İEÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Kozanoğlu: Kolonu ikinci kattan başlayan binaya bile rastladık

İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, 30 Ekim’deki İzmir Depremi’nde ağır hasar gören binalarla ilgili çarpıcı gerçekleri açıkladı. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne bağlı Kentsel Dönüşüm İtiraz Komisyonu’nun da başkanlığını yapan Prof. Dr. Kozanoğlu, son 1 yılda yıkım talebinde bulunulan yaklaşık 350 binaya ilişkin dosyayı karara bağladıklarını söyleyerek, “Ağır hasar gören binaların büyük çoğunluğunda demir eksikliği ve beton kalitesizliği dikkat çekti. Zeminin tamamen göz ardı edildiğini, yapım sırasında projeye uyulmadığını da gördük. Örneğin, kolonun içinde olması gereken demir, yüzde 20-30 daha az kullanılarak bina inşa edilmiş. Bazı kolonları zeminden değil, ikinci kattan başlayan binaya bile rastladık. Maalesef böyle şaşırtıcı durumlarla karşılaşmak mümkün” dedi.  

  • | Son Güncelleme:
  • | Egeli Gazete
Player yükleniyor...
30 Ekim 2020 tarihinde meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki deprem, 119 kişinin yaşamını yitirmesine, çok sayıda kişinin de evsiz kalmasına neden oldu. İEÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kozanoğlu, depremin birinci yıl dönümünde, önümüzdeki süreçte yapılacak çalışmalara ilişkin önerilerde bulundu; vatandaşlara dikkat etmeleri gereken noktaları anlattı. [caption id="attachment_53729" align="alignnone" width="292"] Celalettin Kozanoğlu[/caption] ‘AZ KATLI BİNA HER ZAMAN DAHA GÜVENLİ’ DEMEK YANLIŞ İzmir’deki yapı stoğunun eski olduğunu ancak her eski yapının da güvensiz olmadığını belirten Prof. Dr. Kozanoğlu, “Bundan 30-40 yıl önce, zemin etütleri günümüzdeki kadar hassas yapılmıyordu. Binanın yapısı, zeminle ilişkisi şimdiki gibi detaylı incelenmiyordu. Artık teknik sistemler arttı. Depremin ve binanın özelliklerini biliyor hatta kaydediyoruz. Deprem sırasında binadaki esnemenin, yer değiştirmenin ne kadar olması gerektiğini analiz ediyoruz. Zemin ve yapı etkileşimi, depremin kuvvetini artıran ya da eksilten özellikler oluşturuyor. Ancak unutulmamalı ki, her depremin kendine has bir titreşim periyodu vardır. Örneğin, iki katlı binaya da çok katlı binaya da zarar verebilecek deprem periyotları olabilir. Bazı kişilerde, ‘Zemin kötü bile olsa, az katlı binaya kolay kolay bir şey olmaz’ algısı var. Ancak bu tutum, bilimsel ve doğru değil. Yani az katlı binaların depremde daha zor yıkılacağı, her zaman daha dayanıklı olduğu gibi bir genelleme gerçekçi olmaz” dedi.   ÖNCE GÜVENLİK, SONRA ESTETİK Prof. Dr. Kozanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sadece mühendislik proje değil, mimari proje yapılırken de öncelik her zaman bina dayanıklılığı olmalı. Bina için en öncelikli durum, can güvenliğidir. Can güvenliğini, sırasıyla işlevsellik ve estetik takip etmeli. Bu noktada mimari detayların da bina güvenliğini destekleyici şekilde olması gerekiyor. Bina yapılırken mutlaka bunlara dikkat edilmeli.”   YAPI SİGORTASI BİNA İNŞA EDİLMEDEN ÖNCE OLUŞMALI Yapı sigortasına ilişkin de önerilerde bulunan Prof. Dr. Kozanoğlu, “Yapı sigortası, aslında çok önemli bir husus. Ama bu noktada bir değişikliğe ihtiyaç var. Ülkemizde, bina tamamlandıktan sonra inceleme yapılıyor ve yapı sigortası oluşturuluyor. Halbuki bu durumun tam tersi olması lazım. Bina, inşa edilmeye başlanmadan önce proje görülür, projeye ilişkin incelemeler yapılır ve uygulamalar belirlenir. Tüm bu evreler incelendikten sonra da binanın yapımına teknik olarak engel olup olmadığına karar verilir. İşte yapı sigortası da tam bu aşamada, yani bina henüz proje aşamasındayken yapılmalıdır” diye konuştu.   KOMİSYONDA BİLİMSEL İNCELEME Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne bağlı Kentsel Dönüşüm İtiraz Komisyonu’nun da başkanlığını yapan Prof. Dr. Kozanoğlu, buradaki çalışmalardan bahsederek, “Komisyonda 5 yıldır görev alıyorum. Komisyonumuzda, kentsel dönüşüm kapsamında yıkım kararı alınan ancak çeşitli gerekçelerle yıkımına itiraz edilen binaları inceliyoruz. Örneğin, binada 10 daire sahibi yıkım konusunda anlaşıyor. Ancak bazı daire sahipleri duruma itiraz ediyor. Biz de bu süreçte bina incelemelerinin yasaya uygun olup olmadığı, doğru bir yöntem uygulanıp uygulanmadığı gibi birçok kriteri inceliyoruz. Örneğin, karot testinin nasıl yapıldığına bakarak binaya verilen ‘hasarlı’ kararında bir sorun olup olmadığına bakıyoruz. Son 1 yılda, itirazlı olan 350’ye yakın dosya inceledik” ifadelerini kullandı.   BİNALARA BUNLAR ZARAR VERDİ Prof. Dr. Kozanoğlu, şöyle devam etti: “Bu incelemeler sırasında, özellikle depremden sonra ağır ya da orta hasar gören binalardaki eksikleri de görmüş olduk. Depremde hasar alan binaların büyük çoğunluğunda demir eksikliği ya da malzeme kalitesizliği var. Binaların yapımında projeye sadık kalınmadığını da görebiliyoruz. Bina; projede, yani kağıt üzerinde doğru kurgulansa bile, uygulama hataları olabiliyor. Hasar gören binalardaki en büyük sıkıntılardan biri de zemin yapısının adeta hiçe sayılması. Demir kullanımındaki eksiklik de çok ciddi sonuçlar doğuruyor. Maliyeti azaltmak için yapılan bu işlem, yıkıma davetiye çıkarıyor. Bazı binaların kolonlarında, olması gerekenden yüzde 20-30 daha az demir kullanıldığını gördük. Binada, enine donatı dediğimiz, ‘etriye’ olarak adlandırdığımız demir donatılar vardır. Bu etriyeler, kolonlardaki boyuna demirleri sararak uygun aralıklarla yerleştirilirler. Bu kurala uyulmayan bazı binaların kolonlarında, boyuna demirlerin burkulduğuna rastladık. Birçok binada kolonun içindeki boyuna demirlerin burkularak eğildiğine ve kolon içinde büyük boşluklar meydana geldiğine de şahit olduk. Hatta, bazı kolonları ikinci kattan başlayan binaya bile rastladık.”

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz