Yerelden kalkınma mucizesi, Sındırgı

HÜROL DAĞDELEN-Sındırgı, tarihi dokuları, doğal güzellikleri ve jeotermal su kaynaklarıyla termal turizmin buluştuğu bir adres. Geleneksel hayatın kaybolmadığı, modern yaşamla kaynaştığı ve bunun sonucu olarak sunduğu farklı bakış açısıyla insana huzur veren bir kent dokusu… Özünde bir “Doğal Şehir”… Türkiye’de bu unvanı başlatan ve ilk alan şehirdir Sındırgı… Kente girdiğinizde bunu hemen hissediyorsunuz... Zaman makinesi harekete geçiyor; sanki yüzyıllar öncesinden gelen bir gezgin gibi yaşıyorsunuz her anı… Bir köşede asırlık kahvehane, bir başka köşede tatlıcı, şekerci, kahveci… O eski ama ‘özlediğiniz’ tarihsel görünümüyle sıcacık karşılıyor sizi… Attığınız her adım, gelenekten geleceğe… Geçmişini unutmadan geleceğe yürüyen bir keyifli yolculuk bu… Bir dönem adı tütünle ve Yağcıbedir halısıyla anılan, şimdi ise üstlendiği birçok unvanla sağlıklı kentleşmenin örneği olarak da dikkat çeken bir kent Sındırgı… Birçok yakın dostum var bu güzel şehirde.. Pek çok tanıdık, pek çok yürekli insan… Hep onlardan dinlemişimdir yerelden kalkınma modelinin uygulandığı bu örnek şehri… Ama önce görmek, yaşamak gerek… Hele bir Egeli için bu, tartışılmaz bir fırsat… Öyle yaptım ben de; mesleki açıdan mesai kavramını bitirdiğim, daha bağımsız gazetecilik yaptığım şu günlerde sevgili dostlarım Sındırgılı Sezer Altan ve Hasan Çömlekçi ile birlikte yolculuk yaptım Sındırgı’ya; Akhisar’dan o eski İstanbul-İzmir yoluna dalıp doğayla iç içe o yolculuğu yapmak da artı bir değer oldu benim için… Kentsel karmaşadan uzak; huzurlu, dingin ve doğal bir süreç… YÜZLER GERÇEĞİ ANLATIR Yeni bir kente geldiğimde, insanlarına bakarım önce, yüzlerine… Çok şey anlatır çünkü; bitkin, bezgin insanların yaşadığı kent profili, zaten ağır ‘büyük şehir’ yükü olan bizler için artı psikolojik ağırlık demek… Kaçasınız gelir, bir çorba içip apar topar uzaklaşırsınız geldiğiniz yerden… Yeni Asır yıllarımda sevgili arkadaşlarımla çıktığım doğa gezilerinde alışkanlık edindim bunu, onlar fotoğraf çeker, ben izlerdim… Sındırgı’ya da geldik birkaç kez, birlikte… Pazarına uğradık, çorbasını içtik, köylülerin getirdiği doğal gıdalardan satın aldık, keçi sütünden yapılmış peynirinden almadan gitmedik örneğin… O yıllarda belediye binası yıkık dökük, yetersizdi, meydan ise küçücük, sıkış tepiş… Halk sahipsiz gibiydi sanki, mutsuz… Pazar boş bir kalabalık… Anlamsız bir koşuşturma… Oysa bu gelişimde ilk etkilendiğim insanların dinginliği oldu, bir kere “yüzler gülüyor”… O kasvetli ve telaşlı hava gitmiş…  Yerine ne yaptığını bilen insanlar topluluğu gelmiş… O daracık meydan yeniden yapılmış, koca bir alan yaratılmış, hareketli… Belediye binası yenilenmiş, modern… Belediye denilince ilk aklıma gelen, leylekler… Yani her yıl göç zamanı Sındırgı’dan geçen leyleklerin yuva yaptığı belediye binası… O anda Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş’ın; bina inşaat halindeyken, yuvasını arayan ve halk arasında sağdıç denilen leylek için inşaatı durdurması ve elektrik direklerine tüneyen leyleklere zarar gelmesin diye elektrik akımını kestirmesi aklıma geldi… Günlerce haberlere konu olmuştu bu asil davranış… Bu tavır tam da kentin, “Doğal şehir” unvanına da yakışmıştı doğrusu... ÖĞRETMEN BAŞKAN  Güler yüzlü insanları severim, enerjimiz tutar… Çünkü gözler yalan söylemez. Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş da öyle… Samimi bir gülümseme yayılıyor yüzünde ona her bakışınızda… Başkan Yavaş aslen coğrafya öğretmeni… Ankara Dil, Tarih, Coğrafya mezunu… Yıllarca ülkemizin çeşitli köşelerinde öğretmenlik yapmış… Doğma büyüme Sındırgılı, neşeli, nüktedan, keyifli bir insan… Bir anda çok şeyi düşünebilen pratik zekaya sahip… Öğretmenliğinden gelen araştırma-sorgulama alışkanlığı başkanlığının her aşamasında rehberi olmuş… Bu eğitimci kimliği toplumu doğru yönlendirmede etkili bence… 2004 yılında arkadaşlarının teşvikiyle başkanlığa AK Parti'den aday olmuş Ekrem Yavaş… Sındırgı’da İlim Yayma Cemiyeti’nin de kurucusu olması da bunda etken… Başkan seçilir seçilmez de, "her şeyi ben bilirim” havasına girmeden kent yönetimi konusunda bir uzmana danışmayı planlamış… Konuyu mimar olan bir arkadaşına açtığında da, onun önerisiyle Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı’nın kapısını çalmış.. O günü şöyle anlatıyor Başkan Yavaş: “Arkadaşımla gittik Peyzaj Mimarlığı bölüm başkanlığına… Bölüm başkanı Erhan beye dedim ki, ‘Benim şehrime gelseniz de bana yön verseniz’… Adam duygusallaştı, ona dönüp ‘sizi üzdüm mü’ diye sordum. Çok ilginç bir yanıt verdi, ‘Yok dedi sayın başkan, ilk kez bir belediye başkanı bana bir şey sordu, onun için duygulandım.’  Haklı adam, bir insan başkan seçildi mi, her şeyi ben bilirim havasına bürünüyor… Sonra bir mimar, bir şehir plancısı bir de kendisi geldiler Sındırgı’ya.. Birlikte kenti dolaşıyoruz. Kendisine dedim ki ‘bizim burada bir dere var, ıslah edilmemiş, kül döküyor millet dereye… 40’a yakın kanalizasyon dereye dökülüyor, sinekten geçilmiyor. Ne yapabiliriz’.. Kendisi ekibiyle gezdi, notlar aldı ve belediyeye geldiler. Direk sordum, ‘hocam ne gördünüz?... Durdu, düşündü, ‘Başkan’ dedi, ‘bu millet sırtını dönmüş dereye, yüzlerini döndürdüğün gün, şehri kurtardığın gündür’… Bu söz başkanlığım boyunca ilham kaynağım oldu.” İlk dönem başkanın kentin alt yapısına ağırlık verdiği yıllar olmuş… Kentin üç ana deresini ıslah etmiş… Daha önce su basan kent, şimdi taşkın felaketleri yaşamıyor…Örnek bir gelişme… Jeotermal su kaynağını değerlendirmek ve halkın kullanıma sunmak ise bu dönem çalışmalarından.. Bugün Ememdere Kaplıcaları, bölgenin en etkili jeotermal kaynakları arasında gösteriliyor. Turistik açıdan önemli katkı sağlamış kente… Kendisi aynı zamanda halı tüccarı olduğu için, Sındırgı’nın ünlü Yağcıbedir halısını yaşatmak için etkili adımlar atmış…  Açtığı kurslarla ev hanımlarına, genç kızlara, ekonomik katkı sağlayacak girişimlerde bulunmuş… Kaybolmaya yüz tutan halıcılık kültürünü, ülke sathına yayma konusunda başkanlık gücünü kullanmış… El sanatlarını, geleneksel kültürü, halıcılığı seviyor. Alt yapıya önem verdiği ilk başkanlık döneminden sonra seçimleri kaybetmiş… Ama küsmemiş, aksine "demek ki hala benim eksiklerim var”, diyerek kent kimliğini araştırmaya girişmiş… İkinci başkanlık dönemi