İzmir ‘çantada keklik’ değil, aklınızı başınıza toplayın...

Bir İzmirli olarak, en çok gücüme giden şey İzmir için söylenen, ”çantada keklik şehir” ifadesi... Yani demek isteniyor ki, “İzmirli düşünmez, fikir üretmez, bildiğinden şaşmaz, robot gibi yaşar. Odunu koysan seçilir...” Oysa İzmir demokrasinin beşiği olan,  güce boyun eğmeyen bir şehir... Bunu söylemek;  tekdüze düşünen, empati yapmayan, işine geldiği gibi lafı eğip büken, mücadele etmek yerine algı yaratmayı marifet sayan garip insanların işi... Onlar için hayat bu kadar kolay, bu kadar sıradan... Hele bunu siyasetçi yapıyorsa, bir o kadar da düşündürücü... Ülkesinin en demokratik, en Atatürk milliyetçisi şehrini tanımamış olması, oturduğu koltuğu taşıyamadığı anlamına geliyor. İşin acı tarafı bu. İzmir “çantada keklik şehir” değil arkadaşlar... Son seçim yenilgisi CHP’ye bunu işaret etmiyorsa İzmirli ders vermeyi sürdürecek demektir... İthal aday yanlışını tokat gibi CHP’ye vurdu İzmirli... Binlerce oy kaybetti, durduramadılar... 20 yılı aşkın bir süredir CHP’yi koşulsuz destekleyen ancak bunu karşılığını görmemiş bir şehrin vatandaşı olarak tedirginliğim hata yapmayı sürdürürlerse oyların daha da düşeceği... CHP yönetimleri, İzmir’i çantada keklik görme hatasından artık vazgeçmeli diyorum ancak, “başkan adaylarını anketle seçeceğiz” diyerek, İzmir’i bu söylemin içine atıp, İstanbul, Ankara ve Aydın’ı dışarıda tutmak, hiç de hakkaniyetli değil, kaygılandırıyor beni... Bu tutum İzmir’e büyük haksızlık... Zihniyet hala İzmir’i çantada keklik görüyor demek ki... “Kimi koyarsak seçilir, Tunç Bey giderse yerine başkası gelir. İzmirli yine CHP’ye oy verir” savrukluğunun aslında CHP’ye büyük zarar vereceğini bile bile hem de... Anketlerin inandırıcılığını yitirdiğini görmez mi gözleriniz... Üstelik değişim diye yola çıkmanıza rağmen... 9 Eylül kutlamalarında Nutuk’tan alıntı yaparak konuşan bir lider hakkında soruşturma açılmasına sessiz mi kalacaksınız... Yoksa başka partilere pazarlık konusu mu yapacaksınız? *** Tunç Soyer, başkan seçildiğinin ilk günlerinde şöyle bir laf etmişti; “İzmir’i iyilikle yöneteceğim.” Bu söz, bugüne kadar hiçbir başkandan duymadığım bir iddia... Çünkü nüfusu 6 milyona yaklaşan bir şehrin “iyilikle yönetilmesi” hayal gibi bir şey... Hele bizim gibi “şovmen başkanları” çok seven bir topluma... İlk izlemimi söyleyeyim, Tunç Soyer başkanlığı boyunca bu sözünden hiç çıkmadı. Daha da güçlü konuma getirdi. İnsanlarla tane tane konuştu öncelikle;  ne yapmak istediğini anlatıyor, plan projeye takılmadan direk hedefini söyledi... Üst perdeden değil, karşı karşıya... Tunç Bey, 4 yılı aşkın bir süredir kentin alt yapısıyla boğuşuyor. Kronik hale gelen bir sorunu aşmak için de sadece ülkesindeki uzmanlardan değil  Avrupa’daki meslektaşlarından da fikir aldı, uyguladı. Çünkü ben yaptım oldu zihniyeti ona göre değil... Hep paylaştı. Önemli yol kat etti, eskiden “Venedik denilen İzmir” ifadeleri değişmeye başladı. Yeter ki önyargısız görelim. Başkanlığının ilk günlerinden itibaren İzmir’de sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin birbirlerine sırtlarını dönük ifadelerini değiştirdi, barışı sağladı. İzmir’in tüm belediye başkanlarıyla ortak düşünüyor, fikir üretiyor. İş dünyasıyla