İntegral Koordinatörü Yaldız: Tüm Batı bölgelerinin kırmızıya boyanmasında Özgür Özel’in büyük rolü var

Egeli TV’ye konuk olan İntegral Araştırma Koordinatörü Ümit Yaldız Ege illerinin kırmızıya boyanmasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in büyük rolü olduğunu söyledi. Yaldız ekonomik sıkıntılar nedeniyle CHP’yi çok ağır bir yerel yönetim sınavı beklediğini de vurguladı.

  • | Son Güncelleme:
  • | Egeli Gazete

EGELİ GAZETE- İntegral Araştırma Kuruluşu Koordinatörü Gazeteci Ümit Yaldız Egeli TV’de katıldığı programda önemli açıklamalar yaptı. Yaldız, “İzmir’de CHP’nin Büyükşehir ve 28 ilçe belediyesini kazanmasında Özgür Özel’in emeği çok büyük. 9 tam gün çalıştı. Hamza Dağ’ın rakibi Cemil Tugay’dan çok Özgür Özelmiş gibi bir algı oluşturdu. Manisa’da da Ege Bölgesi’nde de çok çalıştı. Tüm Batı bölgelerinin kırmızıya boyanmasında Özgür Özel’in büyük rolü var. İzmir’deki seçmenin endişe katsayısını yükseltti. İzmir’de rejimsel endişe katsayısı var. Yaşama müdahale ediliyor. Özgürlükler elden gidebilir korkusu var. Hamza Dağ gelirse TÜGVA, TÜRGEV, Okçuluk Vakfı gelir gibi konuşmaları kentin her bir noktasında yaptı, televizyonlarda dile getirdi. Batı seçmenindeki endişe düzeyini yükseltti” dedi.

CHP’Yİ ÇOK AĞIR BİR YEREL YÖNETİM SINAVI BEKLİYOR

CHP açısından bu kadar çok belediye başkanlığı kazanmanın hem bir talip hem de aynı zamanda bir talihsizlik olduğunu belirten Yaldız şu bilgileri verdi: “Belediyelerin gücünü, imkanlarını, bütçe durumlarını görüyoruz. Birçok belediye maaş ödeyememe noktasında. Personel maaşı ödeyen belediyelerin başarılı sayılacağı bir döneme giriyoruz. Kamu yatırımlarında kemer sıkılacağı, sıkı para politikalarının uygulanacağı bir döneme giriyoruz. Seçmen Hükümet’e ‘Sen belediyeleri falan bırak kardeşim.’ Sen ekonomiyi düzelt. Belediyeleri bu partiye veriyoruz. Parti burayı düzgün yönetirse iktidarı da ona veririz. Aslında demokrasilerde çok daha önce olması gereken bir zemini yarattı seçmen. Demokrasiler böyledir. Muhalefet iktidarların hemen ensesindedir. İlk defa bu oluyor 22 yıldır. İmkanlar dar. Koşullar yeterli değil. CHP’yi çok ağır bir yerel yönetim sınavı bekliyor. Çok doğru yönetilmesi gereken bir süreç. Mutlaka Hükmet yine defans yapacak. Ankara’daki kimi muslukları kapatacak. 5 yılın sonunda CHP’li belediyelerin ortaya çıkaracağı memnuniyet Türk siyasetinin gidişatına yön verecek. CHP belediyelerinde süreç fiyaskoyla sonuçlanırsa CHP bir 20 yıl daha muhalefete mahkum olabilir. CHP belediyeleri makul ölçülerde başarı ortaya koyabilirlerse ülkeyi de yönetebilecekleri algısını güçlendirirler. Kenti yönetiyoruz, ülkeyi de yönetelim algısını güçlendirirler. İktidar da özeleştiri sürecini başlattı. Erdoğan’ın başka konuşmasını da cesaretli buldum.”

