2022'yi uğurlarken...

İşte yılın son günündeyiz. Ne, “Eylül toparlandı gitti işte, Ekim filan da gidecek bu gidişle”si? Aralık da bitti. Yıl bitti gitti. 2022’den neler kaldı Öncelikle pandemi etkileri devam etti. Sosyalleşmekten çekindik, yeni yeni tiyatroya, konsere, senfoniye gitmeye başladık. Tam Covid etkisini yitirdi diyoruz bu kez de İnfluanza çaldı kapımızı. Var sağlıkla bir imtihanımız. Tehdit devam ediyor yani. Ülkenin sağlık problemlerinden yılmış doktorlarımızın gözünü yurt dışına dikmesi üzerine asrın liderimizin (!) “Giderlerse gitsinler" sözünü de hatırlayalım. Pandemide alkışlamıştık onları, yeter de artar değil mi ama. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yüksek enflasyon belimizi büktü. İnsan ister istemez dünyayla ülkemizi karşılaştırıyor: Onları bir etkileyen enflasyon bizi beş etkilemiş. Resmi enflasyon rakamları bile üç hanelere yaklaştı. Yöneticilerimiz boynunu kıracaklarını söylediler, bekleriz. Doların bir hamleyle bir gecede 18’lerden 11’lere düşürülmesi aklımıza geliyor. Seçim öncesinde de böyle bir beklenti var. Bir de dizginleyebilsek. Oysa Maliye Bakanımızı dinlemiş altı ay uyumuştuk, uyandık da pek bi’şey değişmedi. Borsamız bu krizde biraz yeşillendi, kripto piyasası dersek; dibin dibini bulmaya çalışıyor. *** Sporda neler oldu diye baktığımızda yakın geçmişteki dünya kupasını hatırlıyoruz. Milli takım olarak yirmi yıldır katılamadığımız kupanın final maçına büyük bir uçak konvoyuyla katıldık. Final oynayan Arjantin’in yöneticisi ekonomik gerekçelerle evinden, televizyondan izlemişti ama olsundu, itibardan tasarruf olamazdı. Babası yaşında biriyle evlendirilen bir kızcağızın travmasıyla sarsıldık yılın sonlarına doğru. Bir baba buna nasıl izin verir, bir anne nasıl boyun eğer, bu çocuk yaştaki bireyle evlenen kişi nasıl bir ruh halindedir. 6 yaşında, anaokulu çağında evlendirmek nedir, manyaklık nerede başlar, sapıklık bunların neresindedir? Her birinde elbet: Annesinden, babasından,  kocasına… Bizleri mağara devrine döndüren gelenekleriniz batsın. *** Acısıyla tatlısıyla bir yıl daha geride kaldı. Yaşlanmadık, yaş aldık. Geçen yılki biz, biz değiliz. Yedi yılda bir hücrelerimizin tamamen yenilendiğini, değiştiğini düşünürsek; geleceğe iz olarak bıraktığımız 30’una merdiven dayamış evlatlarımız dört, 35 yıl önce mezun olduğumuz üniversite arkadaşlarımız beş defa değişti. Sevgi baki. Umutlu olmak gerek, geleceğe umutla bakmak gerek: 2022, 2022’de kaldı, 2023’te gelecek güzel günlere inanmak gerek. Yarın yeni yıl. Yeni yıldan bir şeyler isteyelim, çocukların naifliğiyle... İnsanın bir kedisi, sağlıkla gezinebileceği yeşil alanları olmalı; eş dost hep olmalı. ------------------ Namık BUDAK [email protected]