Radyocu Ulvi’nin sözü bitmez

Türkiye’de; Eski’si, Yeni’si farketmez; gazetecilik hep zor iştir. Çileli meslektir gazetecilik... Oysa basın özgürlüğü; demokrasinin ön koşulu değil midir? Gazetecilik; kamuoyu oluşturmak, düşünce özgürlüğünü, eleştiri hakkını köreltenlerle mücadele değil midir? Yanıtlayalım hemen; bizim ülkemizde değildir!..   *** Dün gece virüsün çaba harcamasına gerek yoktu gerçekten. İki günlük sokağa çıkma yasağı ilân edilince; ‘’Biz bize yettik’’, sokaklara doluştuk maskesiz, sosyal mesafesiz! O saatlerde Menemen’de evinin yakınindaki markete süt almaya inen ‘’radyocu’’ meslektaşımız Ulvi Tanrıverdi bir kişinin yumruklu saldırısına uğradı, yere düştü, hastanelik oldu, görgü tanıklarının ifadesine göre de şans  eseri ölümden döndü. Saldırgan yakalandı, karakol ifadesinden sonra elini kolunu sallayıp çıktı gitti!..   *** Peki neden saldırıya uğramıştı Radyocu Ulvi? Son günlerde programlarında yerel yönetimi eleştiren, sorular soran gazeteciydi Radyocu Ulvi. Bir süredir de hedefe oturtulmuştu, tehditler aldıgıni paylaşıyordu. Oysa, Ulvi Tanrıverdi yıllardır işini yapan bir gazeteciydi. Bugüne kadar kimsenin adamı olmamıştı, yalakalık yapmamıştı güç odaklarına. Ona göre; bundan büyük sebep olmazdı ki!..   ** Ulvi ile defalarca konuştum olayın ardından. ‘’Yıldıramazlar doğrularımdan ‘’ dedi her defasında. Ve ekledi; ‘’Gazetecilik beğenilmeyen hoşa gitmeyen soruları sorma, saklanılan gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Ben bunu yapmaya çalışıyorum yerel bir gazeteci olarak, güçlüklere karşın. İngiliz gazeteci-romancı George Orwell’in ifadesini anımsatırım; ‘Gazetecilik; birilerinin basılmasını istemediği şeyi yayımlayabilmektir. Geri kalan her şey, halkla ilişkiler faaliyetidir!’’   *** Ulvi, son konuşmamızda da o muhteşem ses tonuyla Hüseyin Avni Dede’nin unutulmaz dizelerini okudu telefonda; ‘’hiçbir zaman hepimize mangal yürek/ hepimize kağıt kalem/ yazacağız yazacağız yazacağız/ uzun zaman...’’   *** "Mesleği amaç değil, varacakları yerde çabucak inebilecekleri bir araç olarak görüp kullananlar, sömürenler gazeteci - mazeteci olamazlar!" derdi Kaya Çelikkanat Ustam. Ne doğru! "Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır!" Bu tümce de Mustafa Kemâl Atatürk tarafından 91 yıl önce söylenmiştir. Medyanın özgür çalışamadığı toplumlarda da demokrasiden söz edilmez! Dolayısıyla okur/izleyici/dinleyici için soru sormayandan gazeteci olmaz! Gazetecilik; beğenilmeyen hoşa gitmeyen soruları sorma, saklanılan gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Yarım asırı geçen gazetecilik yazarlık  ömrüyle de Meslek Büyüğüm Ustam Okan Yüksel'e göre de; "Ağır işçiliktir gazetecilik!.."   *** Gazetecilikten başka işi olmamış gazeteciler" olarak, bildiklerimizi, gördüklerimizi, düşündüklerimizi -samimiyetle- yazmayı sürdüreceğiz! İnatla... Dirençle... Çünkü -okur için yapılan- meslekte sessizlerin sesi gazetecinin sözü asla bitmez. Yaşadığımız çağın tanığı olmaya devam! Şair Ataol Behramoğlu’dan alıntılayalım; "Kötülüğün her türlüsü, adı üstünde, kötülüktür. Ama ikiyüzlüsü, sinsi ve sinik olanı, sanki değilmiş gibi olanı, en kötüsü, en alçakçasıdır… Bugün yaşanmakta olan budur!.."   *** Ulvi Tanrıverdi, beynini ve yüreğini gazeteciliğe, radyosuna ve insana adamıştır. Asla da yalnız değildir. Unutmayın! Gazetecilerin Sözü Bitmez! Radyocu Ulvi’nin de!..