 

YEREL SEÇİMLERDE 35 YIL SONRA İKTİDARA VERİLEN AYNI MESAJ

Sebep sonuç ilişkisi açısından analiz yapıldığında bu seçimlerin 1989 yerel seçimleriyle çok benzeştiğini vurgulayan Yaldız “O seçimlerde de dönemin sosyal demokrat partisi SHP belediyelerin önemli bir bölümünü kazanmıştı. ANAP’ın tek başına iktidar olduğu, yüzde 40’ların üzerinde oy aldığı bir dönemdi. Ama Türkiye’nin zamlarla, enflasyonla tıpkı bugünkü gibi inim inim inlediği bir dönemdi. SHP limon kampanyasıyla, “Vatandaş limon gibi sıkıldı” dedi. Türk siyasi tarihinde yapılmış en büyük siyasi iletişim kampanyalarından biriydi. Halkın ekonomik krizlerle, hayat pahalılığında limon gibi sıkıldığı, posasının çıkarıldığı anlatıldı. Bu kampanyayla Turgut Özal’ın partisi ANAP’a karşı ezici bir üstünlük kurdular. Hiç akla, hayale gelmedik illeri aldılar. O Türkiye’de bulunan 67 ilin 39’ununun belediye başkanlığını kazandılar ve birinci parti oldular. ANAP yarıya eriyerek yüzde 21.80’e düştü. ANAP’ın meruiyeti sorgulanmaya başladı. Erken seçime zorlandı” diye konuştu.

 

AK PARTİ’NİN RAKİBİ EKONOMİYDİ

İktidara verilen mesajın sebebinin 1999’da da bugün de aynı olduğunu vurgulayan Yaldız, “O mesaj ekonomidir. Bu mesajı 17 Mart’ta Egeli TV’de vermişti. 18 Mart tarihli Egeli Gazete’de de bu konu manşet olmuştu. Biz İntegral olarak 18 Mart’ta ‘geliyorum’ diyen o dip dalgayı ölçmüştük. Ben İzmir’de de AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ’ın rakibi Cemil Tugay değil, ekonomidir dedim ben. Bu büyüklükte bir oy farkını ben kendi adıma bekliyordum. Türkiye’de benim için de Afyon gibi, Adıyaman gibi, Bartın gibi sürpriz olan yerler var. Ankara’da 30 puan fark beklenebilirdi. Çünkü Mansur Yavaş’ın Cumhur İttifakı mahallesini de dağıtan bir aday olduğunu daha Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bile ölçmüştük. Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı adayı olsaydı, Cumhur İttifakı’ndan yüzde 20-25 oy zaten alıyordu. MHP kökenli olduğu için ekstra oyu var. Dürüst bir başkanlık yaptı. Ankara’nın hakkını, hukukunu korumaya çalışan güven veren bir isimdi. Turgut Altınok’un 600 dairesi çıkınca çarpan etkisi yapmış olabilir. ‘600 dairesi olan biri 10 bin lira maaş alanın halinden nasıl anlayabilir?’ şeklindeki politik söylem daha yerleşmiş olabilir. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun zaten partiler üstü bir kimlik olduklarını, dolayısıyla da Ankara ve İstanbul’da seçimi kazanmanın CHP için sorun olmayacağını anlattık. İzmir’de sorunlar olduğunu söylemiştik. O sorunlar tabelaya yansıdı. Oy kullanmadaki yüzde 10’luk düşüşe rağmen iktidar partisi seçmenin yoğunluklu olarak sandık boykotu yapmış olmasını rağmen bu sonuç çıktı” dedi.

 

EMEKLİNİN DURUMU ARTIK HAYATTA KALMA MESELESİNE DÖNDÜ, HERKES YANLIŞ EKONOMİ POLİKALARININ BEDELENİ ÖDEDİ

“Bu seçimin ana motivasyonu ekonomiydi yana boş tencereydi. Merhum Süleyman Demirel ‘ekonomin deviremeyeceği iktidar yok’ diyordu” ifadelerini kullanan Yaldız şöyle konuştu: “Türkiye’de son birkaç yıldır iktidara ekstra krediler, primler açıldı. Biz konuyu emekliler başta olmak üzere dar gelirliler üzerinden konuşuyoruz. Artık çok zenginler hariç, orta gelir grupları da dahil her kesim sorun yaşadı. Emeklinin ki ise artık açlıktı. Hayatta kalma meselesine dönüştü. Türkiye’de yaşayan herkes ülkedeki yanlış ekonomi politikalarının bedelini ödedi. Ödemeye de devam ediyor. Satın alma gücü düştü. Aracını değiştirecek değiştiremiyor. Çocuklarıyla tatile gedecek, gidemiyor. Ayda bir ailesini pideciye götüren biri bile bunu artık üç ayda bir yapmaya başladı. Ben artık alışverişe gittiğim zaman alışveriş yaptığım değil de kazık yediğim duygusuyla oradan ayrılmaya başladım. Fiyat algısı, piyasa algısı çöktü. Size bugün 10 liraya verdikleri ürünü yarın niye 20 liraya verdiler diye sorgulayamıyorsunuz. Devlet denetleyemiyor, denetlemiyor. Yarım kilo kaşar 10 farklı yerde 10 farklı fiyatla olamaz, olmamalı. İnsanlar halk ekmek kuyruklarında, ucuz et kuyruklarında, tarım kredinin market kuyruklarında, indirim kuyruklarında yaşıyor.”

 

ERDOĞAN EMEKLİYE ZAMMI NEDEN VERMEDİ?

Tayyip Erdoğan’ın emeklilere neden seyyanen zam vermediği konusuna da değinen Yaldız, “Bir şeyin verilmesi için olması lazım. Verebileceği bir şey olsa Tayyip Erdoğan verirdi. Erdoğan, ‘Ben ekonomistim’ dedi. Damadını ekonominin başına getirdi. O tarihten itibaren ekonomi alanında büyük bir istikrarsızlık örneğimiz var. Damat gitti, Naci Ağbal geldi. Merkez Bankası Başkanları sık sık değişti. Hükümet görünüştü değişmedi. Ama ekonomi kurmayları sürekli değişti. Faiz, artacak, düşecek dendi. Türkiye’nin gittiği yer tüm dünyanın gittiği yerin tersine oldu. Türkiye’den sonra en yüksek faiz oranı yüzde 15 ile Rusya. Savaş halindeki Rusya’daki Merkez Bankası faizi yüzde 15 ama bizde yüzde 50. Bu yüzde 7’lerden geldi. Yüzde 43 arttı. Zamanında tüm dünya Merkez Bankaları faiz arttırken siz faiz düşürdünüz. Şimdi arttırıyorsunuz. Türkiye’yi son yıllarda yaşanan felaketlerin yanı sıra kötü ekonomi de etkiledi.

AK Parti Türkiye’ye en fazla istikrar vaat etmiştir. Yıllarca ekonominin uzun yıllar aynı kurmaylar Ali Babacan ve Mehmet Şimşek ikilisi tarafından yönetilmesiyle oldu. Ama Erdoğan’ın ekonomiyi ben bilirim, ben yönetirim tavrı gelinen noktanın sebebidir” ifadelerini kullandı.

 

SİYASETÇİ ATANMAZ

Yaldız, “AK Parti 2001’de kurulduğunda çok farklı görüşten, düşünceden, siyasi gelenekten gelen ANAP’ın dört eğilimleri gibi bir politikası vardı. MHP’li, DYP, ANAP’lı ya da Milli Görüşçü gibi pek çok aktörün olduğu bir yapılanmaydı. Güven verdi. Sonrasında Erdoğan’ın bireysel hamleleri başladı. 2010 yılına kadar AK Parti’de kongreler yapılırdı seçimli. Bugün ise formaliteden kongreler yapılıyor. İl başkanı, ilçe başkanı bulunuyor, şunlar da yönetici olacak deniyor. Bunlar da delege olacak deniyor, dolayısıyla bir formaliteyle kongre yapılıyor. Bırakın genel başkanı il başkanına bile rakip çıkamıyor. Erdoğan’ın parti içindeki yapıları ama o sebeple, ama bu sebeple tasviye ederek ‘tek adama’ dönüşmüşlüğü var. Siyasetçi bu şekilde yetişmez. Siyasetçi atanmaz. Siyasetçiyi mahallesinden başlayarak doğal alanında yetiştirirsin. Erdoğan da mücadeleyle, kavgayla, duvarlara yazı yazarak, İstanbul’da Necmettin Erbakan’ın iradesine yeri geldiğinde karşı durarak lider olmuştur. Bir parti lider ya da siyasetçi yetiştirmek istiyorsa bunu en küçük beldesinden, köyünden başlatarak oradaki doğal ortamında bırakarak izin vererek yapabilir” dedi.

