Benim kim olduğumu biliyor musun?

Toplum olarak iyice zıvanadan çıktık. Evde, sokakta, trafikte, işte, alışverişte bir tuhafız işte. Bir saldırganlık hali, bir tahammülsüzlük ki sormayın gitsin. Kadına şiddet başlı başına bir yazı konusu ama burada da değinmeli.

Doktora şiddet ha keza…

Sorunu ben ortaya koyacağım, durum değerlendirmesi yapacağım, ama nereden kaynaklanıyor, çözümü nedir, bunlar benim işim değil. Ben ne diyebilirim? Klişe öneri: Eğitim şart! Ana fikri vermiş olduk. Bundan sonrasını okumasak da olur, demeyelim, devam edelim.

Bu konuda yazmaya karar vermemden başlayarak serelim sorunu ortaya. Trafikte yaşadığım bir küçük olay, ‘bunu yaz,’ dedirtti: Uygunsuz bir yere lüks aracını park eden bir sürücünün arkasındayım aracımla, arkamızda da minik bir kuyruk oluştu. Benim dışımdakiler, kornalarına asıldı haliyle. Eskiden ben de çalardım kornayı, “daat ve diit”lerdim. Yaş kemale erdi, bunu gürültü kirliliği olarak görmemden ve trafikte ciddi korktuğumdan on beş yirmi yıldır bende korna yok. (Çok acil durumlar hariç) Önümüzdeki yanlış yere park eden genç elemanda, celallenerek, el kol hareketleriyle, bize (tabi, bana değil) “Evet, burası park edilecek bir yer değil, biliyorum; ama ben park ettim, size ne oluyor?” havalarında bir dayılanma hali. Ben zaten yoluma devam ettim, benlik bir şey yok; arkamda pandomim kopmuştur, eminim; ama ispatlayamam.

Şimdi bu örnekleri çoğaltalım. Sizler de mutlaka yaşıyorsunuzdur. Evlerimizde, örneğin, eşler arası, ebeveynlerle çocuklar arası, çocukların kendi aralarında; işyerlerinde çalışanların kendi arasında, işverenle çalışan arasında; okullarda öğretmen-öğrenci, veli-idareci, hizmetli, kantinci, güvenlik görevlisi vb. arasında; bankada, hastanede, markette, herhangi bir kuyrukta; pazarda, alışverişte, önce sen/ben tartışmaları…  

Ya kadınlara karşı yapılanlar? En başta mobbing, iş hayatında. Özel hayatta ise daha beteri: Ya benimsin ya kara toprağın. Yahu be adam, kadın seni istemiyor, mahkemeye vermiş, ayrılmak istiyor ya da ayrılmış, daha neyin peşindesin? Ne demeye yapışıyorsun, istenmeyen yerde ne demeye durmaya çalışıyorsun? Bu ne aşağılık bir durumdur.

Utanıyorum hemcinslerimden.

Sağlık çalışanlarına karşı yapılan saldırılara değinmezsek olmaz. Seni muayene eden, seni iyileştirmek için çabalayan hekimden ne istersin, a omurilik cücüklü yaratık! Bu nasıl bir muhakeme, bu nasıl bir aşağılık duygusudur? Bu beni tedavi etmez, ben bunu döveyim, hatta kesmez, öldüreyim. Ya “Bizim artık doktor dövme hakkımız var!” diyen özgürlükçü bacıma ne demeli? Ben bir şey demiyorum, en iyisi onu Allah’ına havale etmeli. Belki de benim türbanlı bacıma bunu zorla söyletmişlerdir(!) Bu ruh halini bilim nasıl açıklar, merak ediyorum.

Bir de tadından yenmeyecek “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” halleri var. Bir tartışma başlangıcında kullanılan bu efsane replik, bizim kültürümüzde apayrı bir yer tutar. Celallenmenin tetikleyicisidir, her iki taraf için de. Ama böyle bir çıkış duyduğumuzda ortamı terk edelim, derim; zira adam daha kim olduğunu bilmemekte(!) ve sizden yardım istemekte.

Örnekler, etkiler, tepkiler... Nereden kaynaklanıyor bu ruh hali diye soracak olursak, ekranlara bakmak yeterlidir, derim. Ana akım medyada yayınlanan dizilerle birlikte siyasilerin üslupları da hesaba katılmalı. Özellikle ekranlardan mafya karakterleri gibi seslenen siyasilere bilhassa dikkat edilmeli, her konuda milleti karpuz gibi ayıranlara. Azmettiriciler bunlar.

Kendimizi şiddet sarmalından nasıl kurtarabiliriz, yani çözüm? Hiçbir şey üretmeden pineklediğimiz kahve köşelerinden çıkmak gerek. Hepimizde birer cep telefonu var ve de en az bir (daha da fazla) sosyal platformu takip ediyoruz. Bunun karşılığında ücret ödemiyoruz. Bir ürün ücretsizse, ürünün kendimiz olduğu bilinciyle aydınlanarak bu sosyal ağlardan hızla uzaklaşmalıyız. Televizyondaki mafya özentili, vurdulu kırdılı filmleri izlemeyerek buralardan kazanacağımız zaman dilimlerinde evimizde kitap okuyarak kişiliğimizi geliştirmeli ve “kim olduğumuzu” karşımızdakine soracağına kendimiz öğrenmeliyiz.

Ne zaman adam oluruz…

Şiddetin, yetersiz kimsenin son barınağı olduğunu öğrendiğimiz zaman.

--------------

19.02.2024

Namık BUDAK

[email protected]