sivil toplum arasında oluşan çelişkileri gidermek için, gece gündüz demeden çalıştı. Şimdi sulh sağlanmış durumda... Seferihisar’da başarıyla sürdürdüğü  “sakin şehir” uygulamasını İzmir’e de uyarladı. Bugün İzmir, dünyada ilk kez “en büyük sakin büyükşehir”... Bu sadece sözle değil, uygulamayla olur.. Bugün İzmir’de bu mantıkla mahalleler bu yeni formatla kuruluyor. İnsanların daha yakınlaştığı dev parklarda, çocuklar trafik gürültüsünden uzak, sağlıklı kent mobilyalarıyla hayata pozitif bakıyor. Siz farkında olmayabilirsiniz, biz haberciyiz, görüyoruz. **** Ülkemizin en büyük sorunu tarım politikaları...  Peki bunun için kimler çözüm yolu bulmalı, Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri... Bir şey yapılmadığı gibi, ülkemizde tarım daha da geriye gitti. Tunç bey bunu gördü.... Önemli icraatlarından biridir, “Başka Tarım Mümkün” diyerek, yeni bir toprak kültürünün gelişmesini sağladı, tarihe karışmış ata tohumlarını canlandırdı, karakılçık buğdayıyla tanıştı yeniden İzmirli... Köylünün üretimine destek verdi, onların canla başla üretmesi için maddi olanaklar sağladı, ürünlerini satın alarak, İzmirliye sundu. Böylece üreticinin mesleğine küsmesinin önüne geçti. Sütler boşa gitmesin diye Bayındır’da süt fabrikası kurdu...  Sütleri de çobanlardan sağladı. Temiz Körfez için yıllardır mücadele içinde... “İzmir pis kokuyor” sloganlarına karşın, aksini savundu,  yeni projeler üretti. Kokuyu azalttı. İyi yolda... Arka mahallelere yüzme havuzları kurdu, sayesinde genç yüzücüler yetişiyor. İlkokul çocukları için beslenme çantaları hazırladı, okula aç gitmesinler diye... İktidarın yapamadığını belediye olarak üstlendi. Yağmur suyunu damıtmak için, kentte yeni kuyular açtırdı, projeler hazırladı. İklim krizine çare bulmak için seminerler düzenledi, fikir aldı. Evde bakım hizmetini geliştirdi, yaşlı vatandaşlarımızın yardımına koştu. Yoksullar için Karakış paketleri planladı, hayata geçirdi... Sürekli hayır duası alıyor. Gençlik Belediyesi  ve Çocuk Belediyesi’ni kurdu Türkiye’de ilk kez... Çocuklar ve gençler konuşsun, fikir üretsin diye... Halkın Kasabı, Halkın Bakkalı, hayvancılığı geliştirme projeleri, kanser hastaları için konaklama, gebe beslenme paketleri, psikolojik danışmanlık hizmeti, masal evi, meslek  fabrikası,  atıkları dönüştürme çalışmaları, seyyar satıcılara alan tahsisi, üretici pazarları, yeşil alanları artırma çabaları, entegre et fabrikası, yapı durum tespiti çalışmaları, halkkonut, entaksi projeleri, yaz seferleri ve Mera İzmir çalışmaları... Türkiye’de ilk kez İzmir’de yapılıyor bu işlerin birçoğu, dikkatinizi çekerim. Ulaşımda da büyük çabalar içine girdi Tunç Başkan, her türlü maddi ve manevi engellemelere karşın Narlıdere metrosunu yakında hayata geçiriyor. Çiğli Tramvayı yolda, 14 Şubat’ta seferlerine başlıyor. En uzun Buca metrosu yapılıyor. Bunun için, iktidarın kapısında yatmadı,  Avrupa’dan kredi buldu geldi. Bittiğinde İzmir’in önemli bir trafik sorunu giderilmiş olacak. 