Çanakkale Zaferi

"Dur Yolcu! Bilmeden gelip bastığın Bu toprak, bir devrin battığı yerdir Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın Bir vatan kalbinin attığı yerdir (Bir Yolcuya- Necmettin Halil ONAN)   Anadolu yaylası tek vücut oldu. Anneler kuzularına kınalar yaktılar. ’’Onbeşliler’’, futbolcular, ‘’Tıbbiyeliler’’, Liseliler, cepheye koştular; gönüllü!.. Asla dönmeyi düşünmediler! Bir metrekareye 6 bin mermi düştü ‘’Nusrat’’, ‘’Hamidiye’’, ’'Mesudiye’’, Seyit Onbaşılı Conkbayırı, Kilitbahir, Anafartalar’ı, 57.Alay’ı ile o Çanakkale’de!.. Fransız Mareşal Foş’a “Bana 600 bin kişilik ordu verseler, Mustafa Kemal’in 50 bin askerinin üzerine gitmeye tereddüt ederim’’, bir ayağını ve kolunu kaybeden Anzak General Bridges’e de “Askerlerimiz! Türkler gibi mert bir milletle savaştığınız için daima iftihar edebilirsiniz.’’ dedirten zafer! O Çanakkale Savaşı ki, Tarihçi-Yazar Sinan Meydan’ın da dediği gibi; ‘’yıkık bir imparatorluktan çıkacak genç Cumhuriyet’in ilk izlerini taşır!’’   **   Çanakkale’de de kadınlarımız; Milli Mücadele’deki gibi birer Kuvvacı’dır. Cephede silah ellerindedir! Anzak mektupları, İngiliz, Fransız,Mısır gazeteleri hepsi birer kaynaktır. 25 Nisan 1915 çıkarmasında yaralanan bir denizci asker, kıyıdaki küçük bir evde, çarpışmalar sonucu ele geçirilen keskin nişancı bir kadın savaşçıyla karşılaşır. Mektubu şöyledir: "O, bir Türk kadın savaşçıydı ve durmaksızın saklandığı evden ateş ediyor, teslim olmuyordu. Yakalanana kadar, bir pencereden ısrarla ve özellikle de subaylarımızı hedef alarak ateş etmişti. Üzerinden öldürdüğü 16 askerin künyesi çıktı.”   **   Anafartalar Komutanı Kurmay Albay Mustafa Kemâl Atatürk, Çanakkale’de taarruz emrini şu sözlerle verdi: “Bu öyle alelade bir taarruz değil, herkesin başarılı olmak veya ölmek azmiyle harekete hazır olduğu taarruzdur. Size ben taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum!”   **   "Mehmetçik"... 18 Mart'ın da, bütün gelecek, 18 Martlar'ın da kahramanı odur! Çanakkale Boğaz Muharebesi'nin Kahraman Komutanı Cevat Paşa'nın 18 Mart 1937'de Cumhuriyet'ten Selahaddin Adil ile yaptığı röportajı alıntılayalım (Tarihçi Melike Bayrak Özçelik'e teşekkürler) "Çanakkale’de düşman denizaltısı gemileri ile bataryalarımızdan biri arasında bir mücadele olmuş ve düşman gemisi batmıştı. Fakat denizaltı gemisinin batarken atmış olduğu son mermilerden biri Mehmetçikler'imizden birinin pek yakınında infilâk ederek gözlerine isabet etmişti. Bataryaya gittiğim sırada Mehmetçiği yere uzanmış buldum. Kendisine seslendim hemen ayağa kalktı, ancak bana bakmıyordu. Yüreğim yanarak bu aslanın artık görmediği anladım. -Vah yavrum. Gözlerin rahatsız galiba, seni hastaneye göndereyim... dememe kalmadı. O her zamanki merd, her zamanki kahraman hali ile karşımda dimdik: -“Sen üzülme kumandanım. Gözlerimi, göreceğimi gördükten sonra kaybettim. Artık gam yemem.” dedi." General Cevat, bu yiğit sesi hala işitiyormuş gibi gözleri karanlıklara bakan pencerede; 18 Mart'ın sonunu anlattı; "Akşam mücadele bitti. Güneş Türk’ün zaferine şahit olmanın gururu içinde ufukta eriyordu. O anda zabit ve efrat bütün kahramanlarımızın