Ayrılsak da beraberiz… 

Sinemanın efsane yönetmeni Ingmar Bergman 1973’de “Bir Evlilikten Manzaralar” adlı 6 bölümlük TV dizisi yaptı. Dönemin büyük İsveçli oyuncuları Liv Ullman ve Erland Josephson’ın olağanüstü performanslarıyla yaşananlar, dünyanın herhangi bir evinde, gecenin ortasında adeta evrensel bir evlilik manzarasıydı. Bergman dizinin çok beğenilmesi üzerine 3 saatlik bir sinema filmine dönüştürdü. Dışardan kusursuz gözüken, burjuva bir çiftin evlilik içi ilişkilerine Bergman gözüyle bakıyorduk. Gerçeklerin yüz yüze konuşulduğu, unutulmaz diyaloglarla bezenmiş bir senaryoydu. Bergman, yaşamında 5 evlilik yapmış, birçok aşk ilişkisi yaşamış, fırtınalı özel hayatından esinlenmişti. Evlilik üzerine söyleyecek, çok umut verecek sözleri yoktu Bergman’ın. İki insanın bir evlilik akdi ile yaşam boyu bir beraberliği sürdürebileceklerine inanmıyordu. “Aşk ve tutku tükenmese bile birliktelik zordur” diyordu. İnsanın yaşadığı kişisel dönüşümlerin, evliliğin kimliğini ve kimyasını nasıl değiştirebileceğini dobra diyaloglarla yansıtmıştı. Bu dizi ilk yayınlanmasından yaklaşık 50 yıl sonra yeni modern bir kimlikle karşımıza geldi. İsrail doğumlu yönetmen Hagai Levi öyküyü İsveç’ten alarak günümüz Amerika’sına taşıyor. Bu kez Jonathan (Oscar Isaac) ve Mira (Jessica Chastain) arasındaki evlilik hikayesini izliyoruz. Büyük bir şirketin ürün pazarlama müdürü olan Mira kazancı ve kariyeri iyi bir kadındır. Jonathan, felsefe dalında akademisyendir, evcil bir adamdır. Evde Mira’dan daha fazla vakit geçirmekte, tek kız çocukları Ava ile ilgilenmektedir. Dini inançları kuvvetli bir yahudidir. Tek kız çocukları Ava, dışardan sorunsuz gözüken bir çocukluk geçirmektedir. Bergman‘ın oğlu Daniel dizinin yeniden çevirimi için yaklaşık 10 yıl önce yönetmen Hagai Levi’le iletişime girmiş. Yönetmen Levi senaryonun yeniden yazım sürecinin uzun sürdüğünü, yazdıktan sonra ise bir süre rafta beklettiğini söylüyor. Bergman gibi Levi’de, kişisel deneyimlerinden esinlenerek senaryoya bazı değişiklikler getirmiş. Yaşadığı iki boşanmanın bunun için yeterli deneyim olduğunu söylüyor. Jonathan’ın dindar tarafını yine kendi inançlı tarafından yola çıkarak senaryoya eklemiş. İsveçli bir hikayenin güncel Amerika’ya uyarlanmasında en büyük fark mağdur gözüken tarafın cinsiyet değiştirmesi olmuş. Bu kez terk edilen erkek tarafı Jonathan oluyor. Tüm öykü tek evin içinde yaşanıyor. Olayları farklı mekan ve insanları görmeden, sadece karakterlerin anlatmaları ve diyalogları üzerinden izliyoruz. İnsanların bir şeyi söyleme şeklinin, içeriğinden daha önemli olduğu sahneler, anlatıma mükemmel bir esneklik getiriyor. Seyirci olarak “burada, ben nasıl reaksiyon verirdim ?” sorusunu düşündüğümüz anlar oluyor. Modern kadın artık edilgen bir rolde değil. Mira da sadece “Jonathan’ın karısı” olmadığı gerçeğini sözleriyle ve özgürlüğüyle vurguluyor. Fakat bir yerde ne olursa olsun kadın duygusallığı mutlaka ortaya çıkıyor. Doğasında var, elden ne gelir ki ? Prolog bölümlerinde ise dizi çekimlerinin arka planı, oyuncuların sete gelmesi gibi girişler var. Levi bunu spontan olarak düşündüğünü, seyirciyle arasındaki dördüncü duvarı böyle yıktığını ve “ bu şekilde sadece bu çifte özel olmayan, dünyadaki tüm çiftlerin başına gelebilecek olaylar” olabileceğini vurguluyor. Oscar Isaac ve Jessica Chastain’in evli çiftteki performansları oyunculuk ötesi “olmak” şeklinde tanımlanabilir. Juliard’dan okul arkadaşı olan ikili, müthiş bir kimya tutturuyor. Çekimler öncesi 2 aya yakın, bir TV dizisi için uzun sayılan okuma provaları yapmışlar ve çok tekrar çekim yapmadan kaydetmişler. Chastain kariyer başarısının büyüsüyle, öz güveniyle tutkularının peşinden gitme cesaretini gösteriyor. Öykü ilerledikçe ortaya çıkan duygusal kırılma anlarına geçişlerde olağanüstü oynuyor. Isaac daha durağan, duygularını ve davranışlarını kontrol edebilen, kendisiyle yüzleşebilen mantıklı bir karakter duruşu gösteriyor. Kararsız anları, itirafları muhteşem oyunculuk anları içinde eriyor. Levi sette oyunculukları üzerine herhangi bir ekleme, çıkarma yapmamış. Kendi oyunculuk hallerine bırakmış. Dizinin omurgası, orijinalini takip ediyor. 5 bölümün başlıkları bile aynı: “Masumiyet ve Panik”, “Poli”, “Gözyaşı Vadisi”, ”Cahiller” ve son bölüm “Gecenin Ortasında, Karanlık Bir Evde”  Her yönetmen kişisel hikayelerini anlatarak kendisiyle yüzleşir gerçeğine aşinayız. Bergman’dan sonra Levi’de onun ayak izlerinde ilerleyerek çok etkileyici, herkesin kendisinden bir parça bulabileceği bir dizi ortaya çıkarmış. “Tutkunun ve sevginin yaşamın vazgeçilemeyecek parçaları olduğunu unutmayın fakat evlilik başka bir mesele” diyor Levi. Aynen ustası Bergman gibi…   Dr. Emin Yeğinboy