 

CHP KONGRE YAPARAK GENEL BAŞKAN DEĞİŞTİREN TEK PARTİ

Erdoğan diyor ki ‘Şimdi İstanbul il başkanlığı için adam bileğinin hakkı ile gelirse iki gün sonra bir yukarıda da hak sahibi olmak isteyecektir’ Tıpkı CHP gibi. CHP’yi biz neden önemsiyoruz? Kongresiyle genel başkanını değiştirebilin tek parti” diyen Yaldız, “Bu yakın zamanda oldu. Demokrasi açısından önemli. Ben CHP Kurultayı’ndan yaptığım tüm değerlendirmelerde CHP’nin kongre yaparak genel başkan adayı çıkarabilen, genel başkana rakip olma cesareti gösterebilen, bir biçimde demokrasi kültürünü ayakta tutan bir yapı olduğunu söyledik. AK Parti’de Erdoğan’a rakip olduğunu bir partili rüyasında görse sabah partiden atarlar. Yukarıdan aşağıya istibdat var. Neden Erdoğan sonrası dediğimizde aklımıza Selçuk Albayrak ya da Bilal Erdoğan geliyor. Çünkü oradaki yapı artık bir çeşit şahlık, padişahlık dönemi gibi bir yapı artık. Erdoğan’ın istemediği hiçbir şey olamıyor. Erdoğan kendi kurduğu düzen içinde sokağın sesine kulak veriyor. Ona bir şey demiyorum. Bir önceki seçimde aşağıdan kendi gücüyle gelen ve parlayan bir isim oluşmadığı için 2019’da AK Parti ne yaptı? Eski bakanları aday yaptı? Hepsi eski bakandı. İzmir dahil olmak üzere Kabine üyeleri aday gösterildi. Popiler olan onlar. Diğerlerin popilaritesi yok. Ama düşünülen olmadı. Çünkü Hükümet de başarısız. Bakanlar da başarız doğal olarak. Bakanlar kendi iradeleriyle bakan olmadılar. Bakanlar merkezlerinden güçlü şekilde seçilerek gelmediler. Bakanlıklar okullardaki bir çeşit müdür yardımcılıkları gibi oldu. Siyasetçiyi doğal ortamında yetiştirmezsen, siyasetçiye aşağıda belli özgürlükler tanıyıp, belli mücadele ortamı sağlayıp, o mücadelelerden geçerek bir noktaya gelmezse tek adam partisi olur” ifadelerini kullandı.

 

ÖZGÜR ÖZEL, AHMET DAVUTOĞLUNUN DÜŞTÜĞÜ HATAYA DÜŞMEDİ

CHP’de artık Mayıs’tan sonra yapılması beklenen Kurultay ihtimali kalmadığını ifade eden Yaldız şu bilgileri verdi: “Kurultay yapılacaksa da Tüzük Kurultayı olabilir. CHP üç ayaklıydı. Kılıçdaroğlu dönemi bana göre bitti. Özgür Özel bir parça pozisyonunu güçlendirdi. Ama asıl itici gücün, motivasyonun İstanbul olduğu, Ekrem İmamoğlu’nun büyük bir emeğinin olduğu aşikar. Özgür Özel Ahmet Davutoğlu’nun düştüğü hataya düşmedi. Seçim gecesi ve sonrasında yaptığı değerlendirmelerde ‘bu benim başarımdır’ demedi. Bu anlama gelen büyük cümleler kurmadı. Daha böyle pozisyonunu bilen daha mütevazi cümleler kurdu.