neşelerini anlatabilmeme imkan tasavvur edebilir misiniz? O gece kimse gözlerini yummadı. Tarif edilmez bir azim ve gayretle ertesi gün devam etmesi muhtemel bir mücadeleye hazırlandık. Böylece uykusuz geçen gecenin sabahı, yani 19 Mart günü doğarken Mehmetçik gene topunun başında bekliyordu." Bir anekdot daha; "Çanakkale Gazisi Şerif Üngör anlatıyor. - Mustafa Kemal'i gördün mü? Gördüm. Topların başına geldi. - Size ne dedi? Korkmayın, onlardan korkmayın, Türk'ün gücüyle ezin!" dedi..."   **   Çanakkale Zaferi ile Dünya ve Türkiye tarihinde sahneye çıkan bu ülkenin ‘’En Büyük Değer’’i Mustafa Kemal’i hurafeler ve bilgi yanlışları, kerametler mucizeler ile -kimse- itibarsızlaştırmasın! Atatürk’süz tarih yazmak amaç olsa da, adını hutbelerde anmasalar da Çanakkale Atatürk’tür, gün bitmeden öleceğini bilen “Mustafa Kemâl’in Askerleri’nin” onurlu kavgasıdır! Mustafa Kemal Atatürk; Anafartalar, Conkbayırı’ndan, Arıburnu’ndan silinebilir mi? Asla mümkün değildir! Boşuna uğraşmasınlar. Başaramazlar! O Mustafa Kemâl ki, savaşı zaferle taçlandıran, her cephede inisiyatif alabilmiş yüksek öngörülü dehadır!..   **   Peki nedir Çanakkale’nin anlamı ? ‘’Çılgın Türkler’’de Turgut Özakman gayet net açıklamış; ‘’Çanakkale’nin; tarihin uğursuz akışını durdurarak, geciktirerek Milli Mücadele’ye zaman ve millete özgüven kazandırdığı; Kuvayı Milliye ruhunu hazırladığı doğrudur. Ama bu uğursuz akışı geri çeviren Milli Mücadele’dir . Milli Mücadele, yalnız bir Kurtuluş Savaşı değil, Çanakkale’nin de görkemli bir rövanşıdır.’’ Bize göre de ulus olma bilincimizi uyandırmış, özgürlüğe açılan yol olmuştur Çanakkale… Dünya’nın da geleceğini değiştirmiştir… Emperyalizme diz çöktürmüştür.   **   “Deniz deniz, dağ dağ Yazıdır. Çanakkale, Yeni Türkiye’nin önsözüdür!”ü ne güzel dillendirdiydi Ozan Fazıl Hüsnü Dağlarca… ‘’Anadolu bizimdir dalgalan bayrağımız’’ diye haykıran ‘’Kemâlin Askerleri’’ sayesinde kanlı yazıldı "kuruluşun senfonisi" Çanakkale! Yüzyıllarca silinmeyecek bir zaferdir!..   **   Çanakkale Zaferi'nin 106.yılında, "Çanakkale Geçilmez" gerçeğini Dünya'nın hafızasına kazıyan başta Gazi Mustafa Kemâl Atatürk olmak üzere, kanlarıyla eşsiz bir destan yazan tüm şehitlerimizi "Evrensel Şairimiz"  Ataol Behramoğlu'nun "Şehit Evinden Yükselen Çığlık " şiiriyle anıyorum. Rahmetle. Minnetle. Saygıyla...   "Şehit evinden yükselen çığlıkta Seslerin avuntusuz çırpınışı vardı. Daha dün bebek olan oğlunu Beşiğinde sallayan annenin Kanayan gözyaşları.   Bebeğin alnında biriken Minicik ter damlalarını kurularken Ona söylediği ninniler vardı.   Şehit evinden yükselen çığlıkta İncecik sırları vardı kız kardeşin Akran kardeşle paylaştığı   Ve küçük erkek kardeşin Ona söğüt dalından Düdük yontmayı öğreten Ağabeye hayranlığı.   Şehit evinden yükselen çığlıkta Kahırları vardı bir babanın Oğluna bir gelecek sunamayan; Varlığıyla gurur duyduğu Tekrarı saydığı kendi gençliğinin. Burkulan yürekler vardı Gök ekinken biçilen için.   Şehit evinden yükselen çığlığı -Nereye kazarsanız kazın Ve ne koyarsanız koyun adını- Gömemezsiniz hiçbir çukura; Ve örtemezsiniz üstünü Hiçbir bayrakla Ve hiçbir duayla..."