Opera sever soyguncu: Hırsızlar Ordusu

Vatandaşlık adıyla Sebastian Schlecht-Wöhnert, Berlinli, kırklı yaşlarda genç bir adam. Sakin yaşamında, her gün banka tezgahı arkasında uyumlu çalışan tipik bir memur. Berlin’in gri gökyüzü altında sabahları işe giderken öğle yemeğine salamlı/salatalıklı sandviçini hazırlayan, yalnız yaşamında hiç renk olmayan birisi. Onun diğer kimliğine gelince işler değişir. Adı bir anda Ludwig Dieter olur. Şifreli kasaları tutkulu bir şekilde açmayı yaşamının en büyük eğlencesi haline getirmiş gizli bir kimliktir. Youtube kanalına gönderdiği kilit açma videolarıyla tıklanmayı beklerken, beklediğinden daha fazlası gerçekleşir. Onun bu tutkusunu fark edenlerin ise legal yaşamın sınırları içinde olmadıklarını anladığında artık çok geçtir. Güzel ve havalı banka soyguncusu Gwandoline (Nathalie Emmanuel) onu cazip bir şekilde ekibine ekler. Önce kızın çekiciliği sonrasında büyük tutkusu şifre çözücülüğünü kanıtlayacağı kasalar başını döndürür. Söz konusu kasalar Robert Wagner’in operalarına göre dörtleme olarak imal edilmiş Siegfried, Die Wallküre, Rheingold ve Götterdaemmerung adlı kasalardır. Münihli usta Hans Wagner hayranı olduğu operaların isimlerine göre yaptığı kasalarda mükemmeli yaratmıştır. En ufak zorlama karşısında kendilerini sonsuz kadar imha ederler. Bu mükemmeliyet ne yazık ki kimsenin fazla dikkatini çekmediğinden ustası sonunda kendini sonuncu kasasına kilitler. Netflix’de daha önce gösterime girmiş olan Zack Snyder imzalı “ölüler Ordusu”’nun karakterlerinden olan şifre çözücü Dieter’in hikayesini en başından öğreniyoruz. Zombilerin istilası altındaki Los Angeles’taki aksiyonlarda naif duruşu ve becerikli hareketleriyle çevresindeki, diğer sert adamlardan ayrı duran bir karakterdi. Bu sefer onun başkarakter olduğu “Hırsızlar Ordusu” aksiyonuyla, samimiyetiyle iyi ki yapılmış bir yan ürün dedirtiyor. Kasaların Wagner operaları eşliğinde açılması bugüne kadar yapılmış soygun filmlerinde rastladığımız en farklı ilginçliklerden. Hele en başta anlatılan kasaların yapımlarının ardındaki hikayeye bayıldım. Çoğu soygun filmindeki ekipler gibi benzemez karakter özellikleriyle bir araya gelen çilingir, sürücü, hacker ve soyguncu kız hoş bir harman olmuş. Yönetmenliği de üstlenen çilingir Mathias Schweighöfer farklı kentlerdeki aksiyon sahnelerinde Avrupa tarzını kullanmış ve çok iyi yapmış. Kentlerin dikkat çekici noktalarından gelen güzel görüntüler aksiyona retro bir hava vermiş. Aksiyon olsa da Avrupa anlayışı bir başka oluyor. Wagner opera müziğini insanlara hatırlatan filmin soygun türünde olması hoş bir yaratıcılık. Netflix çıtasının yükseldiği yapımlardan.  Dr.Emin Yeğinboy