İzmir’im ah İzmir’im…

Sonradan gelenler de İzmirli olur. Avrupalılar’ın bir lafı vardır. Kentli olabilmek, yedi kuşak boyunca o kentte yaşamaktır derler. İlginçtir… İzmir için bir kuşak yeter. İzmir bir göç şehridir aslında, bin yıllık yerlisi neredeyse yoktur. Herkes göçmendir. İzmir’in en önemli özelliklerinden biri, kısa bir müddet sonra yeni gelenleri hem kabul etmesi, hem de kimliğinin içine katabilmesidir. En büyük korkulardan biri ise “İstanbullulaşan İzmir”dir. Korkmayın. İzmir, İstanbullulaşmayacaktır. İstanbul’u düşünmek bile İzmirli olmayı güçlendirmektedir. Çünkü İzmirli, İzmir’in kıymetini bilmektedir. İzmirlileşen İstanbullular, yeni entegrasyon yolları geliştirmektedirler: “Yeni İzmirlilik”… Eski veya yeni İzmirliler. Boşverin metropollerin kokusuz domatesini. Domat yiyelim biz afiyetle. İzmirli olmak, İzmir’de doğmak değil, orada yeniden doğmaktır. Gelelim şu veya bu nedenle, benim gibi belirli bir yaştan sonra İzmir dışında yaşamak zorunda kalanlara. İzmir’i terk etmene rağmen, İzmir seni asla terk etmez. İzmir bir şehir değil; bir dünyadır çünkü. Victor Hugo’nun dediği gibi “İzmir bir prensestir… Bazen bir sevgiIi veya eş… Bazen kız kardeştir… Bazen de küçük bir kız çocuğu...” İzmir’e gâvur derler… Atam gibi sadece zeybek oynarken diz çöker İzmir. O yüzden gâvurdur kimilerinin gözünde… Gelelim Karşıyaka’ya. Ben Karşıyakalı’yım. Karşıyakalı olmak cesaret ister. Çünkü, Karşıyaka'yı Karşıyaka yapan da İzmir Körfezi’dir. İzmir bana, sana, ona, size, onlara -  tüm hayâllerimizin gerçek olduğunu hatırlatmak için vardır. Amcamdı rahmetli Tarık Dursun K. (Kakınç)… Babaanneme götürürlerdi beni babamla birlikte Domat Bastı yemeye. İstanbul’un kurutulmuşunu, Çorum’un yeşil domatesini istemiyorum ben. Domat Bastı’yı koruyalım, bana yeter.