Ot avcılığı yok oluyor

Ege Bölgesi'nde ot mevsimi başladı. Yabani otların şifaları ve yararları sürekli gündemde tutuluyor ancak bu otları tanıyıp, toplayanların, usulüne göre toplayanların sayısı gün geçtikçe azalıyor. Semt pazarlarında gördüğümüz otların sayısı hem iklim ve  çevresel koşullar hem de tüm ot çeşitlerini bilenlerin bu dünyadan göçüp gitmesi  nedeniyle her geçen gün azalıyor. Ege Bölgesi'ne baktığımızda yüzlerce ot çeşidi, binlerce faydasına rağmen doğada öylece duruyor ama toplayanı yok. Semt pazarlarında radika, semizotu, arapsaçı, deniz börülcesi, gelincik, turpotu, şevketi bostan, hardal, ebegümeci, sarmaşık en bilinen ve bol bulunan otlar. Bunların dışında kişniş, gelincik, yabani pırasa, yabani sarımsak (köremen), deve dikeni, kenker, deniz fasulyesi, saçalan, yabani kereviz, acı turp filizi, radika filizi, adaçayı çeşitleri, kekik çeşitleri, defne tohumları, çiriş gibi yüzlercesini tanıyıp toplayabilen yok ya da çok az sayıda pazarlara geliyor. Yabani ot avcılığı konusunda semt pazarlarında rehberler görevlendirme, ilçe ve beldelerde ot avcılığı turları düzenleyerek köylü kadınlarımızla bu konuya meraklıları birleştirme, ot yemekleri pişirme ve tanıtma gibi konularda İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde hala ot potansiyeli bulunan yerlerde etkinlikler düzenlenmeli. Yabani otları yemek ve alternatif tıp konusunda hala bilen ve yaşayan kişilerin bilgileri derlenip, toplanmalı. Gastronomi ve halk kültürü açısından son derece önemli bu konuda vakit geçirmeden üniversitelerle ortak çalışmalar yapılması gerekiyor. Köylerimizde ninelerimiz hala kudret narı, kantaron yağı, adaçayı, kekik gibi şifalı otlarla macunlar, damıtma sular ile şifa saçıyorlar. Ancak ebediyete intikal eden her nine çok değerli bilgi birikimi ile aramızdan ayrılmış oluyor. "Kocakarı ilacı" olarak küçümsenen bu değerli bilgiler aslında farmakaloji biliminin temelini oluştursa da yeterli ilgiyi ve değeri görmüyor. Halk kültürümüzü sözlü olmaktan öteye taşıyamadığımız için değerli bilgilerimiz yok olurken aslında bilmeden, görmeden fakirleşiyoruz. Çok değerli halk kültürü bilgi hazinemizi korumak ve gelecek nesillere taşımak için bir şeyler yapılması gerekiyor. Bu yazıyı kaleme almamın en önemli sebebi; semt pazarında otçu teyzeden alışveriş ederken yanıma gelip tarif ve ot ismi soranlar oldu. Bu konuda yardımcı olacak birilerine ihtiyaç duyuyorlar. Belediyeler bence bu konuya üniversiteler ve yaşayan otçu ninelerimizle işbirliği yaparak el atmalı.