Strabon'un İzinde: Esrarengiz kent, Kapadokya

Kendi kendime söz vermiştim, te bundan iki bin yıl önce güzel Anadolu’muzu gezip kitaplaştıran  Strabon’un (Amasyalı tarihçi/coğrafyacı, MÖ 64-MS 24) izinden ben de gideceğim diye. İşte yollardayım. Tam da onun kitabında (Geographika, Antik Anadolu Coğrafyası, Kitap: XII, XIII, XIV)  ilk bahsettiği yerdeyim: Kapadokya.

Çok fazla söz etmiyor kitabında buralardan, ben de şöyle panoramik, bir günlük turla değerlendireceğim. Biliyorum, buraları layıkıyla gezilmeye kalkılsa bir ay yetmez.

Gün ortasını yeni geçmişti Nevşehir'e vardığımızda. Yaklaşık 150 bin nüfuslu, şirin bir ilimiz. Tipik karasal iklim, 1.150 m. rakımıyla. (Gündüz piştik sıcaktan, gece soğuk ısırıyor bizi. Kaldığımız yerdeki görevlinin dediğine göre dün dolu yağmış. Bu mevsimde? Mayısın yarısı çoktan bitti.)  Zevkle gezdiğimiz Nevşehir Müzesi ziyaretimizin çıkışında görevliye buralara gelmişken neleri görmeden dönmeyelim diye soruyorum. Aldığım cevap üzerine yol haritamızı çizmiş bulunuyoruz. Biraz da doğaçlama…

UÇHİSAR'DAN GÜVERCİNLİK VADİSİ

Nevşehir'den sonraki ilk durağımız Kaymaklı Yer Altı Şehri olmalıydı, zaman darlığından gidemedik, ikinci durak: Uçhisar. Uçhisar Kalesi uzaktan bütün görkemiyle ben buradayım diyor, bizi çağırıyor. Oraya çıkmak vardı; ama gezilecek yer çok. Uçhisar’dan Güvercinlik Vadisi’ni izliyoruz. Ne manzara… Ayaklarımızın altında irili ufaklı peri bacaları yükselen yamaçlardaki kaya işlemeleriyle oynaşıp bulutlu gökyüzüne karışıyor.

Şimdi hedef Göreme. Önceki yıl önce Kapadokya Ultra Maratonu’na geldiğimde ziyaret ettiğimiz, gezdiğimiz için burayı atlıyoruz. Buralara yeni gelecek olanlara Göreme Açık Hava Müzesi’nin kaçırılmaması gerektiğinin altını çizelim. Göreme çıkışından sola içeri sapıyoruz birkaç kilometre kadar. İşte karşımızda Bağlıdere, Aşk Vadisi. Gerçekten âşık olunacak manzara. Keşke vakit olsa da inip yaya dolaşsak.

Sırada Zelve Açık Hava Müzesi var. Müzekart geçerli. Mini ölçülerde, sıkıştırılmış bir Kapadokya burası. Doğal yapısı, Cami, Manastır ve Güvercin Alanı… Gezilecek farklı parkurlar var:150 m., 400 m. Ve 1.000 m. şekline… Biz orta parkuru tercih edip hatıra fotoğraflarımızı alarak konaklayacağımız Avanos Öğretmenevi’nin yolunu tutuyoruz. Küçük, şirin bir mekân burası. Girişle beraber iki katı daha var ama asansörü yok; yanı başında Kızılırmak’ı var bir de. E, o kadar kusur kadı kızında da olur.

TESTİ KEBABI SÜRPRİZİ

Avanos şehir merkezinde turluyoruz ufaktan. Çarşıyı gezip, sallanan köprüden Kızılırmak’ı geçiyoruz karşıya. Sallanmaya doyamıyoruz. Dön, bir daha geç.

Merkezde, çarşıda testi kebabından yiyoruz, yöresel olarak. (kendi çapımızda biz de sonradan Gurme’yiz, ilân ediyoruz buradan.) Harika bir tat… Şiddetle tavsiye olunur… birer kişilik porsiyonlar halinde, bir testi önümüzde kırılarak servis edildi.  Etkileyici. Kırılan bu toprak kap ne olacak diye soruyoruz. Usta, “Atıyoruz, burada çanak, çömlekten bol ne var?” deyiveriyor gülümseyerek.

Yaklaşık 10 gün sürecek bu bahar gezisi... Yarın hedef Amasya. Yani üstadın doğduğu topraklar. Oradan Çorum’a geçeceğim. Ancak kitabında Çorum’dan bahsetmiyor.  Sonrasında Samsun, Sinop, Bartın, Zonguldak, İzmit ve Bursa var. Yetiştirebilirsem Balıkesir, Çanakkale ve Manisa… Baharda plan bu, gerisi sonbaharda. Benimle gezmek isteyenlerin bilgisine…

            Norveç Atasözü der ki sadece gezen, yeni yollar keşfeder.