Evlilikte Asoh Savunması

Uçak iniş izni verilen piste yöneldi. Tekerleklerini açtı. Yaklaştı. Alçaldı. Pistin orta çizgisini, milim şaşmadan izlemeyi sürdürdü. Kuledekilerin şaşkınlıkla izledikleri şekilde, pistten 10 feet yükseklikte, pistin bitiş uyarı tabelalarını aştı ve San Francisco körfezinin içine kadar devam etti yolculuğuna. Yolcular denizin üzerinde devam ettiklerini anlayamadılar bile. Pilot uçağı sanki piste indirir gibi, yumuşacık indirdi denize, ancak körfezin 4 kilometre açığına. Yolcular durumu kavrayamadan, kapılar açıldı, şişme kaydıraklar açıldı. Yolcuların can yelekleri giymeleri istendi. Kulede verilen alarm ile kurtarma ekipleri harekete geçtiler, ancak pistin sonunda durdular. Sahil Muhafaza kurtarma gemi ve helikopterleri bölgeye hızla ulaştılar. Bütün yolcular ve mürettebat kurtarıldı ve botlara alındı. Üstelik uçağın altına hemen yerleştirilen su yastıkları ile, uçak bile zarar görmedi. Havaalanında basın, hava güvenlik yetkilileri, havayolu yetkilileri ne olduğunu anlayabilmek için kaptan pilot Kohei Asoh’u bekliyorlardı. Havayolu temsilcisi, Asoh’un 10 bin saatlik uçuş geçmişiyle, en deneyimli pilotlarından olduğunu ve hata yapmasının mümkün olmadığını, mutlaka teknik bir arıza olduğunu söylüyor, ‘Ancak bunu pilotlarla görüştükten sonra anlayacağız.’ diyordu. Diğer havayollarının teknik personelleri de bu konuyu tartışıyordu.   Kaptan Asoh soruşturma oturumunun basına açık olmasını istedi. Kabul edildi. Soruşturma Kurulu Başkanı sordu. ‘Kaptan Asoh, bize DC-8 Stretch Jet uçağınızı piste yüzde yüz doğrultuda, ancak körfezin 4 kilometre içine, nasıl indirdiğinizi anlatabilir misiniz? Kaptan Asoh bir süre düşündükten sonra şöyle dedi. ‘Çok güzel indirdim ama… Hani, siz Amerikalılar nasıl diyorsunuz … Ben bu işin içine sıçtım galiba!’ Sonra ayağa kalktı ve Doğu kültürünün tevazu ve onuruyla eğildi. Bu, sorumluluğu kabul ve özürdü. Şimdi dedi istediğinizi sorabilirsiniz. Salonda bir alkış koptu. Başkan gülümsedi ve ‘Oturum bitmiştir.’ Dedi. Yalana sapmadan, başkalarının üzerine atmadan, başka unsurlara sığınmadan, hatayı kabullenmiş ve sonuçlarına katlanmaya hazır olduğunu göstermişti. Hatayı ve sorumluluğu açıkça ve hemen kabul etmek ve sonucuna katlanmaya hazır olduğunu bildirmek, tarihe ‘Asoh savunması’ olarak geçti. Bu olayı sizlere aktardığım, Jerry B. Harvey’nin Abilene Paradoksu ve Yönetim Üzerine Diğer Meditasyonlar adlı kitabından, bir küçük anekdot daha gerekli konumuz için. Kitabın yazarı Jerry B. Harvey, Texas’ın uyuşuk 5607 nüfuslu Coleman kasabasından 4 kişilik bir aile olduklarını anlatıyor , yazar,eşi ve onun anne ve babası. Teksas cehennem gibi sıcak. Dışarıda kum fırtınası var. Klimalar yetmiyor ve nefes alınmakta zorluk çekiliyor. O kadar sıkılıyorlar ki, kayınpederi, ‘Haydi Abilene’e gidelim ve yemek yiyelim.’ diyor. Jerry gitmek istemiyor. İçinden, ‘Eyvah’ diyor, ‘Külüstür arabayla 75 kilometre git, 75 kilometre gel!’ diye düşünürken, eşi ‘Ne güzel bir fikir.’ deyince düşüncesini söylemekten vazgeçiyor. Uzun lafın kısası, herkes diğerlerini üzmemek için gitmek istemedikleri halde, ‘Olur’ diyorlar ve kimsenin istemediği yolculuğa çıkıyorlar. Felaket ve tozlu bir yolculuktan sonra herkes şikayetçi oluyor. Herkes bir diğerini, ‘Ama sen istemiştin. Ben de seni üzmemek için evet dedim.’ savunması yapıyor. Kimsenin istemeyip, yine de evet dediği durum bu paradoks. Yazar buna Abilene Paradoksu adını vermiş. Bir çok şirkette, kişisel ve toplumsal kurumda hiç kimse gerçek düşüncesini söylemeyip, desteklermiş gibi görününce, hiç kimsenin istemediği bir tercih yapılıyor. İnanılmayan, desteklenmeyen işler, konular, kararlar boş yere uygulanıyor. Yaşamımız Asoh cesaretini gösteremeyenler ve istemedikleri yolculuklara çıkanlarla dolu. Özellikle, Abilene Paradoksundaki gibi, önce yapıp sonra şikayet edenler, sadece birbirlerine tahammül edenlerdir. Tahammül saygı değil. Hoşgörü hiç değil. Mutlu bir yolculuk için yetmez. Asoh savunmasını, yalancı özürden de ayıralım. ‘Evet canımın içi, bütün sorumluluğu kabul ediyorum. Sen haklıydın ve her zaman haklısın. Çocuğu ben şımarttım. Paraları ben bitirdim. Yemeği de ben yaktım. Deprem de benim eserim. Kurtsk denizaltısı bile benim yüzümden battı. Tamam mı?’ tavrı, ‘Tek sen çeneni kapa!’ tavrıdır. Asoh savunması ve özrü değildir. Ailenizde, işinizde, partinizde, okulunuzda, kurumunuzda, kulübünüzde, arkadaşlarınızla aranızda, Asoh gibi davranabilir misiniz? ‘Davranabilirseniz, evlenebilirsiniz’ diyorum. * ‘Affet Tanrım benim Sana küçük şakalarımı, Ben de unutayım, Senin bana en büyük şakanı… Robert Frost (1874-1963) ‘Ormanın İçinden’ adlı şiirinden