Çöl gezegeni dünya düzeninden farklı değil 

“Dune: Çöl Gezegeni” ilki 1965 yılında yayınlanmış Frank Herbert imzalı 6 ciltlik bir eser. Temelde bir mesih yaratma efsanesi şeklinde başlayıp 10.191 yılında başlayan bir bilim kurgu romanı. İnsan hayal gücünün sınırlarını zorlayan uzay yerine çölü mesken tutmuş güç savaşları var. İlk film uyarlanması David Lynch gibi yaratıcılık sıkıntısı çekmeyen bir yönetmen imzasıyla 1984 yılı uyarlaması ne yazık ki oldukça başarısız ve yavan olmuştu. Sonrasında benzer destansı hikayeleri çok izledik : Star Wars, Yüzükleri Efendisi, Game of Throne vs… Hepsinin temelinde yatan ana kurgu bir imparatorluk hakimiyeti altındaki çeşitli federasyonların aralarındaki savaşları, entrikaları güç ve hanedan mücadeleleri var.

Hikâye, bütün evrene hâkim olan İmparator Şadam, Atreides Hanedanı’nın lideri Dük Leto, Harkonnen Hanedanı’nın lideri Vladimir Harkonnen, ticaretin yöneticisi olan GUILD, sosyal ve dinî görevleri olan Bene Gesserit Grubu ve Arrakis gezegeninin yerlileri Fremenler ile bir arada örülen ilişki ağını ortaya koyarak başlar.

Dune kendisinden esinlenilmiş birçok epik bilimkurgunun temelini kuran bir eser. Soylu ailesi çöl gezegeni Arrakis’in kontrolüne sahip olan Paul Atreides’in hikayesi Star Wars kahramanı Luke Skywalker’dan çok farklı değil. O da soylu ailesi katledilmiş üstün yetenekleri yavaş yavaş ortaya çıkan ve eğitilen genç bir adam.  Star Wars’taki birçok mono ekolojik gezegenlerin bu kez yer aldığı, İmparatora bağlılık yemini etmiş bir evren var. Rakip feodal aileler tarafından yönetilen bu federasyonlar arasındaki hükümranlık savaşları eksik değil. Çok değerli bir kaynağın tek üreticisi olan çöl gezegeni Arrakis'in kontrolü ise soylu aileler arasında son derece önemlidir. Bu baharat kaynağını (büyük olasılıkla petrol göndermesi) elde etmek isteyen feodal rakiplerden Harkonnen ailesi tarafından, Paul ve ailesine tuzak kurulur. Bu tuzağın sonucunda Paul'un ailesi darmadağın olur, firari hale gelir. Paul, ailesinin Arrakis’in kontrolünü yeniden kazanması yanında gezegene adalet getirmek için bir isyan başlatır.

Benzerliklerin sürüsüne bereket, Jedi rahiplerinin sihirli güçlerinin yerini Bene Gesserit tarikatı almış. Bunlar “sesi” gücünü kullanıyorlar. Star Wars’taki Tattoine çölü yerine çöl gezegeni var. Ejderhalar yerine bu kez çöl solucanları iş başında.

Bu uzun girişten sonra filme dönecek olursak. Muhteşem mekanlar, göz alabildiğine uzanan çöl doğası içinde yaşanan kum fırtınaları, savaşlar görselliği unutulmaz bir boyuta taşıyor. Kocaman taş blokların görkemle yükseldiği mekanlar içinde insan boyutları gittikçe küçülüyor. Destansı filmlerin eksik olmayan müzikal arka fonu, çölün monokrom renklerle görüntülenmesi filme rüyamsı bir atmosfer veriyor. Yönetmen Denis Villeneuve oyunculuklar dahil hepsi bir arada, görkemli bir film ortaya çıkarmış. Paul’ün sıklıkla gördüğü rüyalar ve kullanılan pastel renkler filme saykodelik bir hava veriyor. Villeneuve, karanlık ve ezoterik bir sinematografi sunuyor. Sanal alemde roman hayranlarını filmi daha şimdiden kıyaslamalara sokan, sahne sahne, romandaki anlatımla karşılaştıran yazışmalar başlamış. Romanı okumayan bir kişi olarak hikayeyi tek düze bulduğumu, söylemek durumundayım. Evet sahnelerin görsel etkileyiciliğini ve teknik ayrıntılarını IMAX bir ekranda izlemek çok keyifli bir deneyim. IMAX teknolojisi filmin kalitesine çok büyük katkı yapmış.

Oyunculuklar, takım halinde çok iyi. Tüm karakterlerde layıkıyla oturan bir kast var. Bazı oyunculara ayrı parantez açacak olursak Jessica’da İsveçli oyuncu Rebecca Ferguson, mesih adayı Paul’de Timothé Chalamet rol süresi uzun oyuncular olarak öne çıkıyorlar ve uyumları çok iyi. Tanınmaz bir makyaj içinde oynayan kötülük sembolü Baron Vladimir Harkonnen’de yılların ustası Stellan Skarsgard dikkati çeken bir performans sunuyor.

Sanat tasarımlarının mutlaka Oscar adaylığı alacağı bu filmin romanı okuyanları daha fazla içine alacağına inanıyorum. Hikayenin gelecek bölümlerde daha farklı açılımlar göstereceği muhakkak. İlk bölümde ayakları yerden kesmiyor.

Dr. Emin Yeğinboy