Strabon'un İzinde: Büyülü güzelliğiyle Amasya

Sabah yine erken saatlerde kalkıyorum. Dibimiz Yeşilırmak. Sabah spor niyetine ırmak boyunca biraz hareket ediyorum, ardından ufak bir kahvaltı ve Amasya'yı turlamaya başlıyoruz. Aklıma bir atasözümüz düşüyor: “Amasya’nın bardaa; bir olmazsa, bir daa.” (annemin telaffuzuyla)  Sıkça duyardım, ilk ondan duymuşumdur ki annem aklıma geldi.

Öğretmen evinden, yani merkezdeki Saat Kulesi’nin dibinden solumuza Yalıboyu Evleri’ni alarak ilerliyoruz. Birkaç yüz metre ileride ilk durağımız Kral Kaya Mezarları ve Kızlar Sarayı. Güney yamaçtaki tepeye yaslanan dört büyük mezarı aşağıdan görmüştük. Şimdi yakından ziyaret etme fırsatı buluyoruz. Yükseldikçe yoruluyoruz ama aşağıdaki manzara da bir o kadar netleşiyor, güzelleşiyor.

Pontus krallarına ait iki bin yıldan daha önceye tarihlenen bu mezarları Strabon da görmüştür, eminim. Kızlar Sarayı’nı göremiyoruz. Bir tünelden geçilmesi gerekiyormuş; ancak kapalı. Ziyaret bitti, aşağı iniyoruz.

Şehzadeler müzesini gezmeye niyetlenmiştik ama orayı denk getiremedik, bir kez fark ettik bir daha bulamadık. Hazeranlar Konağında Etnografya Müzesi’ni ziyaret ediyoruz. Biraz daha ilerleyip Magdinus Köprüsü'nden karşıya geçiyoruz, birkaç yüz daha ilerleyip Arkeoloji Müzesi’ni buluyoruz. (Küçük, kutu gibi bir şehir yaklaşık yüzeli binlik nüfusuyla.)

Arkeoloji  Müzesi epey zengin. İyi ki ziyaret ettik: İçerisinde Mumya bölümü dikkat çekiyor. Milyar yıllık fosillerin bulunduğu bölüm gibi ender objeler de ziyarete açılmış. Memnun kaldık kısacası. Çıkışta hemen altımızda İkinci Beyazıt Camii, görkemiyle konukları selamlıyor Yeşilırmak’ın serinliğinde.

Irmak kenarındayız tekrar. Şehzadeler Gezi Yolu’ndayız. Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, II. Murad, Fatih Sultan Mehmet, Sultan II. Bayezid, III. Murad, Yavuz Sultan Selim’in büstleri ırmağın kenarında bizlere bakıyor, devlet adamlıklarının tüm vakarıyla.

Akışının ters yönünde ilerliyoruz. Sağda Sabuncuoğlu Tıp ve cerrahi Müzesi. Dışarıdan fotoğraflıyoruz. Kundi Köprüsü'nden karşıya geçerek Milli Mücadele müzesini ziyaret ediyoruz. Amasya Genelgesi'nin yayınlandığı bu tarihi mekânı görmezsek olmazdı. Balmumu canlandırmalar muhteşem olmuş. Atatürk'ümüz masa başında çalışıyor, takım arkadaşlarıyla ve genelgeye imza koyan yörenin ileri gelenleri de ayakta onunla birlikte… Güzel bir kompozisyon olmuş. Ata’mızdan durum değerlendirmesi: “Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

Sırada Yalıboyu Evleri’nde fark ettiğimiz Strabon Cafe, orada bir kahve içmek var. Gidiyoruz; ancak maalesef hizmet yok, mesai dışı sanıyorum, açık değil, kahvemizi yudumlamaktan mahrum olduk üstadın anısına.

Aracımıza biniyoruz, yaya gezdiğimiz yolu aracımızla kat ederek Amasya'nın Çorum tarafından girişinde Ferhat ile Şirin şıklar Müzesi ziyarete gidiyoruz. Belediye güzel bir eser kazandırmış. Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Romeo ve Julliet ve Halk ozanları, hak âşıkları bölümler halinde sergilenmiş. Güzel bir çalışma… Başarılı bulduk.

Müze bahçesinde Ferhat ile Şirin'in sembolik mezarları var ve efsanesi yazılmış. Hemen onun üzerinde Amasya'ya su getirmek için kullanılmış binlerce yıllık su kanalı. Kanala girerek birkaç yüz metre ilerleyip geri dönerek turumuzu tamamlıyoruz.

Şimdi hedefimizde Aynalı Mağara. (On iki havariden biri Hristiyanlık’ı bu mağarada yaydığı rivayet ediliyor.)  Şehrin Samsun tarafından çıkışında, Emniyet Müdürlüğünün önünden sağa içeriye birkaç kilometre giriyor, aynalı mağarayı da ziyaret ediyoruz. Hatıra fotoğraflarımızı alarak sıradaki hedefimiz olan Harşena Kalesi’ne yöneliyoruz. Maalesef kaleye çıkan yolda çalışma var, Kale ziyaretimizi gerçekleştiremiyoruz.

Son olarak yönümüz Suluova ilçesinden biraz içeride Yedi Kuğular Kuş Cenneti. Ziyaret ediyoruz; ancak beklentiniz yüksek olmasın. Yeterince ziyaretçisi olmadığından, sanıyorum, köhneleşmiş bir işletme. Belediye bir yatırım yapmış, epey eskimiş. Sadece bir görevli ve koruma dikkatimizi çekiyor. İnsanlar piknik yapmaya gelmiş; iyi de kuşlardan eser yok.

Bu kısa ziyaretimizden sonra da yolumuz Havza Öğretmenevi. Gelip yerleşiyoruz. Bugünlük bu kadar.

Öğretmenevi müdürüne buralarda ne yiyebileceğimizi sorduğumda sadece yöresel kaz eti olduğunu; ancak bu mevsimde bulunmadığını ifade ediyor. Biz de karnımızı bildiğiniz gibi doyuruyoruz.

Yaşa, seyahat et, maceraya atıl, şükret ve asla pişman olma. (Jack Kerouak) Ayaklarımız tutarken geziyor, yiyebiliyorken yiyoruz. Ne mutlu!