ise art arda yatırımlarla geçmiş… Ama öncelikli yatırımı insana olmuş… Hemen fark ediyor zaten… Çarşıyı başkanla gezdiğinizde, yaşlıların “başkan bey oğlum nasılsın” diye seslendiğine, onun saygılı bir tavırla ellerini öpmeye gittiğine, dükkan sahiplerinin koşarak gelip hal hatır sorduğuna, bir sıkıntısı varsa çözüm istediğine tanık olursunuz… “Ben insanıma hiç yalan söylemedim” diyor Başkan ve ekliyor “neysem oyum”.. Başkanın birçok icraatı var, başlıcaları şöyle: Pazar yerini yenilemiş, ortasına uçak inse şaşırmam, o kadar geniş… Belediyenin çaprazına çok geniş bir alışveriş merkezi yapıyor, bitti, bitecek. Üstelik halkın cebinden beş kuruş harcamadan… Bir spor kompleksi kurmuş, dört dörtlük… UEFA standartlarında futbol sahası var, bir basketbol salonu hazır, yüzme havuzu bitme aşamasında: “Yakında Sındırgı’dan yüzme şampiyonları çıkarsa hiç şaşırmayın” diyor. O sırada, koşu yapan ev hanımları, genç kızlar, başkana selam gönderiyor. Çiftçi için ‘Ürün kurutma işletmesi” kurmuş. Üreticinin başka yere gitmesine gerek yok. Her işini burada görüyor. Günlük 10 ton meyve ve sebze jeotermal enerjiyle kurutuluyor. Lavanta bahçeleri geleceğe göz kırpıyor. TOKİ konutlar yapmış, başkan hepsini jeotermal kaynaktan ısıtıyor. Şimdi amacı tüm Sındırgı’ya bu kaynağı ulaştırmak… Balıkesir’de internette fiber alt yapı çalışmalarının bittiği tek ilçe Sındırgı… Tarihi asker alma binasını da, geleneksel çizgilerin bezendiği otele dönüştürmüş… Ve bence en önemlisi, kenti araştırmaları için bilim insanlarını davet etmiş… Bugün Sındırgı’nın tarihini, kültürünü, ekonomisini, kent yapısını, geleneksel gücünü yorumlayan kitaplar sıralanıyor kütüphanede… BAŞKANINA İNANAN BİR HALK Başkan Yavaş’ın önem verdiği en önemli unsur kentin gelenekten geleceğe gelişmesi… Gelenekten kopmadan bir modern şehir kurmanın telaşında… Bunun için “Doğal Şehir” projesini hayata geçirmiş, Sındırgı’yı örnek gösteriyor. Seferihisar’da başlayan “Sessiz Şehir” uygulamasına farklı açıdan, “Doğal Şehir”le taçlandırmış… Kafasında yine birçok proje var. Halk, Başkan Yavaş’a inanıyor, öncelikle kendi evlatları gibi görüyor ve destek veriyorlar, sonra her yeniliğe uyum sağlıyorlar. CHP seçmeninin merkezde ağırlıkta olduğu bir ilçede, üst üste üçüncü kez başkanlığı kazanması, bunun göstergesi... İnanmak, başarmanın özü.. Zira Başkan yeri geldiğinde, partisinin icraatlarını da eleştiriyor, muhalefet ediyor. “Bizdeki mucizenin adı ortak akıl” diyor Başkan Yavaş ve ekliyor, “Halkla birlikte Sındırgı’yı güçlü ekonomisi, güçlü turizm altyapısı ve güçlü bölgesel liderliğe hazırlıyoruz.” Bu, gün boyu süren gezimden edindiğim izlenimlerim…  Eksik kalan yanlar olabilir. Bence siz de onları keşfedin, İzmir’den Sındırgı yaklaşık iki saat sürüyor. Kafa dinlemek, dingin bir toplumun güler yüzüne tanık olmak istiyorsanız, hele bir de giderek geleneksel kültürden uzaklaştığımız şu günlerde, o samimi ve sıcak havayı yaşamak istiyorsanız,  gidin Sındırgı’ya… Başkan halktan biri gibi; sizi güler yüzüyle ağırlar, kenti gezdirir, bir de üstüne kahve ısmarlar… Sındırgı mucizesini keşfetme fırsatını ertelemeyin.
Hürol DAĞDELEN [email protected]