İmamoğlu’nun İstanbul’da Murat Kurum’la değil Erdoğan’la yarışması ekonomi kadar önemli bir sürükleyicidir. İstanbul’da Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir çeşit erken provası yaşandı. Bu nedenle asıl güç noktası İmamoğlu’dur. Özgür Özel de mutlaka ikilik yaratmadan pozisyonunu bilerek, durduğu yeri kabullenmesi pozisyonunu güçlendirdi.”

 

İZMİR’DE 28 İLÇE VE BÜYÜKŞEHİR’İN KAZANILMASINDA ÖZGÜR ÖZEL’İN EMEĞİ ÇOK BÜYÜK

İzmir’de Büyükşehir Belediyesi ve 28 ilçe belediye başkanlığının alınmasının CHP açısından kesinlikle bir başarı olduğunu vurgulayan Yaldız şöyle konuştu: “Benim seçimden sonra Özgür Özel’e yakıştıramadığım tek açıklama Tunç Soyer’le ilgili olan. Çok büyük bir zafer kazanmışsın. Adıyaman’ı Kastamonu’yu. Afyon’u, Uşak’ı, Kütahya’yı. Bunun tadını çıkarmak varken klasik bir CHP’li gibi tekrar parti içi meselelere dalmak doğru değil. Bu zaferi yaşayan ben olsam Tunç Soyer’i 6 ay ağzıma almam. İzmir’de CHP’nin Büyükşehir ve 28 ilçe belediyesini kazanmasında Özgür Özel’in emeği çok büyük. 9 tam gün çalıştı. Hamza Dağ’ın rakibi Cemil Tugay’dan çok Özgür Özelmiş gibi bir algı oluşturdu. Manisa’da da Ege Bölgesi’nde de çok çalıştı. Tüm Batı bölgelerinin kırmızıya boyanmasında Özgür Özel’in büyük rolü var. İzmir’deki seçmenin endişe katsayısını yükseltti. İzmir’de rejimsel endişe katsayısı var. Yaşama müdahale ediliyor. Özgürlükler elden gidebilir. Hamza Dağ gelirse TÜGVA, TÜRGEV, Okçuluk Vakfı gelir gibi konuşmaları kentin her bir noktasında yaptı, televizyonlarda dile getirdi. Batı seçmenindeki endişe düzeyini yükseltti. Ekonomik gerekçeler, sandığı boykot ve İstanbul’daki kutuplaşma ve DEM seçmenindeki çözülme de bunlara eklemlenince bu ortaya çıkan fotoğraf kaçınılmaz oldu.  İzmir yüzde 48 gibi son 25 yılın en düşük oylarından biriyle kazanıldı CHP için. AK Parti seçmeni ekonomi nedeniyle Hamza Dağ’ın boykot etmiş görünüyor. CHP seçmeninin de bir çok sebepten 14 Mayıs’tan sonra yaşanan siyasal kopuştan dolayı da Cemil Tugay’ı boykot ettiğini görüyoruz. 28 Mayıs sonuçları benim için önemli bir gösterge. Kemal Kılıçdaroğlu 28 Mayıs’ta 2 milyona yakın oy almış. Erdoğan da 1 milyonun üzerinde oy almış. İttifak zeminine oturttuğunuzda İzmir’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun oyuyla ittifakçıların oyunu koyduğunuzda 300-400 binlik bir boşluk var. İzmir seçmeni önemli ölçüde sandığı boykot etti. İzmir sandıklarının tek tek incelenerek sosyolojik analizinin çıkarılması lazım. CHP rekorlar kırdığı Karşıyaka’da bile yüzde 15 oy gerilemesi yaşadı. Bunun da sebebi kentin 25 yıllık CHP iktidarı yorgunluğudur.”

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz