Ayvalık yükselen değerimiz… Hepimiz sahip çıkmalıyız

Çocukluğumdan en değerli üç markayı anımsadım Ayvalık ziyaretimde… Kırlangıç, Komili ve Kristal zeytinyağlarını… Özellikle Kristal’in üzerindeki gemi resmi belleğime kazınmıştır. Bu üç marka o yıllarda zeytinyağında ‘3 K’ modeli sanki. Mutfağımızın vazgeçilmez bu üç zeytinyağı markasına sonraları İzmirli Tariş de eklendi. Ancak içleri sarı tenekelerde satılan bu üç marka isim, daha geniş bir pazara sahipti. Babam, maaşını aldığında 5 kiloluk teneke kutuda getirirdi zeytinyağını eve. Ayvalık zeytinyağlarının kokusuna o yıllardan aşinayım. O dönem Ayvalık’ı en iyi tanıtan ve topluma zeytinyağı alışkanlığını getiren markalardı Kırlangıç, Komili, Kristal… Hiç unutmadım. ***                                                                                                                                                                Geçen haftaya damgasını vuran 17. Ayvalık Zeytin Hasat Festivali’nin amacı da aslında geçmişte, dar bütçelerle yapılan ancak oldukça etkili olan o geleneksel süreci yeniden harekete geçirmek… Son dönemde sosyal belediyecilik anlayışıyla öne çıkan Balıkesir Büyükşehir Belediyesi'nin Ayvalık Belediyesi ve Ayvalık Ticaret Odası ile birlikte organize ettiği festival, dört gün boyunca kenti kucaklayan bir etkinlik olarak göze çarptı. Elbette, ufak tefek sıkıntılar oldu ancak festival kimliği hiç zarar görmedi. 4 günün sonunda şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ayvalık, kendini hissettirdi. *** Renkli, coşkulu ve samimi Ege çizgilerini, sokakları, evleri ve esnafıyla yansıtan bir Kuzey Egeli olan Ayvalık, kültürünü hiç bozmadan sürekli yenilenen yapısıyla, geleceğin Türkiyesi’nde güçlü bir turizm alternatifi… Özellikle Cunda (Alibey) Adası, 200 yıl öncesinden bugüne seslenen daracık sokakları ve her biri sanat eseri olan evleriyle bugünden geleceğe göz kırpıyor. Titizlikle korunan eşsiz bir Ege kültürünün kucakladığı konaklama alanları yani oteller de, o ‘çekici tavırlarıyla’ konuklarını huzura davet ediyor. Kapısında tahta sandalyeleri ve sıcacık mimarileriyle doğallığa, sohbete çağırıyor. Tıpkı geçmişte yaşandığı gibi… Otel de aslında otel değil, ‘konak’… Ziya Bey Konağı, Şerif Bey Konağı, Çakır Efe Konağı gibi… [caption id="attachment_104427" align="alignnone" width="1024"] Ziya Bey Konağı, otantik yapısıyla Cunda Adası'na değer katıyor.[/caption] Örneğin Ziya Bey Konağı, kentin görkemli tarihine bütünüyle sadık kalmış, yıllarca süren restorasyon çalışmalarından hiç yüksünmemiş, doğallığını korumuş bir mekan… Aslında bir mekan değil, 7 geleneksel mimarideki tarihi evin birleşimiyle düzenlenmiş otantik yapısıyla butik bir otel… Konağın mimarı ve aynı zamanda işletme müdürü olan Hüseyin Deniz, entellektüel, nazik bir isim… Her türlü bürokratik engeli, yasal çerçevede aşmış ve kente bu muhteşem yapıyı kazandırmış… Butik otelde ne ararsanız var, yüzme havuzu, kahvaltı ve yemek salonu, keyifli bir teras… Odalar küçük olabilir ama aslına sadık kalınmış; yani banyosu, çeşmeleri, duvarları ve dekorasyonuyla otele sıcacık bir hava hakim. Ziya Bey Konağı’nı görmeden geçmeyin derim. *** Ayvalık’ın şirin turizm köşesi Cunda Adası’nın emektar mekanlarından ‘By Nihat’ yine her zamanki çeşit