesini bilir. Yeter ki ateş olun, kıvılcım yanı başınızda… --------- Hürol Dağdelen [email protected]