Avrupa’nın sadece bahçesi değil meyve sanayicisi de olabiliriz

Bundan tam yedi yıl önce yazmıştım ancak hala başaramadığımız için tekrar bugün kaleme almak istedim. Türkiye’nin yaş meyve sebzeden ziyade konserve, makarna, sosis, peynir, kurutularak işlenmiş meyve ve sebzeler gibi daha yüksek katma değerli ürünleri ihraç etmesine gereksinim bulunuyor. Bunlar içerisinde meyve suları da önemli bir yer tutuyor. Koronavirüs salgını sebebiyle büyük bir ekonomik kriz geçiren ve bunu henüz atlatamayan AB’de siyasetin yanı sıra tarım da gündemin önemli ayağını oluşturuyor. AB’nin gereksinim duyduğu ürünlere bakıldığında, Türkiye’de üretilen tarımsal ürünlerin, AB standartlarına daha uygun olması nedeniyle tedarikçi diğer ülkelere göre daha çok tercih edildikleri görülüyor.   Fırsat kaçırılmış değil   Ayrıca yaşlı bir nüfusa sahip olduğu için işgücü sorunu olan, desteklerinin önemli bir kısmını özellikle salgın nedeniyle emeğe harcayan, AB’nin tarım ve gıda üretimini azaltmak mecburiyetinde kalması Türkiye için iyi aslında bir fırsattı. Şayet Türkiye bu fırsatı iyi değerlendirseydi Avrupa’nın meyve sanayicisi olabilirdi. Ancak yine de fırsat kaçmış değil. Eğer güvenli ve kaliteli ürün üretiyorsanız pazarda her zaman şansınız var demektir. AB’de insanlar artık vişne, çilek, elma toplamak istemiyorlar. Kişi başı ortalama 27 litre olan AB’nin meyve ve meyve suyu ihtiyacını karşılamak için seferber olunması gerekli.   Endüstriyel ürün önemli   Türkiye gerek iç pazara gerekse tüm AB’ye yetecek kadar meyve potansiyeline sahip. Ancak ağırlıklı olarak iç pazar düşünülüyor. Üretim hala sofralık çeşitlerle yapıldığı için meyve suyu maliyetleri yüksek oluyor. Fiyat pahalı olunca da diğer ülkeler meyve suyu almak istemiyorlar. Bunu için devletin endüstriyel meyve ve meyve suyu üretimini desteklemesi gerekiyor. Çünkü yılda yaklaşık olarak üretilen 18 milyon ton yaş meyvenin ancak yüzde 10’u ihraç ediliyor, yüzde 5’i de meyve suyuna işleniyor. Diğer taraftan Türkiye’de yılda 70 milyar lira değerinde 49 milyon ton sebze ve meyve üretimi yapılıyor. Ancak piyasaya sunulan bu ürünlerin 18 milyar TL değerindeki kısmının yüzde 25'i ambalaj ve sevkiyat eksiklikleri nedeni ile telef oluyor. Bunun için özellikle eksik olan soğuk hava depolarının acilen kurulması gerekiyor. Bütün bunlar düşünüldüğünde Türkiye neden meyve, özellikle de katma değeri arttıran meyve suyu, meyve konsantresi üretiminde dünyada lider bir konuma gelmesin? Her zaman söylediğimiz gibi bir ülkenin kalkınması öncelikle tarıma dayalı sanayi ve yüksek teknoloji gerektiren ürünlerle olabilir. Bu arada sizin, kıymetli ailenizin, akrabalarınızın yeni yılını kutlar, kovidsiz, savaşsız bir yıl dilerim…   Prof. Dr. Harun Raşit Uysal Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi [email protected]