Üçkâğıdın mektubu

Antik eserlerimizin tarih sürecinde Anadolu’dan yurt dışına kaçırılması konusunu bu köşede kaç kez gündeme getirmeye çalıştığımızı dikkatli okuyucularımız hatırlayacaktır. Bu yazılarımızdan birinde de Bergama Zeus Sunağı’nın Carl Humann tarafından Almanya’ya kaçırılışını anlatmıştık. Biliyorsunuz işte… Kimi izinli kimi izinsiz toplayıp toplayıp götürmüşler. Geçtiğimiz günlerde Zeus Sunağı’nın anavatanına getirilmesi için Bergama’da geniş katılımlı bir toplantı düzenlendi. T.C Kültür Bakanlığı,  İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bergama Belediyesi ortaklığında süreç ile ilgili yol haritasını belirlemek amacıyla düzenlenen toplantının açılış konuşmasını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer yaptı. Başkan Soyer süreç ile ilgili heyecanını "Çok heyecanlıyız. Diliyorum ki bu yolculuk zaferle sonuçlanacak. Taş yerinde ağırdır derler. Bu eseri anavatanına geri getireceğiz ve köklerine kavuşturacağız. Bu bir yolculuk, önümüze birçok hukuki ve siyasi engel çıkacak. Ama bu yolculuğu sürdürüyor olmak Bergama'nın hak ettiği değeri bulması için, sahip olduğu potansiyeli ortaya çıkartmak için de bir fırsat olacak. Biz bunun haklı davamız olduğuna inanıyoruz. Bu yolculuğun kendisi bile Bergama'nın, bu güzel ve kadim coğrafyanın ne kadar değerli olduğunu dünyaya göstermek için fırsat olacak.” sözleriyle anlattı. Zorlu bir süreç olacağı kesin. Karşımıza çıkacak ilk zorluk da “Bu tarihi eserlerin zamanında iki ülke arasında yapılan anlaşmalar ve izinlerle getirildiği ve bu nedenle iadesinin mümkün olmayacağı” şeklinde olacak. Ama Zeus Sunağının götürülmesi olayında durum biraz farklı, çünkü Sunağı keşfeden mühendis Carl Humann Padişah Abdülhamit tarafından kazı izninin verildiği 1878 tarihinden önceki 8 yıl içinde Zeus sunağının önemli parçalarını çoktan Almanya’ya kaçırmıştı bile. Üstelik Humann 12 Eylül 1878 tarihinde Alman Müzesi Heykel Müdürü Alexander Conze’e yazdığı mektupta planladıkları üçkâğıdı adeta itiraf etmişti. Bakın Carl Humann mektupta neler yazmış… “Bunların hepsini Berlin'e nasıl taşıyacağız? Ali Rıza'ya (Kazıya nezaret eden Osmanlı memuru) daha böyle bir yığın kırık dökük taş çıkaracağımızı, Berlin'in çok uzak olduğunu, eğer işimizin devam etmesini istiyorsak, Berlin'e mutlaka bir şeyler göndermemiz gerektiğini söyledim ve yapılacak en akıllıca işin şimdiden Berlin'e ilk parçalan göndermek olduğunu anlattım. O da bunu çok doğru buldu. Zaten sadece kâğıt üzerinde var olan sâr-ı Atîka Nizamnamesi'nden haberi bile yok. İrade'nin beşinci bendi, buluntuların yerel makam tarafından saptanacak bir yerde muhafaza edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu da ancak İzmir olabilir. Şimdi size şöyle bir teklifim var: Bu işin kokusu çıkmadan rölyefleri tepeden aşağı indirteyim, ahşap burada çok pahalı da olsa, sağlam sandıklara koyayım ve Dikili'ye taşıtayım. Orada kimse sandıkları İzmir istikametli bir gemiye yükletmemi engellemez. İzmir'deki Diran Efendi'yi hemen yoklayıp beni İzmir Limanı'na kontrolsüz sokmalarını sağlarım.” Mektubun tamamı ve Zeus Sunağının Almanya’ya götürülüşü ile ilgili diğer ayrıntıları T.C Kültür Bakanlığı yayınlarından “Yitik Mirasın Dönüş Öyküsü” adlı kitapta bulabilirsiniz. Sonuç olarak Zeus Sunağı yaklaşık 150 yıldır Almanya’da. Öyle mallanmışlar ki Zeus Sunağını, Nazi döneminin baş mimarı Albert Speer Nürnberg’de Hitler’in yüzbinlere seslendiği parti kongresi binasını bile Zeus Sunağından esinlenerek inşa etmiş. Zeus Sunağını geri almayı başarabilir miyiz? Zaman gösterecek. Burada asıl önemli olan mücadele etmek. O sunağın asıl yerinin Bergama olduğunu kimseye unutturmamak. Bugün olmayabilir ama, devran dönecek ve bir gün olacak… Tunç Başkanın dediği gibi “Taş yerinde ağırdır” Resim Altı: Zeus Sunağının paketlenip götürüldüğü günler