Algı mı, olgu mu?

Genel seçimlere yaklaşık bir buçuk ay kaldı. Ciddi bir yarış var önümüzde: R. Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve imza toplayarak bu yarışa katılan Muharrem İnce ve Sinan Oğan arasında. İlk turda sonuç alınır mı? İbre ikinci turdan yana. Adayların hepsi birbirinden iddialı. O iş tamam, onlara göre, biz gidelim, yatalım.

Seçimler arifesinde şöyle bir genel durum değerlendirmesi yapmak yerinde olacaktır: 20 yıllık iktidarı boyunca hiç seçim kaybetmeyen bir aday ve onun karşısında güçlü rakip olarak, hep kaybetmiş, sadece son yerel seçimlerde aldığı ciddi oylarla fark yaratmaya çalışan muhalefetin adayı.

Bugüne kadar bütün seçimlere kesin zafer gözüyle giren Erdoğan’ın bu seçimlerde durumu biraz kritik anlaşılan; Küçük oylara da ihtiyacı var. Seçimlere yeni müttefiklerle girmek için hamlesini yaptı: Hüdapar ve Yeniden Refah Partisi’ni bünyesine kattı. Ee zor oyunu bozar. Oyuna yeni giren bu partiler, hem ittifaktaki milliyetçiler yönünden yumuşak karın, hem de insan/kadın hakları ve radikal dinci örgütlere yakınlığıyla karın ağrısı. Asrın liderimiz(!) makyavelist yaklaşıyor bu seçimlere: İktidara giden her yol mübah diyor yani.

An itibarıyla fotoğraf şöyle görünüyor: Bu seçimde ilk defa Erdoğan tedirgin, kaybetme riskinin farkında. Kılıçdaroğlu da Yavaş ve İmamoğlu stratejik taktiğiyle geçmişe oranla şanslı görüyor kendini. İnce ve Oğan da boylarının ölçüsünü alacak, kendilerince.

Bundan önceki tüm seçimlere % 60 oy oranıyla giren Erdoğan, % 40 civarında oy oranıyla giren muhalefetle kedi-fare oyunu oynuyordu. 14 Mayıs öncesinde tam tersi bir tablo yaşanıyor: % 60 muhalefetin oyu, % 40 iktidarın oyu.

Bu güne kadar ne oluyordu? Erdoğan yüksek oyunu düşürmemeye, muhalefet düşük oyunu yükseltmeye çalışıyordu. Şimdi tam tersi, kazın ayağı öğle değil gibi bu seçimlerde yani. İktidar oyunu yükseltmek için uğraşacak; muhalefet oyunu düşürmemeye çalışacak. Eşyanın doğası gereği zor bir süreç kararsız seçmenleri bekliyor.

Şanslıyız diyorum bir ay kadar: Ramazan ayı boyunca asrın liderimizden(!) muhalefet için kaba, kırıcı, kötü sözler duymayacağız, diye düşünüyorum. Yani öyle umuyorum.

Propaganda sürecinde iktidar, hızla deprem yaralarını sarmak, çalışanların, emeklinin ekonomisini düzeltmek için hamleler yapacak;  muhalefet de ekonomiden, geçim sıkıntısından dem vuracak. Ciddi bir hayat pahalılığı var: etin, peynirin, sütün beyin yakan fiyatlarını burada uzun uzun yazmayalım. Mutfakta yangın var; ancak seçmen bu yangını mı dinleyecek yoksa algı mı, olgu mu geçerli olacak. Boş tencere, iktidarı götürecek mi? Sanmıyorum.

İktidarın, televizyonlarla tüm evlere girerek- algı yönetimiyle- seçmenin dikkatini gerçeklerden uzaklaştıracağına inanıyorum, at gözlüğü misali. Muhalefet ne mi yapar? İYİ Parti’nin bugüne kadar yapageldiğini: Tek tek seçmene dokunmak. Alanlarda güven telkin ederse, şansı olur gibi.

Seçimleri kazananın algılar mı, oldular mı olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Ne zaman adam oluruz…

Geminin dümenini yolcular arasından seçtiğimiz birine değil; işin ehline, kaptana verdiğimiz zaman.

--------------

27.03.2023

Namık Budak

[email protected]