“Tek kurşun sıkmadık” öyle mi?

“Keşke Yunan galip gelseydi” demişti tarihçi Kadir Mısıroğlu. Üstelik devletin en üst makamlarında ağırlanacak kadar da birilerinin saygı gösterdiği bir isimdi. Tarihçi Mustafa Armağan, Hasan Tahsin’in Yunan’a hiç kurşun sıkmadığını iddia etti. Kendisi Akil İnsanlar Marmara Heyeti Üyesiydi. Armağan, “Tetikçi’ Hasan Tahsin'den bir kahraman yontma derdine düşenlere var” da dedi. Başka örnekler de var. Ama son örnek eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman oldu. Kahraman, “İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki” dedi. *** Kurşun sıkılmadıysa Ankara’nın Polatlı ilçesine gelen Yunan askerlerinin nasıl geri çekildiğini de söylemesi gerekir İsmail Kahraman’ın. Top sesleri Ankara’dan duyulurken bazı milletvekillerinin güvenlik için bazı milletvekillerinin neden TBMM’yi Kayseri’ye taşınması için önerge verdiklerine bir cevabı vardır herhalde. 9 Eylül günü İzmir’de Bornova’da, Halkapınar’da şehit edilen Türk askerlerinin de hangi kurşunlara geldiğini de biliyordur elbette İsmail Kahraman.  Büyük bir ihtimalle İsmail Kahraman, o askerlerin hayatlarını kaybettikleri yerdeki anıtları da  görmemiştir. *** Yaklaşık olarak bugünkü İzmir ili ile sınırlı alanda; Osmanlı İmparatorluğu egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile Yunanistan’a bırakacaktı. Bu sürenin sonunda bölgenin Osmanlı veya Yunanistan’a katılması için plebisit (halk oylaması) yapılacaktı. Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a verilecekti. Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin ve Cizre kent merkezleri Suriye’ye bırakılacaktı. İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacaktı. Boğazlarda deniz trafiği on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecekti; komisyon gerekli gördüğü zaman Müttefik Devletlerin donanmalarını yardıma çağırabilecekti. *** Osmanlı Ermenistan Cumhuriyeti’ni tanıyacak. Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı Wilson belirleyecekti. (Başkan Wilson 22 Kasım 1920’de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a verdi.) Türkiye’nin askeri kuvveti, 15.000’i jandarma olmak üzere 55.000 personelle sınırlı olacaktı. Türk donanması tasfiye edilecek, Marmara Bölgesi’nde askeri tesis bulunduramayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya katılabilecek, ordu ve jandarma Müttefik Kontrol Komisyonu tarafından denetlenecekti. Türk Maliyesi müttefikler arası mali komisyonun denetimine alınacaktı. Osmanlı’nın 1914’te tek taraflı olarak feshettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacaktı. Türk hukuku ve idari düzeni hemen her alanda Müttefikler tarafından belirlenen kurallara uygun hale getirilecekti. Sivil deniz ve demiryolu trafiği Müttefik devletler arasında yapılan iş bölümü çerçevesinde yönetilecek, iş ve işçi hakları düzenlenecekti. *** Yukarıdaki maddeler Sevr Anlaşması’nın bazı bölümleri. Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk Ordusu emperyalistlere kurşun sıkmamış olsaydı bu maddelerin her biri teker teker yürürlüğe girecekti. Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür (insan hafızasının unutmak gibi bir eksikliği vardır.) Tam da 30 Ağustos Zaferi’nden bir gün önce “kurşun sıkmadık ki” diyen TBMM eski Başkanı İsmail Kahraman’ın da hafızasını tazelemesinde fayda var.