zenginliği ve birbirinden özel deniz ürünleriyle dikkatleri üzerine çekiyor. Kurucusu Nihat bey’in ölümüyle kısa bir süre sarsıntı geçiren mekan, varisleriyle balık restoranı kültürünü eskisinden daha güçlü bir konuma oturtmuş... Meze zenginliğini başka hiçbir yerde görmedim. ** Perşembe günü başlayan ve Pazar akşamına kadar devam eden festivalde, Ayvalık Ticaret Odası’nın “Sektörel Arşivi”, “Hasat Kokuları”, “Cumhuriyet Tarihi’nin İlk Yıllarında Ayvalık’ta Zeytinciliğin Basına Yansımaları” ve Zeytin Ağaçlarının Silüeti” resim sergileri de yer aldı.   [caption id="attachment_104428" align="alignnone" width="2200"] Kırlangıç Yaşam Merkezi'ndeki panelde Ayvalık Kaymakamı Hasan Yaman, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz ve Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin ile birlikte biz gazeteciler de yerlerimizi aldık.[/caption] Kırlangıç Yaşam Merkezi’nde düzenlenen “Ayvalık Zeytinyağının Ününün Korunması ve Bu Ünün Turizm Sektörüne Yansıtılması” konulu panel, Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz, Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mücahit Taha Özkaya, Mehmet Cavlı ve Gazeteci Neşe Berber’in katılımıyla gerçekleştirildi. Bu panelde çok şey öğrendim mesela… Halk arasında pek sevimli olmayan delice zeytininin, aslında bereket getirdiğini, zeytin ağaçlarını beslediğini... Zeytinyağının mutlaka siyah cam şişelere konulmasını… En sağlıklı zeytinyağının sarı tenekelerde korunması ve satılması gerektiğini… Tek eleştireceğim nokta, moderatörün, Prof. Özkaya’nın sözünü sık sık kesmesi oldu, zeytin konusunda bir derya olan hocadan öğreneceğimiz daha çok şey vardı, karambole gitti… *** Festivalin bir başka özelliği de Ayvalık’ın gizli kalmış gastronomi zenginliğini gözler önüne sermesi oldu. Yine, festivalin bir başka etkinliğini, piknik havası şeklinde Siyah İnci Topçu Çiftliği'nde yaşadık. Etkinlik çerçevesinde Ayvalıklı lezzet ustalarının hazırladığı yemekler birbirinden lezzetli ve çeşit çeşitti. Turizme hizmet amacıyla, otel tarzında yemyeşil bir ortamda Ayvalık’a kazandırılan havuzlu çiftlik evinde, zeytinli köfteden tutun da, ot mücver, otlu paçanga, ada köfte, arap saçlı kalamar, levrek çeviçe gibi ilk kez tattığım Ayvalık mutfağının leziz ürünleri, kentin gastronomi festivallerinde de kendini göstereceğini kanıtlıyor. *** Festivalin son durağı olan Ayvalık'ın Altınova mahallesinde bulunan Aktepe Zeytinyağları öyle sıradan bir fabrika değil, bulunduğu bina 1887-1888 yıllarında yapılmış tarihi bir han… Aktepe zeytinyağlarının üretimi işte 80 yıl önce burada başlamış… Han Çanakkale – İzmir arasındaki en ünlü misafirhane ünvanını almış ve uzun yıllar yolculuk edenlere dinlence yeri olmuş. Hanın sahibi Ziya Şükrü Şensal 1940 yılında hanı zeytinyağı fabrikası ve un değirmeni olarak değiştirmiş… 1970’li yıllara kadar Ziya Şükrü Şensal yönetiminde un ve zeytinyağı fabrikası olarak çalışan değirmen bu yıldan sonra Ziya Şensal yönetimine geçerek sadece zeytinyağı fabrikası olarak hizmet vermeye başlamış… 1980’li yıllardan tamamen değişikliğe uğrayarak modernize edilen fabrika ailenin kendine ait zeytinliklerinden topladığı zeytinleri titizlikle, son model ve el değmeden işliyor. Bugün üçüncü kuşak olarak Aydın Şensal yönetiminde Aktepe tescilli markasıyla üretimine devam ediyor. [caption id="attachment_104431" align="alignnone" width="768"] Aktepe Zeytinyağları Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Şensal ile birlikte Aktepe Zeytinyağı'nın taze taze tadımını yaptık.[/caption] O yıllardan bugüne titizlikle tutulmuş, inci gibi yazılmış muhasebe defteri, günümüze taşınmış tarihi belge gibi… Firmanın özelliği sadece Ayvalık tipi zeytinlerinden elde edilen Ayvalık Zeytinyağı Coğrafi İşaretli natürel sızma zeytinyağı üretmesi… Bir müzeyi andıran Aktepe Zeytinyağı Fabrikası'nın duvarlarında dünyaca ünlü usta fotoğraf sanatçısı Ara Güler'in mekanda çektiği muhteşem fotoğrafları da görmek mümkün. Fabrikanın zeytinlikleri ise adını toprağının beyaz renginden alan Altınova Aktepe mevkiinde bulunuyor. Burada aileye ait tam 1104 yaşında ve hala zeytin vermeye devam eden tescilli bir zeytin ağacı da var.   *** Altınova denize kıyısı olan çok verimli bir bölge… Ancak, bakımsız ve terkedilmiş bir havası var. Tarihi 600-700 yıl öncesine dayanan kent, harap haldeki evleri ve adeta birer çukur cenneti olan sokaklarıyla hayalet şehir izlenimi veriyor. Biz Aktepe’de inceleme yaparken yanımıza gelen Onursel zeytinyağlarının kurucusu Hüseyin Bozkurt, bize kentin ilgisizlik yüzünden çürüdüğünü söylüyor. Tarihi açıdan çok zengin bir kültüre sahip olan kent, Osmanlı döneminde en parlak yıllarını yaşamış… Osmanlı’nın zeytin ve zeytinyağı ihtiyacı buradan karşılanırmış… Şimdi ise sessiz ve çaresiz görünüyor. El atılırsa kısa sürede ön saflarda yerini alacağına hiç kuşkum yok. Hüseyin Bozkurt’un eşiyle birlikte işlettiği klasik bir zeytinyağı işletmesi var; Onursel, adı Hüseyin beyin eşinden geliyor. Hüseyin bey, zeytin hakkında çok bilgili, Anadolu coğrafyasında hangi tür zeytin yetişir, sorun söylesin. Yerel bir televizyon kanalında zeytin üzerine programlar yapan, Türkiye’yi karış karış gezen Bozkurt, hazine değerinde bilgi sahibi… Şimdi işletmesini kızı Hatice Yeşilkaya’ya bıraktığı satış mağazasında, her müşteriye zeytinyağı konusunda bilgi veriyor, uyarıyor. Zeytinyağının içi sarı tenekelerde satılması gerektiğini belirten Hüseyin Bozkurt, “Ben zeytinyağının organik olmasından yanayım. Kesinlikle siyah şişelerde satılmalı. Bir zeytinyağı organik ve doğal olmazsa hiçbir değeri yok. Bu yüzden marka olmayan zeytinyağının yanından bile geçmeyin. Kızıma da ‘organik zeytinyağı üretmezsen seni asla affetmem' derim. Benim ona en büyük mirasım budur” diyor. Hüseyin beyin gurur duyduğu bir başka gelişme de, bu yıl İstanbul’da düzenlenen Olive İstanbul Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Kallite Yarışması'nda “Ayvalık çeşidi” zeytin etabında Onursel Zeytincilik’e platin ödül verilmesi... “Yıllardır sürdürdüğüm çabanın ürünü olan bir ödül, gururluyum” diyor. *** Sözün özü, Ayvalık zeytin ve zeytinyağında marka şehir olarak, emin adımlarla ilerliyor. Festival, bu konuda bizlere önemli ipuçları verdi. Zeytin Hasat Festivali’nde emeği olan Ayvalık Ticaret Odası, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve Ayvalık Belediyesi de kente kattıkları değer açısından alkışı hak ediyor. Ayvalık yükselen değerimiz… Elele verip hepimiz sahip çıkmalıyız.
Hürol Dağdelen [email protected]