650 yeni otobüs aldı. Yeni yollar açtı, yeni meydanlar kurdu. İzmirlinin parasını yatırıma dünüştürdü. Kemeraltı’nın yüzyıllık sorununu gidermek için kolları sıvadı, alt yapı baştan aşağı yenileniyor. “Halk taşıt”la dolmuş-belediye otobüsü rekabeti bitti, yeni bir düzene geçildi. Türkiye büyük depremle sarsıldığında, Hatay’a ilk giden belediye İzmir’di... Tunç Soyer ekibiyle birlikte görev yeri olan Osmaniye’de halkın yardıma koştu, vatandaşlarla birebir ilgilendi. Türkiye’de ilk kez, iktidarın yapamadığını yaptı, deprem kurultayını topladı. Türk ve yabancı uzmanları buluşturdu.  Bir hafta süren toplantılar kitap haline getirildi. Avrupa Birliği ülkelerinin belediyeleriyle yakın ilişkiler kurdu. Güçlü iletişim gücü sayesinde, başkanlarla sık sık bir araya geldi, fikir alışverişinde bulundu. Bu çabalar onu Avrupa Belediyeler Birliği Meclis Başkanlığı’na kadar taşıdı. İzmir ‘in adını Avrupalıya ezberletti. Bugün Avrupalı artık İstanbul’un dışında Türkiye’de bir şehri daha iyi tanıyor, o da İzmir... Bu ilişkiler ağı, İzmir için büyük bir şanstır... *** Tunç Soyer’in yaptığı çalışmaların ancak bir bölümünü sığdırabildim yazıma... Çok çalıştığını, samimi olduğunu, pozitif gücünü biliyorum. Sakin ve güçlü bir lider kimliğidir bu... Elbette eleştirilecek yönleri, bitiremediği projeleri var, çöp depolama tesisi, opera binası gibi... Ancak hiçbir başkanın yaşamak istemeyeceği felaketlerden de İzmir’i sağ salim çıkarmayı bildi. Büyük İzmir Depremi’nin ardından yaraları sardı, depremzedelerin hep yanında oldu. Pandemide halka umut oldu, moral oldu. Kapı kapı dolaşıp halkın derdini dinledi, o zor günlerde ürettiği pratik çözümlerle halkın koronavirüsten korunmasını sağladı. CHP’de değişim istendiğinde ise Ekrem İmamoğlu’ndan sonra ilk bayrak açanlardan biriydi. Fikrini açık ve net söyledi. *** Ben bir gazeteciyim, 35 yılımı bu mesleğe verdim. Gazetecinin gözlem gücüne inanırım. Tunç Soyer’le de bir merhabanın dışında bir ilişkim  yok. Ben işimi yapıyorum... Şu satılık gazeteciliğin moda olduğu ülkemde doğru, şeffaf ve güvenilir olmaya amaçlıyorum sadece.... Rahatsızım İzmir’in itilip kakılmasından... Gözlemlerimi de siz okurlarımla bunun için paylaştım. Sonuç olarak gördüğüm tek şey, Tunç Soyer’in bir kez daha başkanlığı hak ettiği... Söz verdiği 165 projeden 144'ünü tamamlamış bir başkandan söz ediyorum... Bana katılmayabilirsiniz saygı duyarım ama ben Başkan Soyer’in iş yapma kabiliyetini, çözüm üretmesini  ve şehrini “iyilikle yönetmesini” sevdim. Çünkü empati yapmayan, suratsız, dediğim dedikçi başkanlardan çok çekti bu ülke... Bakın kendisiyle yapılan bir röportajda Tunç Soyer İzmir için neler söylüyor: “İzmir'e aşkla, büyük bir tutkuyla bağlıyım. Nereye gidersem gideyim koşa koşa geri dönüyorum. Bu şehrin insanı, tarihi, iklimi, kültürü, bitki örtüsü her şeyi çok özel, her şeyi beni cezbediyor, beni kendine çekiyor. Dolayısıyla kendimi çok şanslı hissediyorum. Hem bu şehirde yaşıyorum hem bu şehirde belediye başkanlığı yapıyorum. İnsanın bundan daha fazlasını isteyebileceğini düşünmem.” İşte bu yüzden aşkla yönetti İzmir'i... Sevgili dostlar, Soyer’in daha birçok projesi var hayata geçmeyi bekleyen... İzmir’in de artık yeni bir maceraya atılmak gibi bir lüksü de yok. Tunç Soyer, “marka şehir” yapmak için yoğun çaba harcadığı İzmir’ini bir beş yıl daha yönetmeli... CHP yönetimine sesleniyorum:  Seçiminizi hakkaniyetli yapın ve onu “çantada keklik” şımarıklığından uzak tutun. ************ Hürol DAĞDELEN [email protected]