Tarihi Alsancak Stadı'na Mustafa Denizli yakışır

1939 yılında kullanımına başlanan ve ilk resmi lig maçına ev sahipliği yapması ve ilk golün atılması bakımından Türk futbol tarihinde çok önemli bir yere sahip olan İzmir Alsancak Stadı, yeniden hayatımızı girecek olmanın heyecanı içinde… 2014 yılında depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yenilenme aşamasına geçilen stat, futbolu seven her İzmirli ve her Egeli gencin anılarında önemli bir yer tutuyor. Bir  süredir adı Altay’la anılan Alsancak Stadı, çocukluğumuzda her İzmir takımının çimlerine indiği önemli bir futbol mabediydi… Karşıyaka’nın, Göztepe’nin, Altay’ın, Altınordu’nun, Yeşilova’nın, İzmirspor’un binlerce maçına ve şampiyonluklarına, Avrupa maçlarına, Göztepe’nın fırtına gibi estiği, Fuar Şehirleri Kupası’nda yarı finale dek yükseldiği büyük başarılara tanıklık eden Alsancak stadı, yeni yüzüyle İzmir futbolunun daha nice başarılarına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Yeniden UEFA standartlarına yükselen Tarihi Alsancak Stadı 26 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla yeniden futbola dönüyor. Yaklaşık 130 milyon TL'ye mal olan İzmir Alsancak Stadı'nda 10 loca, 4 soyunma odası, 2 hakem ve 4 antrenör odasının yanı sıra UEFA ofisleri, 100 kişilik çok amaçlı salon ve yeme-içme alanları ve 7 ticari alan bulunuyor. Yeni dönemde de Altay’ın kullanımına açılacak olan statta Altınordu’nun da maçlarını oynayacağı belirtiliyor. HER GENCİN BİR ANISI VARDIR Tarihi Alsancak Stadı’nda, pek çok maç izledim, pek çok da futbolcu… Bu isimler arasında Metin Oktay, Cengiz Kocatoros, Gürsel Aksel ve Mustafa Denizli ilk aklıma gelen ünlü futbolular… Metin Oktay’ı 8 yaşımda Galatasaray formasıyla bir Altınordu maçında izlemiş ve ondan çok etkilenmiştim… Gode Cengiz ise bir Karşıyaka efsanesiydi… Çocukluğumda bir şampiyonluk maçında onu izlemiş ve onun takım aşkına hayran kalmıştım. Gençliğimin efsane ismi ise Altay’lı Büyük Mustafa’ydı. Topu ayağına bu kadar yakıştıran bir futbolcu görmedim… Fırsat buldukça onu izlemeye giderdim; hırsı, kornerden golleri ve milimetrik paslarıyla bir futbol resitali sunardı taraftarlarına… Altay onunla özdeşleşti. Takımına etle kemik gibi bağlıydı… Pek çok takım transfer etmek istedi onu İstanbul’a… Ama gitmedi, sadece bir yıllığına futbolu bırakmaya gitti Galatasaray’a… Onun bu gidişi Türk futbolunu dünyaya açan, hücum futboluna yeni bir kimlik kazandıran, Türk futbolcusuna ‘cesaret’ aşılayan bir futbol adamının doğuşuna da öncülük edecekti. Ve İzmir’e, “dünyaca ünlü bir teknik adam” yetiştirme onurunu… Bugün, Mustafa Denizli, hayatının en olgun döneminde bir teknik adam olarak yine Altay’ın Süper Lig’de başarısı için ter döküyor. Hayatını adadığı takımı için… Şimdi yetkililerden tek isteğim bu stada Mustafa Denizli’nin adının verilmesi… Yeni çizgileriyle bu çağdaş futbol mabedine de, çağdaş bir futbol adamının adı yakışır diye düşünüyorum. Üstelik bunu şimdi söylemiyorum. Sanıyorum ilk söyleyenlerdenim… Bizimİzmir dergisinin temmuz sayısında, “Alsancak Stadı’na Mustafa Denizli’nin adı yazılmalı” başlığıyla bir yazı kaleme almıştım, İzmir futbolunu da tarihi bir süzgeçten geçirerek… Bir futbolsever olarak bu talebimde ısrarcıyım. İşte o satırlardan Mustafa Denizli hocayla ilgili yazdıklarımı bir kez daha tekrarlıyorum… MUSTAFA DENİZLİ’NİN ADI YAZILMALI “1914 yılında kurulan Altay, Türk futbolunun mihenk taşlarından biri oldu her zaman. Alt yapısında Türkiye’ye mal olmuş pek çok futbolcu yetiştirdi.. Mustafa Denizli, Ümit Kayıhan, Erdi Demir, Ayfer Elmastaşoğlu, Alpay Özalan, Necati Ateş, Çağdaş Atan, Hayrettin Demirbaş, İbrahim Akın bu isimlerden en ünlüleri… Altay, Süper Lig’de şampiyon olamadı ama başta Türkiye Kupası olmak üzere pek çok başarıya imza attı. Bir Alsancak takımı olan Altay, İstanbul takımlarıyla birlikte uzun süre Süper Lig’den düşmeyen bir İzmirliydi. 