Yaşam kılavuzu

‘’Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım sevdalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan!’’   Nikos Kazancakis, Yunan edebiyatının en ünlü romancılarındandır, şairdir, büyük felsefeci, bir  bilgedir. Biz onu 56 yıl önceki ‘’Zorba’’ filmiyle tanırız. Başrolünde Antony Quinn’in oynadığı, ‘’Zorba’’ romanından uyarlanan filmden!.. ‘’Zorba’’; Girit'teki mezar taşına "hiç birsey ummuyorum, hiç birşeyden korkmuyorum, ben özgürüm." yazdırmış yazarın kendisiyle giriştiği bir tür ‘’sessiz hesaplaşma’’ sayılır eleştirmenlerce.   *** Kazancakis; ‘’gerçek bilgeliği bulanların hayatı özümseyerek yaşayanlar’’ olduğunu savunur. İşte o hesaplaşmadan bazı bölümler; ‘’Mutluluğun, basit ve açık bir şey olup bir bardak şarap, bir kestane, kendi halinde bir mangalcık ve denizin uğultusundan başka bir şey olmadığına aklım yattı. Yalnız, bütün bunların, mutluluk olduğunu insanın anlayabilmesi için basit ve açık bir kalbe sahip olması gerekiyor.’’ ‘’Mutluydum; biliyordum bunu. Bir mutluluğu yaşarken onu kavramamız zordur; ancak o geçip de arkamıza baktığımız zaman, birdenbire biraz da hayranlıkla, ne kadar mutlu olduğumuzu anlarız. Ama ben, bu Girit kıyısında mutluluğu yaşıyor, üstelik mutlu olduğumu da biliyordum.’’ ‘’Ben, her insanın ayrı bir kokusu olduğuna inanırım: Biz bunu anlamıyoruz, çünkü kokular birbirine karışıyor, hangisinin senin, hangisinin benim olduğunu bilemiyoruz; yalnız havanın pis bir koku yaydığını anlıyor; buna da insanlık diyoruz. (Zorba, Çeviri: Ahmet Angın-2007 Can Yayınları)   *** Kazancakis'in bu öyküsü de ‘’kesin tecrit"te geçen şu günlerimize çok uygun düşecek, hepimize de iyi gelecek! ‘’Adamın biri, güneşli bir gün ilk defa gittiği bir kasabada şaşkın şaşkın gezinirken yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan bir çocuğa sormuş: - Buraların yabancısıyım... Parkın yanındaki fırını arıyorum, yakın olduğunu söylediler. Yerini biliyor musun? Çocuk; ‘Ben de buraya ilk kez geliyorum’ demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde! Adam; Çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş. Çocuk: ‘Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz?’ diye gülümsemiş. 'Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.’ - ‘İyi ama’ demiş adam; ‘bunların parktan değil de, tek bir ağaçtan gelmediğini nereden biliyorsun?’ - Çocuk; ‘Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez’ diye yanıtlamış. ‘Üstelik, manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyacaksınız.’ - Adam; gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, teşekkür etmek için döndüğünde fark etmiş çocuğun kör olduğunu. - Çocuk ise konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış adamın kendisini fark ettiğini. - Çocuk; ışığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken: ‘Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim’ demiş, ‘görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam öyle değil mi?’ - Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken; ‘Artık emin değilim’ demiş. ‘Emin olduğum tek şey, Senin benden iyi gördüğündür!..”   *** Bakmak ve görmek, baktığımızı doğru yorumlamak... Görmek ama gönülden yürekten özgürce görmek! ‘’Zorba’’da kendini yazmış Kazancakis gibi! Onun yaşam, tabiat, insan, dostluk sevdalısı ‘’özgür insanı’' Aleksi Zorba’sı gibi!.. Filozofça ‘’ne mutlu akıl gözü ile gönül gözünü birleştirip, farkına varmak doğada, dünyada, çevremizde olanlara içtenlikle bakıp görmek! Ben de kesin tecritle kendi ‘’OHAL’i ilan edenler’’den olup, ‘’yaşam kılavuzu’’ Zorba’yı okumayı, Kazancakis felsefesini incelemeyi, kalpten görmeyi öneriyorum dostlara. ‘’Dünyada, çiçek, çocuk, kuş’’ olduğu sürece korkma; her şey yolunda demektir!..’’