Strabon'un İzinde: Kuzey'in yıldızı Sinop

Sabah yaklaşık aynı saatlerde, on civarı, yine yoldayız. Gece konakladığımız yerle ilgili stratejik bir hata yapmışız. Keşke Sinop'ta konaklasaydık da turumuza hemen buradan başlasaydık. Sinop'tan ileride, Ayancık'ta kaldığımız için tekrar Sinop'a dönerek 45 dakikamızı kaybediyoruz. Zaman önemli.

Sinop merkezine varmadan sol tarafa saparak ilk durağımız olan Hamsilos Koyuna varıyoruz. Şirin bir koy. Birkaç fotoğraf çekip yolumuza, Sinop'a doğru devam edeceğiz; ancak buradan sola, kuzeye on kilometre daha gidersek, Türkiye'nin en Kuzey noktası İnceburun’a varmış olacağız. Dedik ya zaman değerli, planlamalarımız doğrultusunda yönümüzü Sinop Merkez'de, Sinop Kalesine çeviriyoruz.

Sinop Kalesi'nin surlarının üzerine çıkmadan dışarıdan birkaç hatıra fotoğrafı çekip, Sinop yarımadasını turlamaya çıkıyoruz. Her şey planlandı gibi de olmuyor: yolda yapım çalışmaları var. Yolun yarısına geldiğimizde, geri dönüyoruz.

Şimdiki hedefimiz Arkeoloji Müzesi arkeoloji. Müzeyi beğeniyoruz. Eski bir yapı ancak güzel tasarlanmış şehrin hem arkeolojisi hem de etnografyası hakkında bizleri bilgilendiriyor.

Sırada tarihi cezaevi. Kapısında –maalesef- tadilattan dolayı kapalı olduğunu görüyoruz. Oysaki Sabahattin Alilerin, Ruhi Suların yattığı bu tarihi mekânı görmeyi çok isterdik.

Sinop'la ilgili genel bir hatıramız olacak: Yollar tadilatta, binalar tadilatta. Ayancık'ta  (Sinop’un ilçesi) kalmıştık, Ayancık sokakları tamiratta, tadilatta, Ayancık Öğretmenevi tadilatta. Sinop Tarihi Cezaevi tadilatta, Sinop sokakları tadilata… Tadilatta, tadilatta…

Şimdi yönümüz Erfelek Şelaleleri. Sinop merkezden güneye doğru ilerleyerek Erfelek ilçesine varıyoruz.  İlçeden yaklaşık on kilometre kadar yukarıya çıkarak baraj göletini ve onun hemen üzerindeki şelaleleri ziyaret ediyoruz. Küçük şirin bir yer, yeşillikler içerisinde. Şelale hakkında şunu söylemek isterim: Ulaşılabilirliği açısından en pratiklerinden. Aracınızı park ettikten sonra elli metre ileride şelale ile kucaklaşabiliyorsunuz. Başka yerlerde mutlaka bir yol yürümek gerekiyor, burada böyle bir durum söz konusu değil.

Şelale ziyaretimizden sonra yönümüz, konaklayacağımız Bartın. Ciddi bir yol bizi bekliyor. Yol tercihimizi Kastamonu üzerinden, ana yoldan değil de Karadeniz üzerinden yapıyoruz.  Yol üzerinde şirin ilçelerimizi ziyaret edip, bir tarafı deniz bir tarafı dağ, orman olan bu yılankavi yolları tercih ediyoruz .

Sırasıyla Türkeli, Çatalzeytin, Abana (bulmacalarda sıkça sorulur) İnebolu, Cide… Hız yapılamıyor bu bol virajlı yollarda. Yol bitmiyor anlayacağınız. Bu yolu tercih edenler “mutluluk yoldadır, sonunda değil…” diyenler olur ancak. Değilse Çekilmez, yıpratıcı… Hele araçta yol tutanlar varsa, zulüm.

Hava kararmadan Bartın'daki konaklayacağımız Öğretmen evine geliyoruz. Buraya özgü yöresel bir yemek olmadığını (?) öğreniyoruz, danışmadaki görevliden. Bir şeyler atıştırıp dinlenmeye çekiliyoruz.

Yolculuk bizi kendimize geri getirir. Albert Camus