2003 yılında bu ünvanını kaybetti ama bu yıl yeniden, eski öğrencisi Mustafa Denizli’nin teknik adamlığında yeniden yükseldi. Umarım, eskisi gibi yine kök söktürür İstanbul takımlarına… Benim burada üzerinde durduğum kişi, Mustafa Denizli… *** Çeşmeli olan Mustafa Denizli, Altay’ın Büyük Mustafa’sıydı. 70’li yıllarda pek çok başarıya imza atan Altay’ın en başarılı ismiydi. Hem takımın ağabeyi hem de frikik gollerinin ustasıydı. Top ayağına çok yakışıyordu, kornerden golleriyle isim yaptı. Birçok kez attığı gollerde takımını tehlikeli bölgeden uzaklaştırdı. 1980 yılında gol kralı oldu, 17 yıl Altay’ın başarısı için ter döktü. Pek çok talibi vardı ama o Altay’ı bırakmak istemiyordu. Özelikle İzmir’den ayrılmak fikri onu deli ediyordu. Pek çok teklifi geri çevirdi… Galatasaray’ın ısrarları sonucu, futbolu bırakmasına yakın Cim Bom’a transfer oldu.  Takımından uzak kalmak kahretmişti belki Denizli’yi ancak bu transfer onu, dünyaca ünlü bir teknik adam yapacaktı. Galatasaray’da bir yıl top koşturan Mustafa Denizli, takımın başına bir Alman efsanesi olan Derwall’in gelişiyle teknik adamlığa doğru yol aldı. Kader ağlarını örüyor, Türk futbolunu Avrupa’da söz sahibi yapacak bir teknik adam geliyordu. 3 yıl Derwall’in yardımcılığını yapan Denizli, 1987 yılında Galatasaray Teknik Direktörü oldu ve o yıl teknik adamlıktaki ilk şampiyonluk başarısını tattı. Bu, Avrupa’da ses getirecek başarıların öncüsüydü. 1987-1988 sezonunda zorlu maçların ardından, o zamanki adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası’nda Galatasaray’ın yarı final oynamasında başrolü oynayan Denizli, göze hoş gelen hücum futboluyla adını Avrupa’ya yazdırdı. Bu çıkış Türk futbolunun da, kulüpler bazında bir Türk takımının da Şampiyon Kulüpler Kupası’nda ilk başarısıydı. İlk Avrupa imzasıydı. Mustafa Denizli, “Kimseden korkumuz yok, her takımı yenecek güçteyiz” sloganıyla, Türk futbolu Avrupa’da yeni bir sayfa açtı. Denizli, aynı takımla 3 yıl sonra da Kupa Galipleri Kupası’nda çeyrek final oynadı. Mili takımlar bazında da, Avrupa Şampiyonası’nda ilk kez Mustafa Denizli ile çeyrek final oynadı Türkiye… Denizli yönetiminde, Türk futbolu altın devrini yaşadı. Bir başka İzmirlinin, Metin Oktay’dan sonra futbolda yaptığı devrim meyvelerini verdi, diğer teknik adamlara örnek oldu. Galatasaray’ın dışında, Fenerbahçe ve Beşiktaş’la da şampiyonluk yaşayan Mustafa Denizli, en büyük mutluluğu ise bu yıl, yetiştiği kulüp olan Altay’ı 1.Lig'de şampiyon yaparak yaşadı. Altay’ı Play-off’tan Süper Lig’e taşıyan Mustafa Denizli, maç sonunda futbolcuların omuzunda gözyaşlarını tutamadı. Hücum futbolunun mimarı, duygularını ise şu sözlerde anlatıyordu: “Birçok şampiyonluk yaşadım. Ancak takımım Altay’la yaşadığım bu mutluluğun tarifi yok.” TUTKULU BİR ALTAYLI Mustafa Denizli tutkulu bir Altay’lıydı. Yıllarca ter döktüğü Alsancak Stadı ise futboldaki yuvası… Her İzmirli gibi doğup büyüdüğü İzmir hayranıydı… Türkiye’de birçok takımda, Avrupa’da, Almanya'da, İran’da Azerbaycan'da görev yaptı, rehberi hep İzmir’di. Hoşgörüsü, mütevazi tavrı ve bilge kişiliğiyle İzmir’i temsil etti. Şimdi size bir önerim var: Bir süredir yenileme çalışmaları sürdürülen emektar Alsancak Stadı, yeni dönemle birlikte kapılarını futbola yeniden açacak… Sanıyorum stadı, Altay le Altınordu birlikte paylaşacak. Bu stat Türk futbolunda devrim yapan bir İzmirlinin adını taşımalı bence… Diğer iki futbol efsanesi Fatih Terim ve Şenol Güneş, adlarının verildiği statlarla gurur duyarken, hayatını futbola adayan Mustafa Denizli’den bunu esirgemeyelim. Alsancak Stadı’na 17 yıl ter döktüğü Mustafa Denizli’nin adı yakışır… Tıpkı, Gürsel Aksel’iyle gurur duyan Göztepe gibi… Her İzmirlinin de bu gurura ortak olacağına hiç kuşkum yok.” *** Sözün özü: Mustafa Denizli, Tarihi Alsancak Stadı’nın çimlerinde yetişen, Türk futbolunun dünyaya açılan önemli bir değeridir. Adının ‘ölümsüzlüğe’ yazılmasına katkı koyalım…
Hürol DAĞDELEN [email protected]